Gözler ve kendi kendine iyileştirme Sistemi
Leo Angart Danimarkalıdır ve 1970’lerin başından beri Hong Kong’da yaşamaktadır. Çeşitli ülkelerde danışman ve eğitmen olarak Nöro-Lenguistik Programlama, Hipnoz ve Pranik Şifa konularında hizmet sunmaktadır. BBC Channel 4, CNN International, Channel 7 Australia gibi kanallarda çalışmasını aktarmıştır.
Görmek bize doğanın sunduğu en değerli armağandır. ‘Size bir krallık vereceğiz, buna karşılık hangi duyularınızdan vazgeçersiniz’ deseler, herhalde görme en son vazgeçeceğiniz duyunuz olurdu.
Görmek basittir. Gözünüzü açar ve görürsünüz. Ama zamanla işler karışır ve bu değerli armağanı kaybetmeye başlarsınız. Neden bu kadar çok insanda görme bozukluğu var hiç düşündünüz mü? Bu konuda çalışmalar başlayalı 200 seneyi geçti. Uzman kişiler ise, yaş ilerledikçe gözlerin bozulduğunu, gözlük kullanmaktan başka yapacak şey olmadığını ve göz bozukluğu ilerledikçe gözlüğün de uygun aralıklarla değiştirilmesi gerektiğini savunurlar. Karamsar bir tablo ama neyse ki doğru değil.
Bu yüzyılın başlarında William H. Bates (1860-1931) isimli New York’lu bir göz doktoru görme alanının sürekli değiştiğini keşfetti ve doğal görme biçimini irdeleyen çalışmalar yaptı. Bu, Bates’in yaşlılık dolayısı ile kendisinde oluşan hipermetrobu (Presbyopia) iyileştirme çabalarının bir ürünüdür. Bates hayatı boyunca çeşitli göz hastalıkları karşısında çok kısa sürede başarıya ulaştı. Örneğin 1903 yılında okul çocuklarının miyop olmasını engelleyen basit bir teknik geliştirdi. 1912’de bu tekniğin New York’daki okullarda yaygınlaşmasıyla miyop çocuk sayısı %6’dan %1’e indi. Ama hala acaba neden bu kadar çok çocuk gözlük kullanıyor? Tıp dünyasında, Dr. Bates’in çalışmalarının hakettiği ilgiyi görmediği kanısındayım. Amerikalı yazar Aldus Huxley, Bates Metodu ile göz bozukluğunu iyileştirdi ve yaşadıklarını 1975’de yayınladığı ‘Görme Sanatı’ isimli kitabında dile getirdi. Mier Schuider isimli doğuştan kör bir genç adam, Bates Metodu ile görmeye başladı. Hayatını Bates Metodunun yayılmasına vakfeden Dr. R.S. Agarval Hindistan’da ‘Mükemmel Görme Alanı Okulu’nu kurdu ve katarakt, hipermetrop, astigmat, miyop... binlerce hastaya şifa dağıttı.
Ben 26 sene gözlük kullandım. Daha sonra bazı insanların uzun egzersizler sonucu görmelerini iyileştirdiklerini öğrendim. Batı kültüründe yetişmiş biri olarak çabuk sonuç almak isteyen bir yapım vardı. 1993’de (Richard Bandler ve John Grinder’in yazdığı) ‘Trance-formations, Neuro-Linguistic Programming and the Structure of Hypnosis’ isimli bir kitap elime geçti. Bu kitabın 166. sayfasında hipnozla bir hastayı beş yaşına döndürdükleri ve hipnoz süresince hastanın görme işlevinin mükemmel olduğu yazıyordu. Daha sonra hastayı bu özelliğini koruyarak bugüne getirip hipnozu bitirdiklerinde hasta iyileşmişti.
Bu o kadar heyecan vericiydi ki ben de hemen bu işi yapabilecek bir hipnozcuya başvurayım dedim ama böyle birini bulamadım ve iyileşmek için başka çareler aramaya başladım. Çeşitli imgeleme (visualization) teknikleri denedim. Bu çabalarımdan ancak %25’lik bir fayda gördüm. İmajinasyon ve imgeleme, William Bates’in 100 yıl önce farkına vardığı gibi gerçekten önemli faktörler.
