Bu yaşamdan benim annem de geldi geçti.
Yalnız bir kadın oldu daima. Duygularını ifade edemeyen, bu hayatta gördüğüm en dürüst, en vicdanlı, kendini en hiçliğe bırakmış insanlardan biri oldu.
21 yaşında kızını kaybettiğinde iki torunu elinde kalakaldı.
Torunlarından küçüğü 19 yaşında hayata gözünü yumduğunda, bu acılardan kaçmak için Alzheimer olduğunu düşünüyorum.
İnsanın acıya dayanıklı olamaması üzücü bir durum. Annemle hep karşılıklı kahveli , sohbetli, eski fotoğraflara bakarken kendimi hayal ederim.
Ya da geçmiş anılarımdan birini yoklarım, O’na ihtiyaç duyduğum zamanlar.
Yıllarca anneme annelik yaparken, kendi çocuklarım büyüdükçe, O’nun daha da çocuklaştığını görmek hep hüzünlendirdi beni.
Üniversite’yi İstanbul da okurken, haftasonları küçük yeğenlerime annelik yapmak için eve gittiğimde, buzdolabında o hafta pişirdiği yemeklerden küçük porsiyonlar halinde bana ayırması, bir ailenin çocuğuna verebileceği en büyük değerlerden biri oldu bana. Ve daha bir sürü şey.
Bu sabah namazımı kılarken, sıkıntı sorun olarak gördüklerimi içimden Yaradan’a bırakıp, arkamı döndüğümde, sehpanın üzerinde bir buket ve yanında bir notla karşılaştım.
Bazen, anneme annelik yapmaya çalışırken, kendi çocuklarımdan çaldığım zamanlar oldu.
Bir kadın olarak, bir erkeğe basit, sıradan ve kolaymış gibi görünen “bu yaşamı derleme toplama “ rolü bazen omuzlarıma ağır geldi.
O vakit çocuklarımın her anne deyişinde tekrar ayağa kalktım.
Anneee, siyah pantolonumu bulamıyorum.
Anne, bu gün okula beni bırakır mısın?
Anneeeee, dişim ağrıyor.
Anneee, tatlı yaptın mı?
Bu seslerin evimde, yuvamda, anılarımda varolması için, beni bu güzel vazifeye layık gören Rabbime şükürler olsun. Emanetler içinde emanetlere göz kulak oluyoruz hepsi bu sanırım.
Yaşamda bir varlığı koruyup kollayan ( bu kedi de olabilir, başka bir canlı da), derleyen , toplayan, doğurmadan anne olabilen tüm kadınların Anneler Günü kutlu olsun!
|