kahvei Nickli Üyeden Alıntı
Orucun zahiri ve batıni boyutuna baktığımızda, zahiri boyutu yani madde aleminde; Allah’ın verdiği nimmetlerine şükretmek. Yoksul, yetim, çaresiz ve sağlığı kendisini geçindirmeye yetmeyen insanlarımızın çaresizliklerini, sıkıntılarını ve umutsuzluklarını hissedip, merhamet duygularının gelişmesi, vicdan mahkemesinin harekete geçmesiyle, çaresiz insanlara yardım elini uzatmak ve paylaşmaktır.
Batıni boyutu ise; Gerçek müminlerin orucu ise bir ömür boyunca devam eder. Ve gece gündüz bütün azalarını kötü duygulardan sakınmak-korumak zorundadır; Kötülük etmemek, zulümkar olmamak, kimseye fenalık düşünmemek, duygularını kötüye kullanmamak, her daim için paylaşıcı olmak, yardım elini uzatmakdır. Ve asıl oruçla amaçlanan da budur.
Ramazan ayının kutsallığı.
Hz.Muhammed daha kendisine peygamberlik nazil olmadan önce her zaman yaptığı gibi bir Pazartesi geçesi hira mağarasına çekilmiş, bütün varlığiyle Canab-ı Hakk’a ibadet ve dua ile meşkul olmuştur. Bu esnada melek Cebrail’in gelişi, Hz.Muhammed’e ayan olur.
Melek Cebrail, Hz-Muhammed’e: Oku, demiş.
Hz.Muhammed: Ben, okuma bilmem.
Melek Cebrail; Hz.Muhammed‘i tutarak kendisine tekrardan oku demiş.
Hz.Muhammed; Tekrarliyarak ben, okuma bilmem diye cevap vermiştir. Çünkü O, gerçekten okumayı bilmiyormuş.
Melek Cebrail; Yine Hz.Muhammed‘i tutar, sirkeleyip bıraktıktan sonar kendisine oku demiş.
Hz.Muhammed; Ne okuyayım? diye cevap vermiş.
Melek Cebrail; „Insanı yaratan Rabbinin adıyla oku! Oku, Rabbin Ekrem’dir, en büyük çömertliğin sahibidir. O’dur kalemle öğreten!, Insana bilmediğini öğreten“, demiş. Hadislere göre böylece Alak suresinin ilk 5 ayeti 610 yılında, Ramazan’ın 27’ci gecesi Hz.Muhammed’e intikal edip, inmiştir.
Diğer bir neden ise; Şahı Merdan Ali miladi 661 yılı Ramazan ayının 19’cu günü kiralık katil Ibni Mülcem tarafından zehirli bir kılıçla evinden uzaklaştıktan sonra arkadan saldırıya uğramış, başından aldığı darbe neticesinde üç gün sonra yani Ramazan ayının 21’ci gecesi Hakk’a yürümüş olmasıdır.
Muaviye, Şahı Merdan Ali’nin ölüm haberini alınca „çok şükür, çok şükür Ali’den kurtuldum!“ diyerek üç gün üç gece bayram ilan etmiştir. Sokaklarda davul zurna çaldırıp, çocuklara şeker dağıtarak şenlikler yaptırmıştır. Her yıl tekrarlanan bu uygulama zaman içerisinde Ramazan bayramı, aynı zamanda „Şeker bayramı“ olarak da kutlanmaya başlamıştır.
Yine Kerbela’da Imam Hüseyin ve Ehli Beyt’inin katledilmesinden sonra Yezid, Nisa Suresi 92’ci Ayet gereği; „Bir kişi eğer ki bir kişiyi öldürüse Allah’a tövbe olarak iki ay kesiksiz oruç tutması gerekir“. Ve Yezid bu Kefaret orucunu kendi ordusuna 60 gün ve halka ise 30 gün zorla tutturmuştur.
Aleviler açısında en öenemli nokta; Akılla yanaşılmadığı gibi, birileri tarafından ön görülen şartlara ve koyulmuş kurallara şeklen uyma vardır. Bu da şekilciliğin ta kendisidir. Işte Alevilerin sorunu Emevi hanedanlarının uygulaması olan 30 güğnlük oruçtur yani şekilciliktir fakat orucun kendisi değildir. Dolayısiyle Ramazan Ayı; Aleviler açısından Şahı Merdan Ali’nin katledildiği bir matem ayıdır, Emevi hanedanları ve onlara uyanlar açısından ise, bayram günüdür.
Ramazan ayında, oruç tutma meselesine gelince.
Ramazan orucu Kur'an-da bakara Suresi 183-184-185 inci ayetlerde geçmektedir.
1- Bakara Suresi 183’cü Ayet’in Türkçe’si; „Ey iman sahipleri! Oruç sizden öncekiler üzerine yazıldığı gibi sizin üzerinize de yazılmıştır. Bu sayede korunmanız umulmaktadır.“ (Y.N. Öztürk)
2- Bakara Suresi 184’cü Ayet’in Türkçe’si; „Sayılı günlerdir. Sizden kim hasta olur veya yolculuk halinde bulunursa tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutar. Oruca zorlukla dayananlar üzerine düşen, fidye olarak bir yoksulu doyurmaktır. Kim bir mecburiyeti olmaksızın içinden gelerek iyilik yaparsa bu onun için daha hayırlı olur. Ve oruç tutmanız, eğer bilirseniz, sizin için daha hayırlıdır.“
3- Bakara Suresi 185’cü Ayet’in Türkçe’si; „Ramazan o aydır ki; insanlara kılavuz olan, iyi-kötü ayrımıyla hidayetten kanıtlar getiren Kur'an, onda indirilmiştir. O halde bu aya ulaşanınız onu oruçlu geçirsin. Hasta olan veya yolculuk halinde bulunan, tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutsun. Allah sizin için kolaylık ister; O sizin için zorluk istemez. Tutulmamış olan günleri tamamlamanızı, sizi doğru yola kılavuzladığı için Allah'ı yüceltmenizi ister. Ve sizin şükretmeniz umulmaktadır.“
Ehli Sünnet Vel Cemaat ve Şii/Caferiler bu ayetlerle Alevileri töhmet altında bırakmaya çalışmaktadırlar lakin çabaları nafiledir. Şimdi de bu ayetlerle verilmek istenen mesaj nedir? ona bakalım.