Beni çok etkileyen bir başka araştırma da MPD (‘multiple personality disorder’ – çok kişiliklilik) üzerine yapılan bir çalışmadır. Şikago’da bir psikiyatrist hipnoz ile MPD hastalarının farklı kişiliklere girmesini sağlayabiliyordu. Bu deneylerde aynı kişinin görme bulgularının o sıradaki kişiliğine göre değiştiği keşfedildi. Daha sonra filmi de çevrilen ‘Three faces of Eve’ isimli romanın kahramanı Chriss Sizemore, o sırada içinde bulunduğu kişiliğe göre astigmat, hipermetrop veya renk körü oluyordu. Bir MPD hastası diabetik bir kişilikte iken insuline gereksinim duyarken, diabetik olmayan bir kişilikte ilaca hiç ihtiyaç göstermiyordu.
Gözün şekli ve tansiyonunda oluşan değişiklikler ölçülebilir. Aynı fiziksel yapının, içinde bulunulan ruhsal duruma göre farklı fiziksel bulgular vermesi, bu tür problemlerin çözümünün de zihinsel olduğunu düşündürüyor. Bu araştırmalar bizi yaş ilerledikçe görme kaybının normal olduğu inancını sorgulamaya itiyor.
1980’li yılların başlarında Choa Kok Sui ile tanıştım ve ‘Pranik Şifa’ (Pranic Healing) dünyasına adım attım. Pranik Şifa yöntemi ile gözlerdeki statik (durağan) enerjiyi normal enerjiye çevirebiliyorsunuz. Bir hafta günde 2 saat bu yöntemi denedim. Önceleri gözlüksüz öğle saatlerine kadar idare edebiliyordum. Bir haftanın sonunda ise artık gözlüğe hiç ihtiyaç hissetmiyordum. O gün bugündür de gözlük kullanmıyorum.
Bu seminerde siz de doğal görmeyi keşfedeceksiniz. Ben, kimsenin gözlük, lens gibi aygıtlara ihtiyacı olduğuna inanmıyorum. Ayrıca doğal görme yeteneklerinize tekrar kavuşmanın birden fazla yolu var. Önemli olan rahatlamayı öğrenmek ve dünyayı olduğu gibi görmek.
Hipnoz, NLP (Nöro-Lenguistik Programlama) ve Pranik Şifa deneyimlerim nedeniyle bu seminer, orijinal Bates Metodunun ötesinde, oldukça zengin bir kapsama sahip. Ben görmenin zihinsel kısmını şu dört elemanın bir dengesi olarak değerlendiriyorum :
• İmgeleme : Meditasyon / rahatlama
• İnanç : Hayatınızın bir döneminde görmek istemediğiniz ya da size çok aykırı gelen şeyler görmüş olmak, kısıtlayıcı bazı inançların gelişmesine yol açabilir. NLP bu konuda çok etkin ve hızlı yöntemler sunmaktadır.
• Enerji : Pranik Şifa ile görme sisteminizdeki statik (durağan) enerji kısa sürede size canlılık veren bir enerji biçimine dönüşebilir. William Bates, gözlerin kapatılarak yüzün güneşe çevrilmesini önerir. Ancak günümüzde bu amaçla kullanılabilecek çok çeşitli enerji kaynakları vardır.
• Fiziksel egzersiz : Gözlük taktığınızda göz kaslarınız daha az kullanıldıkları için zayıflar ve Bates egzersizleri gibi egzersizlerle tekrar güçlendirilmeleri gerekir.
Benim görme konusunda oluşturduğum temel varsayımlarım şunlar :
1. Görmenin % 90’ı zihinseldir. Gözler sadece duyu organlarıdır. Gerçek görme olayı, beynin arka tarafında, iki görüntünün üst üste düşerek üç boyutlu bir görüntü oluşturmasıyla gerçekleşir.
2. Doğal olanı iyi görmektir. Hepimiz mükemmel görme yeteneği ile doğarız. Görme özürlü doğanlar % 1’in altındadır. Kırsal alanlarda ve doğaya daha yakın yaşayan toplumlarda sağlıklı görme oranı çok yüksektir.
3. Görme öğrenilir. Yeni doğan bebekler önceleri dünyayı bulanık görürler. Görme ilk gelişen duyulardan biridir. Göz ameliyatı geçiren yetişkinler de buna benzer bir deneyim yaşarlar.
4. Görme alanımız enerji seviyemizi gösterir. Dr. Bates doğal görüşün sürekli değiştiğini farkeden ilk bilim adamıydı. Artık herkes yorgunluğun görme üzerindeki olumsuz etkisini biliyor.
