Havas Okulu - Tekil Mesaj gösterimi - kuranda sihir ve hükümleri
Tekil Mesaj gösterimi
  #3  
Alt 05.02.17, 14:10
SiLence SiLence isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 21.12.16
Mesajlar: 10,484
Etiketlendiği Mesaj: 1587 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

2c MUCİZEYLE SİHİR ARASINDAKİ FARKLAR
Ebu Tahir el Kazvini ,Sirâcu’l –Ukul adlı kitabında mucizeyi şöyle tanımlamaktadır:Peygamberlerin nübüvvetlerinin kesin burhanları mucizelerdir.Mucize;Allah Teâ’lanın nübüvvet davasını itiraf mahiyetinde yarattığı harikulade fiildir.
İbn Haldun Mukaddimesinde şöyle demektedir:Elbette sihir ve mucize birçok noktada birbirinden ayrılmaktadır.Bu farkların en önemlisi ,mucize ilahi bir kuvvet olup nefislerde bu tesir kudretini hasıl eder.Mucize sahibi göstereceği harikulade hallerde Allah’tan yadım görmektedir;sâhir ise sihri ancak kendi nefsinin ve kendi kuvvetinin ve bazı hallerde şeytanların yardımı ile yapar.
Yine ilahiyatçı felsefeciler mucize ile sihri şu yolla ayırırlar: Mucize ,hayırlı kimseler tarafından hayırlı maksatlar için ve hayır ile yoğrulmuş nefesler ve”Ben Allah’ın resulüyüm, işte mucizem, inanmaz iseniz siz de bu mucizenin benzerini gösteriniz”diye peygamber tarafından açıklanması ile ortaya atılır.Buna karşılık sihir; ancak kötü insanlarda bulunur ve kötü maksatlar için ve çoğunlukla karı ile kocanın arasını bozmak, birbirinden ayırmak ve düşmanlara zarar vermek için kullanılır.
Kurtûbi ise sihir ile mucize arasındaki farkı şöyle belirtmektedir: Sihir; sâhirde olabileceği gibi başka insanlarda da bulunabilir.Bir cemaat, sihri tarif ederek onun belirli, tek bir vakit içinde ortaya çıkmasını mümkün görmektedir.Mucize ise; Allah’ın benzerini ve muarızının çıkmasını imkansız kıldığı bir şeydir.Sâhir, umumiyetle peygamberlik davasında bulunmaz, ondan sadır olan da mucizeden ayırt edilebilir.Mucizenin şartı, peygamberlik iddiası ile birlikte meydan okumanın mevcut olmasıdır.
Kelamcılara göre; mucize, sihirden tehâddi yani”Ben peygamberim, işte mucizem ,inanmıyorsanız sizde bunun bir mislini gösterin”diye meydan okunması ve mucizenin davaya uygun olarak vukuu bulması şartı ile ayrılır.Sâhir ise böyle bir iddiada bulunmaz.
Resullerin en büyük hususiyetlerinden biri mucizelerinde meydan okumanın (tehâddi)olmasıdır.Bu ise, peygamberlerin mucizelerini gördüklerinde, o peygamberin rabbısından getirdiği şeyin hak olduğunda bir şüphesi kalmaz.Zayıf akıllılar ise o resule icabet etmeyip imanda etmezler.Mucize vesilesiyle peygambere icabet edip iman edenler , genellikle zayıf imanlılardır; diğerleri ise bir mucizenin zuhuruna ihtiyaç göstermeksizin , hatta resul ile ilk karşılaştıklarında imandan olan güçlü nasipleri nedeniyle küçük bir vesile ile iman ederler.İmandan hiçbir nasipleri olmayanlar ise ne mucize ne de başka bir şeyle peygambere icabet etmezler.Nitekim bu noktaya işaretle Allah Teâla yüce kitabında şöyle buyurmaktadır:”Allah kimi saptırmak isterde onun göğsünü daraltır ve göğe meşakkatlendirir.”(En’âm/125)