1- Ayet 183 ile anlatılmak istenen; Ademoğlunun kötülüklerden, yanlışlıklardan, şüpheli hallerden kendini korunması, nefsine sahip çıkmasıdır. Allah’a karşı kulluk vazifesini ve topluma karşı da ahlaki, sosyal sorumluluklarını yerine getirmesidir.
2- Ayet 184 ile anlatılmak istenen; Bazı sebeplerden (Hastalık, yaşlılık, yolculuk,vs.) dolayı oruç tutamıyorsanız bunun karşılığında ihtiyaç sahibi olanların ihtiyacını karşılamak, yiyecek almak, aç insanların karnını doyurmak gibi fedakarlık ve yardımında bulunmak aynı manadadır çünkü önemli olan niyettir.
3- Ve Ayet 185 ile anlatılmak istenen ise; Insan aleminin Allah’a, manevi huzura erdirici, şeksiz deliller, ispatlar, hakikati ve yanlışı birbirinden ayıran Allah’ın kelamı, ilmi, kanun nizamı olan Kur’an-ı Kerim, 610 yılında, Ramazan ayının 27‘ci gecesi inmiş ve insanoğlu müjdelenmiştir.
Dolayısiyle insanları hidayete, huzura erdiren Allah‘ın manevi adaletine karşılık; Allah’ın yüceltilmesi, anılması, hatırlanması için oruç tutmak, dua etmek, muhabbet etmek, yardım elini uzatmak, olanların olmayanla nimetini paylaşılması istenilmektedir ve Canab-ı Hakk, bunları yaparken de kendinize eziyet etmeyin diyor.
Lakin 30 gün oruç sayısı veya zaman limiti söz konusu değildir. Şöyleki; „Şehr-u Ramadan“ deniliyor. „Şehr-u“ = Ay-dolun ay demekdir. „Ramadan“ ise Ramazan(Kamer aylardan dokuzuncusu) yani Ramazan ayı demektir. Bu gerçeklikten yola çıkarak her insanın bilinci dailindedir ki bir ay, 30 gün dolun ay olarak geçirmesi mümkün değildir, üç veya 10 gün arasıdır. Üç veya beş vakit namazda da olduğu gibi 30 günlük orucun da Allah’ın hükmü değildir, Ehli Sünnet Vel Cemaat ulemalarının uygulamasıdır. Dolayısiyle 30 günlük oruç; Allah’ın hükmü değil, Emevi hanedanlarının uygulamasıdır.
Diğer bir gerçek ise; Bakara Suresi, Hz.Muhammed’in hicretinden sonra Medine de inmiştir. Hz.Muhammed, 63 yaş yaşamıştır. Verilere göre Hz.Muhammed, Medine’ye 55 yaşında hicret etmiştir. Şimdi soruyoruz; Bundan önce Hz.Muhammed hangi orucu tutuyordu?
Diğer bir yanlış mantık ise; Allah’ın kelamında az veya fazla kutsallık anlayış söz konusu değildir. Yani ayetin biri az, bir diğer ayet ise fazla kutsaldır mantığı tamamen yanlış ve suçtur. Çünkü Allah’ın kelamı tekdir ve açık kapıya yani soru işeretine yer bırakmaz.
Neden Ramazan’ı tutmuyorsunuz, sahura kalkmıyorsunuz? Insanları oruca zorlayanlara Hakk aşığı Kul nesimi, şu cevabı vermiştir:
„Biz bir oruç tutarız,
Ramazana benzemez“ diyor.
Ozan Ibreti’nin cevabı ise, şöyledir;
İlme değer verdim, uykudan kalktım,
Sarık seccadeyi elden bıraktım,
Vaazın her günkü vaazından bıktım,
Ramazanı sele verdim de geldim, diyor.
Ozanlarımızın da belirttiği gibi Alevilerin, oruç ile bir sorunları olmadığı gibi, sadece Emevi Arap örf adetlerini dinin esasları olarak algılayan Ehli Sünetin Vel Cemaat’a suç ortağı olmamaktır. Alevilerin oruçları; Hızır Orucu, On İki Imam orucu, On Dört Masum-u Pak orucu, Fatma Ana orucu ve 48 Perşembe oruçlarıdır.
Günümüzde Ramazan ayı Allah’a yakınlaşmak, yalvarmak-yakarmak, ibadet yapmak, yardım elini uzatmak, fakirlere yardımcı olmak yerine kurum ve kuruluşlar tarafından; Eğlence, şenlik, göstermelik oruç iftar programları düzenleyerek tüketim ve para kazanma hedeflenmiştir yani ibadet ayı yerine karnaval ve festival ayı olmuştur. Bu yanlışa bir de oruç tutmayan insanların, meydan dayağına çekme zülmü eklenmiştir.
Oruç ve ibadete yapmak isteyen Alevi canlarımız Ramazan ayında her Perşembe günü niyetlenip, ibadetlerini yerine getirebilirler. Bu da her canın kendi takdiridir.
|