5. Görme, bizden kaynaklanır ve bize geri döner. İçsel bir duyu olarak, görmenin metafizik yönü görmemizi etkiler. Jacques Lusseyran (fransız yazar, filozof, direnişçi) çocukluğunda bir kaza sonucu gözlerini kaybetti. Gözleri tamamen tahrip olmuşken, kazadan kısa bir süre sonra hala görebildiğini farketti. Lusseyran, bandajlar açıldıktan sonra yaşadıklarını ‘And There Was Light’ (‘Ve Işık Vardı’) isimli otobiyografisinde anlatır.
6. Görme, neyin görülüp neyin görülmemesi gerektiğine ilişkin inançları yansıtır. Neyi görmenin uygun olduğu hakkındaki inançlar değiştiğinde, görme bozukluğu da önemli ölçüde iyileşir. Bunlar çoğunlukla, bir nedenle gelişmiş ve bilinç altına yerleşmiş tepkilerden kaynaklanır. Görsel eğitimin bilinçaltı ile uyumlu ilerlemesi sonucu gözler doğal durumlarına geri dönerler.
7. Egzersizle kaslar yenilenir. Gözlük veya lens kullanılması nedeniyle zayıflayan göz kaslarının egzersizle kendilerini yenilemeleri sağlanır.
Sizleri, doğal, berrak görmeye kavuşma yolculuğumuza bekliyorum.
Leo Angart
Gözler Dış Müdahale Olmadan İyileşebilir mi?" Sorusunun Cevabı
Gözlük ve lensten bağımsız olarak net görmenin bir yolu varmış, hem de ameliyatsız… Fakat ben bunu 15 yıl boyunca gözlük ve lens taktıktan sonra öğrendim. Bunu öğrendiğimde inanılmaz yoğun duygular yaşadım. Önce heyecanlandım, sonra çok ama çok sevindim, sonra da inanmakta güçlük çektim. Bize doktorların anlattıklarıyla tamamen ters bir şeydi bu.. Gözlük takmazsan göz bozukluğunun ilerleyeceği ve gözlüksüz iyileşmenin mümkün olmadığı anlatılmıştı yıllarca. 15 senelik bir göz bozukluğu geçmişimden sonra, kendi kendine iyileşme üzerine yaptığım internet ve kitap araştırmaları beni bu harika habere kavuşturdu. William Bates adında çılgın bir tıp doktoru neredeyse 100 yıl önce, gözlüğün insan gözünü tembelleştirdiğini, göze hiçbir fayda sağlamayacağını, aksine zarar verdiğini fark etmiş. William Bates gözlüklerin sadece takıldığı an net görmeyi sağladığını ve görme kusurlarını tedavi etmediğini her aklı başında insan gibi gözlemlemiş. Kendi gözlerinde de hipermetrop (yakını görememe) olduğu için, kendi gözlerini iyileştirmekten yola çıkarak Bates metodunu bulmuştur. Bu metotla göz kusurları kısa bir zamanda tamamen düzeltilebiliyor. Tuhaftır ki, bulduğum bilgilerin hepsi İngilizceydi. Bu konuda yazılmış birçok kitap ve web sitelerindeki bilgiler olmasına rağmen hiçbir Türk doktoru bu bilgileri insanlarla paylaşmamış. Bu metotla iyileşen binlerce insan var fakat bu metot maalesef, dünyada da fazla bilinmiyor.
William Bates’in keşfettiği şey; göz bozukluklarının, gözdeki kasılma ve gerilimden kaynaklandığıdır. Çocuklukta veya yetişkinlikte herhangi bir bunalım, sıkıntı, gerginlik durumunda, gözde oluşan bir gerilim gözün normal görüşünün bozulmasına yol açıyor sonra çeşitli nedenlerle o bozukluk devam ediyor. Gözler, harika fakat çok hassas organlar. Bu yüzden herhangi bir olumsuz duygu, göz kusuru oluşmasına neden olabiliyor, fakat işin garip tarafı şu ki, göz kusuru oluşsa bile, tekrar kendi kendine düzelebiliyor. Tabii bundan habersiz olan doktorlar hemen gözlük veriyorlar insanlara. Gözlük ise, bu görme kusurunun sabitlenmesine ve daha da kötüye gitmesine sebep oluyor. Şöyle ki, eğer bana gözlük verilmeseydi de, rahatlama egzersizleri bile önerilseydi, ben uzun yıllar gözlük takmak zorunda kalmayacaktım.
