Osmanlı Tılsımları
İnsanoğlunun gözünün gayb alemine kapalı oluşu, onu yüreğinin derinliklerinde taşıdığı bir korku ile yaşamaya yöneltmiş çoğu kez.
Osmanlıda kullanılan tılsım mühürlerin pek çoğunun muhteviyatı Kur'an ayetlerinden, Esmaü'l Hüsnadan muhtelif isimlerden, peygamber ve melek isimlerinden, Hazreti Peygamber'in (sas) mühr-i nübüvvetinde yazılı olduğu rivayet edilen ifadelerden, Ashab-ı Kehf'in isimlerinden ya da bunların ebced hesabıyla tespit edilmiş rakamsal karşılıklarından oluşuyor. Bu durum da mühürlerin bahsedilen isim ve ayetleri bereketlerinden istifade etmek için üzerinde taşımak, yaşadığı mekanda bulundurmak isteyenlere basıp birer nüsha vermek üzere hazırlandığını gösteriyor. Bunların yanı sıra tılsımlı mühürlerde akrep, Hazreti Fatıma'nın elinin sembolü, zülfikar, mühr-i Süleyman gibi çizimlere, yıldızların ve cinlerin ileri gelenlerinin adları gibi farklı ibarelere rastlamak da mümkün. Arabi harfler semboller vs kaçınılmaz olmuştur.
Tılsımların bir gereksinme ürünü olduğu söylenebilir. Kuşkusuz bu gereksinmeyi değerlendirirken, yaşandığı dönemi ve o günkü koşulları ön planda tutmak gerekir. Örneğin yüzyıllarca insanlığı perişan etmiş sıtma için, günümüzde tılsım kullanılması düşünülmez. Ancak İslamiyetin ilk yıllarından beri birçok hastalığın tedavisi ve onlardan korunma, çoğunlukla manevî yolla yapılmıştır. Tılsımlar bu yolda önemli bir işlevi üstlenmişlerdir. Hz. Muhammed’in büyüyü yasaklamakla birlikte, muska kullanılmasına, nazara, yılan ve akrep sokmasına ve genel olarak hastalıklara karşı ‘nefes etme’ye (okuyup üflemeye) izin verdiği bilinir. Tılsımlar işte bu sayede yüzyıllar boyu koruma görevi üstlenmişlerdir.
Osmanlıyı bu konuda araştırdığımızda Havas kitapları, tılsımlı gömlekler, muskalar, hamailler, tılsımlı takılar, pazubentler, tılsımlı mühürler, şifa tasları, Mühr-i Süleymanlar ve Penç ten-i al-i aba tılsımlar olarak farklı şekillerde karşımıza çıkabilirler.
Yeryüzünün gelmiş geçmiş en büyük gizemi..Osmanlı’nın büyük sırrı..Osmanlı döneminde savaşa giderken gömlekler tılsımlanırdı, kazasız belasız eve dönüş için. Osmanlı döneminde üzerinde taşınan veya evin görünmez bir yerine gizlice saklanan tılsımlarla zengin, lale devri gibi çok zengin bir dönem yaşandı. Osmanlı döneminde kadim bilgiler harmanlandı, bir çok sevdalı sevdiğine kavuştu. Değerli eşyalar ve mülkler koruma altına alındı, şifa bulundu, hazineler korundu. İmkansız aşıklar birbirine kavuştu, devletin alt kademesindeki sıradan bir memur padişahın yanına yerleşti. Pahişahı çok özel bir tılsımlı yüzük korudu. O dönemde tılsımlar saraya özeldi. Halk arasında yaygın olarak kullanılan muskadan farklı, büyük ve gizemli bir enerji taşırdı.
Yıllar geçip, zenginleştikten, sevenler birbirine kavuştuktan, başarı kazanıldıktan sonra, yani: İhtiyaç bitmeye başladığında bu bilgiler unutuldu. Fransız İhtilalinin dünyaya yansıması, efsuna “tu kaka”, tılsıma “cadılık” olarak bakılmasını sağladı. Bu korkutucu ve faydadan bile uzaklaştıran inanç astrolojiye “ fal” diyen düşüncenin ta kendisidir ve zenginlikten, başarıdan uzaklaşan sorunlu bir dünyanın belki de başlangıç noktasıdır. Meleklerle yapılan çalışmalara, şeytanla yapılan anlaşma gözüyle bakan zihniyet dünyayı saran ekonomik darboğazın sebebi hakkında sayfalarca literatür doldurabilir. Ama küçük bir tılsım kadar bile işlevsel ve yararlı değildir.
Lale zenginlik sembolüydü, efsundu bu nedenle çok yaygındı. Tılsım, efsun yaptıran kişiler şimdilerde bizim “evrensel dilek” dediğimiz evrenin, toplumun yararına olacak bir şeyde mutlaka yapardı. Bu gelenekti. Efsun, Osmanlı Devletinde sıkça kulanılır, bu nedenle devlet büyükleri; kütüphane, camii, sebil, çeşme yaptırarak gelenin bir bölümünü dağıttıklarına inanırlardı. Sanata değer verilirdi. Astroloji önemli ve zorunlu bir dersti. Simya ilimini bilen ustalara saygıyla davranılırdı.
Tılsım ve efsun yapmak için ancak üst düzeydeki memurların astroloji haritası incelenirdi. O dönemde elle yapılan haritaların hesabı oldukça zordu. Bir yandan astroloji haritasında savaşların sonuçları görülmeye çalışılır, öte yandan sonuçlar tılsımla değiştirilmeye, iyilikle sonlandırmaya gayret edilirdi.
Aslına bakarsanız günümüze kadar gelen tılsım ve efsun kullanımında modernizasyondan başka bir şey pek değişmemiştir. Amaç ve sonuca ulaşma kesinliği değişmez.
Osmanlı Tılsımları, dünyanın çok nadir bölgelerinde kullanılan değişik tılsımlardan ayrı olarak her koşulda müthiş bir korunma ve yükseliş sağlar.
Tamamen kişiye özeldir. Başarı, aşk, para, zenginlik, yükseliş ve sağlıktan mülke kadar her şeyin korunmasında keskin, hızlı ve güçlüdür. Bütün tılsımlarda olduğu gibi uygulamacının gücüyle doğru orantılıdır ve inanıp inanmamakla alakası yoktur. İnanmasanız da çalışır. İnanmasanız da gücünü kanıtlar.
Hikaye o dur ki; Hürrem Sultan da, diğer sultanlarda tılsım yaptırmış, padişaha yakın olmuşlardır. Hikaye odur ki; kırk savaştan kansız dönenlerin üzerinde tılsımlı gömlekler vardır. Hikaye odur ki imkansız aşıkları kavuşturan yegane tılsım Osmanlı’da yapılmıştır. Hikayelerin bitimsiz olması bu yaygın yöntemin kısa sürede sonuç vermesidir ve imkansızı başaracak kadar güçlü olmasıdır.
__________________
Ne senle yaşanıyor
Ne de sensiz oluyor
Şu garip bomboş dünyada..
|