Fir’avn ile Şeytân, Bir Gün Hamamda Oturuyorlardı. Kurnanın Bir Yanında Fir’avn, Diğer Yanında da Şeytân Yer Almışlardı. Şeytân, Fir’avn ile Eğlenmek İstedi, Sihir Yaptı ve Hamamın Suyunu Dondurdu. Fir’avn Su Almak İstedi, Tası Kurnaya Uzattı. Su Buz Hâline Geldiğinden Tas Çarptı, Su Alamadı. Hırsla Tası Yere Çaldı. Şeytân Sordu:
▬ “Neye Kızdın?”
▬ “Baksana, Su Birdenbire Dondu. Su Alamıyorum!”
▬ “Haydi, Göster Kendini, Suyu Tekrar Sıcak Hâle Getir Bakalım.”
▬ “Bunu Nasıl Yapayım?”
▬ “Demek Âciz Kaldın?”
▬ “Evet, Âciz Kaldım.”
▬ “Hani Sen Milletine, “Ben Sizin Yüce Rabbinizim!” Diyordun. Hem Tanrılık Davâsı Gütmek Hem de Âciz Kalmak Olur mu?”
Fir’avn İşi Anlamıştı. Şeytâna Çıkıştı:
▬ “Bu İşleri Başıma Getiren Hep Sensin! Şimdi de Karşıma Geçmiş Gülüyorsun?!”
Bu Söz Üzerine Şeytân Aleyhillâne Sihri Bozdu ve Su Eskisi Gibi Sıcak Akmağa Başladı. Fir’avn Şeytâna Sordu:
▬ “Acaba, Allah’ın Seninle Benden Başka Şerli Kulu Var mıdır?”
▬ “Vardır.”
▬ “Kimdir?”
▬ “İyilik Etmek İsteyeni, Bu Yoldan Men’ Eden, İyiliğe Engel Olan, Senden de Benden de Şerlidir...”
__________________
Ne senle yaşanıyor
Ne de sensiz oluyor
Şu garip bomboş dünyada..
|