2d SİHRİN DİN VE BİLİMLE İLİŞKİSİ

İnsan kültüründe sihir, din kadar eski bir olgudur.Eski Mezopotamya ve Mısır’dan kalma efsun sözleri ve sihir formülleri içeren pek çok metin günümüze kadar ulaşabilmiştir. I. ve IV. yüzyıllarda ait Yunan ve Mısır papirüslerinde de insan ve hayvanlarla ilgili majik formülasyonlar pek çoktur.Akad, Babil ve Asur’larda şeytanlara karşı korunmak için muskalar yapılmakta idi.Özellikle Babil’lerde toplum hayatı sihir üzerine kurulmuştu.Öyle ki sanat , din , ticaret , savaş , avcılık v.s.faaliyetler sihir ile iç içe idi.
Uzak doğuda Çin, Japonya ve Hindistan’da dolayısıyla Taoizm, Şintoizm , ve Hinduizm’de sihir oldukça yaygındı.Özellikle hastalıkların tedavisinde ve tıbbi uygulamalar olarak çeşitli şekillerde majik ameliyeler icra ediliyordu.
Eski Türklerde sihir, kehanet ve falcılık oldukça yayılmıştı.Tanrı , ruhlar ve cinlerle ilişki kurabildiğine inanılan kişilere Şaman deniliyordu.Şamanlara çok sık müracaat edilir, insanların cinlere ve nazara karşı korunması için sihir ve efsun yaptırılırdı.Mesela cin tasallutuna karşı hastaya soğuk su serpilerek “kovuç kovuç”(çık git , çık git)denilerek üzerlik ve öd ağacı tütsülenirdi.Ayrıca bugünde Anadolu’da yaygın olan kurşun dökme ameliyesi ta eski Türk boylarından beri uygulanmakta idi.
İlahi dinlere gelince :Yahudilikte hem gelecekten haber verme ;kehanet ,falcılık ve müneccimlik hem de direkt olarak efsun ve sihirle bir takım gayelere ulaşma formül ve ameliyeleri söz konusu olmuştur.Tevrat’ta bir takım sihir uygulamalarının geçtiği kıssalar anlatılmıştır.Ancak İslamiyet de olduğu gibi Musevilikte de sihirden genel bir yasaklama söz konusu olmuştur.Talmut ve Mişna metinlerinde sihrin haram oluşu takrir olunmuş, hatta Mişna da putperestlikle bir tutulmuştur.Bu yasaklama Hristiyanlık’ta da sürdürülmüştür.İncil’de İsa peygamberin havarilerinden Paulos’un cin çıkarma operasyonları anlatılır.Hristiyan engizisyonu sâhir ve sâhirilere karşı sert bir tutum takınmış ve sihri putperest kavimlerin adeti olarak tanımlamıştır.
Sihrin İslam düşüncesindeki yeri, boyutları ve hukuki platformda uygulayıcılara karşı takınılan tavır ilerideki bölümlerde ele alınacaktır.
Modern batılı bilim adamlarının çoğunluğu sihri;bir uydurma bilim olarak niteleyerek ilkel kabilelerin sihir ile olaylar arasında kendi düşünce ve inançlarına göre bir sebep-sonuç ilişkisi kurmaya çalıştıklarını, dolayısıyla dinle sihrin aynı düşünce sisteminin ayrı parçaları olduğunu ileri sürmüşlerdir.



2e BAKARA SURESİ 102. AYETİN MEÂLİ VE TEFSİRİ
İnsanlara doğruyu ve erdemli olmayı gösteren peygamberlerin bir çoğu çevresindeki insanlar tarafından çeşitli iftiralara maruz kalmıştır.Maruz kaldıkları iftiraların en belirgini de “kahin, mecnun, sihirbaz”ve okudukları ayetlere de “Sihir”denilmesiydi.
Allah’ın kadim kelamı olan Kuran’ı Kerim’de sihir ve sâhir şu üç şey için kullanılmıştır:
1-Genel olarak mucizeler.Çünkü mucizeler, bir çeşit normal üstü olaylar meydana getirmek anlamına geldiği için isyankar ve inançsız toplumlarca aynı sonuçları oluşturabilen sihir ile bir tutulmuştur.Mucize ile sihrin çatışması Kuran’da ayı yerde Firavunun sâhirleri ile Hz.Musa’nın mucizesi arasındaki düelloda oldukça ayrıntılı bir şekilde birkaç kez tekrar tekrar anlatılarak, mucizenin ezici gücüne parmak basılmıştır.
2-Peygamberin davetini ulaştırmakta ve kendilerine uyanların sayısını çoğaltarak taraftar toplamadaki başarısı karşısında bu kısa ayetlerde peygambere ümmetleri tarafından yöneltilen çirkin iddialara değinilmiştir.
3-Allah’ın vahyi, kitabı ve bilhassa Mekke müşrikleri için söz konusu olmak üzere müminleri adeta büyüleyen Kuran’ı Kerim hakkında “sihir”benzetmesi ve karalaması yapılmıştır.
Peygamberimizde (sav)haksız iftiralara hedef olmuş, Allah!da onun ne kahin ne de mecnun olmadığını haber vermiştir.Peygamber deli ve büyücü olmadığı, bu iddiada bulunanların kafir oldukları hakkındaki ayetlerden birkaçını burada belirtelim:
1-“Onlardan evvelkilere de herhangi bir peygamber gelmedi ki (onun hakkında da)mutlaka böylece sihirbaz, yahut mecnun dediler.”(Zâriyat /52)
2-“(Habibim)de ki:”Ben size sırf Allah için ikişer ikişer, teker teker (karşımda)durmanız, sonra arkadaşınızın da hiçbir mecnunluk olmadığını iyi düşün(üp bil)menizi vaaz ederim.(Sebe’/46)
3-“O kafirler içlerinden (kendilerinin başına çökecek)tehlikeleri bildiren (bir peygamber)geldiğine şaştılar, ”Bu,dediler, bir büyücü, bir yalancıdır.”(Sâd/4)
Kafirler, Kuran ayetlerine de sihir dedikleri gibi peygamberin mucizelerine de sihir dediler.”Karşılarında açık açık ayetlerimiz okunduğu vakit (içlerinde)küfredenler, kendilerine o hak gelince “Bu, apaşikar bir büyüdür”dediler.”(Ahkâf/7)Bütün bu iftiraların tek amacı onun peygamberliğine gölge düşürmeye çalışmaları idi.Bu bakımdan,peygamberlik tarihinde sihir,önemli bir yer işgal eder.
Sihrin, toplumsal ve tarihsel boyutuna ışık tutan Bakara Suresinin 102. ayeti, yapılan tefsir ve te’villeri ile birlikte sihrin, orijini ve hükmü açısından pek çok noktasının aydınlatılmasını temin etmiştir.Şimdi bu ayetin meâli ile tefsirini detaylı bir şekilde inceleyelim:

