Ahir zaman mehdi'si (!) ve İsa'sı (!) Ahmed Kadyani
Cin'lerden birisine bağlı olarak yaşamış bulunan Ahmed Kadyani,bizzat kaleme aldığı hayat hikayesine göre,Hindistan'ın Kadyan kasabasında doğmuştur.Yaradılış olarak kendi kendine kalmaya yönelik ve hassas bir yapıya sahip kişidir.
Sık sık yalnız bir köşeye çekilip benliğini tanıma çalışmaları yapmaktadır...
İşte bu günlerden birinde aniden gizliden bir ses işitir...Bu sesi sadece o duyabilmektedir...Kendisinden başkası o sırada yanında olsa bile,bu sesi duyamamaktadır...
İşte bu ses,babasının o gün akşam ezanından sonra öleceğini,bildirir...
Ahmet Kadyani bunu işitince çok korkar ve çok üzülür...
Bu üzüntü ve korku sırasında ses tekrar gelir:
-Allah kuluna yetmez mi?..
Ve gerçekten o gün akşamüstü babası vefat eder...
Ahmed Kadyani hikayesini anlatmaya şöyle devam etmektedir:
-''O sesi,ondan sonra çok duydum...O ses,bana pek çok şey öğretti!..O ses beni dünyaya tanıttı,meşhur yaptı!..Fakir ve ihtiyaç sahibiyken,beni hayıra harcamak üzere servete boğdu!..''
Ahmed Kadyani'nin bazı özelliklerinden bahsettikten sonra,Cinlerden birisinin onu kendisine nasıl bağladığını;bazı yanlış inançlara yönelttiğini de,bunlar sanki hakikatmışcasına,bizzat kendi ağzından nakletmeye çalışacağız.
Kadyani'nin kulağına gelen ses hakkındaki görüşleri şöyle idi:
''Kulağıma değen sözlerin rahmani olduğundan asla şüphe etmiyorum...Çünkü,şeytan benimle alay etse,içimdeki fenalıklar dile gelse,mutlaka farkederim...
Bazen o sözleri uzaktan işitiyordum,bazen de o sözler bizzat benim ağzımdan çıkıyor;fakat söyleyen ben olmuyorum...
O kadar ki,bazen hiç bilmediğim lisanlarda bile konuşuyorum...
Alelade bir ruhun veya ruhların bana hulul ettiğine (içime girdiğine)inanmıyorum...
Bu iş pek başka bir iş!..Fakat ne suretle başka?..Başkalığını seziyorum ya!..Bu kadarı bana ve bana bağlı olanlara yeterli!..
-Evet şimdi de Cin'in sonunda iğfal ederek saptırdığı Ahmed Kadyani'nin yaptığı işi görelim..
Sonunda birgün ortaya çıkıyor ve şöyle diyor:
''La ilahe illALLAH,Muhammed'un Rasullullah!..Ben peygamberlerin en sonu ve en büyüğü olan Muhammed'in kalbini dolduran şevki ile Mesih ibni Meryem'im...
Muhammed'den başka peygamber gelmeyecek yalnız bir kişi onun hilatı fahiresine (onun iftihar edilecek mertebesine)bürünecektir...İşte ben,O'yum!..Kadyanlı Ahmed,efendisi Muhammed'in Hatemünnebi'liğine (son nebi)halel gelmeden Nebi olmuş,Tanrısından mukaddes bir görev almıştır!...''(!?)...
Birinci dünya savaşından sonra ölen,asıl ismiyle Kadyan'lı Mirza Gülam Ahmed'den ''Keramet'' diye nitelendirilen bir çok haller de ortaya çıkmıştır...
Binlerce kişinin gördükleri rüyalarla kendisine bağlanmaları;yanında kırk gün kalan kimselerin semavi(!) işaret alarak bütün inkarlarından sıyrılmaları;kötürümleri birkaç el temasıyla,hastaları birkaç sözle iyi etmesi onun en çok görünen ve ''keramet'' diye nitelendirilen hallerinden bazıları olmaktadır.Hatta kendisiyle tartışmaya giren birkaç kişinin sonunda ölmesi,kendisinin şöhretinin büsbütün yayılmasına sebep olmuştur...
Kendisinin Mehdi olduğunu iddia eden;ve Mehdi ile ahir zamanda yeryüzüne inecek olan İsa'nın aynı şahıs olduğunu söyleyen;ve sonuç olarak,işte kendisinin ''bu'' kimse olduğunu sanan Mirza Gülam Ahmed Kadyani,kaba görüşle her ne kadar İslamiyeti yaymış ve genişletmeye çalışmış ve bunda bir ölçüde de başarılı olmuşsa da;mesele inceden inceye araştırıldığı zaman görülür ki,ortada,Cin'lerin önce bir kişiyi,sonra onun aracılığıyla binlerce kişiyi kendilerine bağımlı kılmaları;ve bu iş için de İslamiyeti koz olarak kullanmaları durumu mevcuttur...
|