Bir gün okulda ders sırasında, bir öğrenci ağlamaya başladı. Sonra yanına gittim ne olduğunu sordum. Meğerse tahtayı göremiyormuş, bir anda her şey bulanıklaşmış onun için ağlıyormuş. Hemen yanına oturdum ona gözlerini ve zihnini rahatlatacak bir kaç şey yaptırdım. 5 dakika sonra çocuk net görmeye başladı. Diyorum ki, eğer o çocuk hastaneye götürülseydi, bundan sonra gözlük takan biri olacaktı. Buna benzer sayısız örnek yaşadım küçük çocuklarla ve hepsi çok çabuk iyileşti.
Göz ile ilgili daha önceki yazılarımda paylaştıklarımı uygularken gözlüklerinizi veya lenslerinizi çıkarınız. Gözlük ve lensleri çıkarmadan yapılacak çalışmalar olduğunda zaten bunu belirtirim. Belirtmediklerimde ise mutlaka onları bir kenara koyarak uygulamaları yapınız.
Gözlerinizle ilgili çalışmalar yaparken, kendinize ait bir oda, evinizin bahçesi, evinizin balkonu, bir park ya da dere kenarı gibi kendinizi rahat hissedeceğiniz ve huzurlu bir şekilde kalabileceğiniz bir mekanda olmanız çalışmalarınızın verimini 4-5 kat arttırır. Hatta çalışmalar sırasında huzurlu ve sakin bir müzik de dinleyebilirsiniz. Bu da sizin daha çok gevşemenizi ve rahatlamanızı sağlayacağından, yine çalışmalarınızın verimi artar.
Ayrıca çok önemli bir noktayı daha paylaşmak istiyorum. Eğer göz numaranızın düşmesini veya gözünüzdeki başka bir rahatsızlığın (glokom, retinayla ilgili problemler, katarakt…) iyileşmesini istiyorsanız gözlüklerinizi veya lenslerinizi 1 numara kadar düşük olanlarıyla değiştirmelisiniz. Zaten şöyle mantıklı bir şekilde düşünürseniz, bunun ne kadar doğru olduğunu anlayacaksınız. Hem numaranızı düşürmek isteyip hem de aynı numaralı camları kullanmaya devam ederseniz gözlerinizin iyi gören bir hale gelmesini nasıl bekleyebilirsiniz ki? Beyninize iyi göremiyorum sinyali verip de gözlerinizin iyileşmesini sağlayamazsınız. Ancak düşük numaralı camlarla da görebildiği sinyalini verirseniz beyniniz ve bedeniniz bunu kabul eder ve gözlerinizi bir an önce iyileştirmek üzere harekete geçerler. Zaten 2 hafta içinde emin olun gözleriniz yeni gözlük numaralarına alışacak ve onlarla da iyi görmeye başlayacaksınız. Tabii bu arada göz alıştırmalarını yapmaya da devam edeceksiniz.
Önemli bir şey daha: gözlüklerinizi sadece net görmediğinizde yapamayacağınız işler için kullanın. Yani bilgisayarda çalışırken, film izlerken, tahtaya bakarken, araba kullanırken gibi… Diğer zamanlarda gözlüklerinizi çıkarın ve çok kısa bir zaman sonra gözlüksüz de yeterince net görmeye başlayacaksınız. Ben gözlüklerimi ilk çıkardığım da her şey sisli ve bulutlarla sarılmış gibiydi ve görüntüler gerçekten berbattı. Çünkü her iki gözümde de 5 numara miyop ve 2 numara astigmat vardı. Yine de sabrettim ve günümün büyük kısmını gözlüksüz geçirmeye devam ettim. Biliyordum ki gözlükler benim koltuk değneklerimdi. Onlara o kadar alışmıştım ve onlarsız görebileceğimi öylesine unutmuştum ki, onları bir dakika bile çıkarmak beni korkutuyordu. Yine de sonunda o koltuk değneklerini attım ve sadece gerçekten onlara ihtiyaç duyduğumda taktım. Sizlerden de yapmanızı istediğim şey bu.
