Dünya var iken yok olur
Hz. Ömer-ül-Faruk radıyallahu anh, bir gün huzur-u Resûlullah'a girdi. Resûl-ü
ekrem efendimizin bir hasır üzerinde yatmakta bulunduklarını gördü. Mübarek tenine
hasırın değdiği yerler çukur çukur iz bırakmıştı. Hz. Ömer radıyallahu anh bu hali
görünce ağlamaya başladı. Aleyhissalâtü vesselam efendimiz sordu:
— Yâ Ömer! Niçin ağlıyorsun?
— Yâ Resûlallah! Nasıl ağlamayım ki, Kisrâ ile Kayser'in bunca nimetleri vardır,
kaim ve yumuşak döşekleri vardır, üzerinde yatarlar. Onlar Allahın düşmanları iken
bu rahat ve saadete nail oluyorlar da sen ki Allahın dostu ve sevgilisisin, mübarek
yanını hasır yol yol etmiş. Ne var yâ Resûlallah! Bıraksan da altına bir abacık olsun
döşesek.
Hâtem-ül-enbiyâ efendimiz saadetle buyurdu:
— Yâ Ömer! Onlar öyle bir kavimdir ki, bu yerin rahatlığı için âhiret rahatlarını terk
eylediler. Biz, öyle bir kavimiz ki, dünya rahatlarını terk edip, âhiret rahatlarını kabul
eyledik. Yâ Ömer! Bu dünya, ahirete nispetle şuna benzer: Bir kişi, bir denize serçe
parmağını soksa, ne kadar yaş kalırsa, dünyada ahirete nispetle odur. Bu dünyanın
sebatı şuna benzer ki, var iken yok olur. Yazık yazık o kişiye ki, böylesine bir hayale
aldanır. Yâ Ömer!
__________________
Nasıl yaşarsanız öyle öleceksiniz.
Nasıl ölürseniz öyle dirileceksiniz.
Unutmayasın!!!
Elindeki sırrı saklayamayana yeni sır vermez.
Sırların Sahibi.
Şeyh-ül Ekber Muyhiddin İbn’ül Arabi KS.
|