Deneyin ve kendi gözlerinizle görün. Bu deneyim gerçekten neşe verici bir deneyim olacak sizin için. Güzel gören gözler dileğiyle…
Hidroterapi (Su terapisi) -Ferahlık ve Tazelenme Hissini Gözlerinize Yaşatın
Kendinize ait rahat bir odada veya evinizin bahçesinde yani sakin ve huzurlu bir yerde bu çalışmayı yapmanız gözleriniz için çok verimli ve rahatlatıcı olacaktır.
İki cam kap alın ve birine sıcak su, diğerine ise soğuk su doldurun. Yalnız sıcak su elinizi içine rahatça sokabileceğiniz kadar sıcak olmalıdır. Gözlerinizi yakacak kadar sıcak olmamalıdır. Soğuk suyu ise musluktan doldurup içine 5-6 tane buz atın. Şimdi de iki tane küçük havlu alın ve birini sıcak su kabına, diğerini de soğuk su kabına daldırıp biraz bekleyin. Yanınıza da çalışmanın sonunda yüzünüzü kurulamak ve yüzünüze hafif hafif masaj yapmak için bir tane de kuru ve temiz havlu alın.
Şimdi sıcak su dolu kaptaki havluyu sıkıp düzleştirin ve iki gözünüzü, elmacık kemiklerinizi ve alnınızı örtecek şekilde yüzünüze koyun. Gözlerin üzerine ellerinizle baskı yapmadan, sadece havluyu yerleştirin. Derin derin nefes alarak ve yavaş yavaş bu nefesi vererek havludan gözlerinize gelen ılıklığı hissedin ve bu ılıklığın keyfini sürün. Yaklaşık 30 saniye havluyu tutun ve sırtınız, boynunuz dümdüz ve dik olacak şekilde oturun. Bu çok ama çok önemlidir. İçinizden gözlerinizin her geçen gün daha parlak gördüğünü ve rahat olduğunu belirten cümleler söylemeniz de gözlerinizi daha fazla rahatlatacaktır.
Şimdi de soğuk su kabının içindeki havluyu alın ve suyunu sıkıp havluyu düzleştirin. Havluyu daha önceki gibi gözlerinizin üzerine yerleştirin. Yaklaşık 30 saniye beklettikten sonra, sıcak su kabındaki havluyu alın ve sıktıktan sonra hiç beklemeden gözlerinizin üzerine yerleştirin. Yaklaşık 30 saniye bekleyin ve soğuk su kabındaki havluya geçin. Bu döngüyü toplam 5 dakika yapın. Her seferinde, gözlerinizdeki serinlik ve sıcaklık sonrasında oluşan rahatlamayı, ferahlamayı hissedin ve tadını çıkartın. Gözlerinizin her an daha iyi gördüğünü ve gittikçe gözlerinizin gevşediğini kendinize hatırlatan cümleler söyleyin.5 dakikalık süre dolduğunda, kuru olan havluyla yüzünüzü kurularken göz çevresine hafif hafif masaj yapın. Gözlerinizi açtığınız zaman, gözlerinizin ve göz çevresinin ne kadar rahatlamış ve özgürleşmiş olduğuna şaşıracaksınız. Şimdi de 10 dakika kadar sessiz bir şekilde oturun ve etrafınızı bebeksi gözlerle seyredin. Bir şey görmeye çabalamadan sadece seyredin. En ufak ayrıntıları bile seyredin ve gözlerinizdeki ferahlığın ve rahatlamanın keyfini sürün.
Bu çalışmanın amacı; gözlerde biriken ve atılmayan zararlı maddelerin ve ölü hücrelerin boşaltım sistemine geçmesini sağlamak ve bu işlemi hızlandırmaktır. Ayrıca göz yuvarlağının dışındaki faydalı maddelerin, vitaminlerin, besin maddelerinin de göz yuvarlağına geçmesini sağlamak ve bu işlemi hızlandırmaktır. Ayrıca bu çalışma sonucunda, göz merceğinin yumuşaması ve böylece göz merceğinin odaklanma mekanizmasının tekrar faaliyete geçmesi sağlanmaktadır. Ayrıca en büyük faydası da gözlerinizdeki gerginlik, stres, gerilim ve kasılmaları yok etmesidir. Gözlerinizden kaynaklanan baş ağrılarınız bir haftalık düzenli uygulamadan sonra, yavaş yavaş kaybolacaktır. Deneyin ve kendiniz görün. Günde en az iki kez bu 5 dakikalık muhteşem ferahlık deneyimini yaşayın…
__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
|