“Süleyman’ın mülkü hakkında onlar(ehl-i kitaptan bir grup), şeytanların söylediklerine tabii oldular.Halbuki Süleyman kafir olmadı.Çünkü insanlara sihri ve Babil’de Harut ile Marut’a indirileni öğretiyorlardı.Halbuki o iki melek “Biz imtihanız, ancak sakın küfre girme”demedikçe kimseye öğretmezlerdi.Onlar o iki melekten karı ile koca arasını açan şeyleri öğreniyorlardı.Onlar Allah’ın izni olmadan zarar verici değillerdir.Onlar kendilerine fayda vereni, zarar vereni öğreniyorlardı.Andolsun , onlar muhakkak biliyorlardı ki , onu satın alan kimsenin ahirette bir nasibi yoktur.Ne kötü bir şey karşılığında nefislerini sattılar , şayet bilmiş olsalardı.”(Bakara/102)

İTTİBAETTİLER,TABİİOLDULAR;Razi diyor ki:Yahudilerin kötü fiillerinden bir başkası da onların sihirle meşgul olup insanları bunu öğrenmeye çağırmaları idi.
İttiba ettiler lafzı , ilk etapta ayetin öncesinde “Bakara 101”zikir olunan Yahudilere matuf ise de bu hususta birkaç görüş vardır:
1-Bunlar Cenâb’ı Pamgamber’in zamanındaki Yahudilerdir.
2-Daha önce yaşamış olan Yahudilerdir.
3-Hz. Süleyman zamanında bulunan sihirbazlardır.Çünkü Yahudilerin pek çoğu Hz. Süleyman’ın peygamberliğini kabul etmez , onu dünyadaki hükümdar ve krallar cümlesinden sayarlar.Bu sâhirler bu büyük kralın ancak sihir vasıtasıyla krallığını ayakta tuttuğuna inanmış olmaları da imkansız değildir.
4-Yahut Yahudilerin tümü kastedilmiştir ki , görüşlerin evla olanı da budur.Çünkü bazısının diğerinden evla olduğuna işaret eden bir lafız mevcut değildir.
TİLAVET ETTİKLERİ(söyledikleri);İbn Cezir diyor ki :”Kimileri ayette geçen bu tilavet lafzını şu manalarda yorumlamışlardır; bir şeyi gereğince araştırmak; rivayet etmek; onunla amel etmek.”İbn Abbas bu kelimeyi ; “Ardına düşüp araştırmak”manasında yorumlamıştır.M.Hamdi Yazır ise eserinde bu kelimeyi şöyle yorumlamıştır:”Tilv, tilavet “iki manaya gelir.Birisi; takip etmek, izlemek , bir şeyin arkasına düşmek ki önceki “Tali”tabirleri bu manayadır.Diğeri; satır satır okumak demektir ki bunun içinde bir önceki mana da vardır.Burada ikisi ile de tefsir edilmiştir.Önceki mana daha kapsamlı olduğundan ve ikincisine de uygun düşeceğinden daha fazla tercihe şayandır.Ebu Müslim ise bu kelimenin manası hakkında şöyle demiştir:”Kelimenin manası , onların Hz. Süleyman’ın mülkü hakkında yalan söylemiş olmalarıdır.” Doğruya en yakın olanı ise okuyup haber vermek manasına geldiğidir.
ŞEYTANLAR; F.Razi; bu lafzın ifade ettiği mana hususunda şunları söylemektedir:”Alimler, şeytanların kimliği hususunda ihtilaf etmişlerdir.Bundan muradın onların şeytanları olduğu söylenmiştir ki; bu çoğu alimlerin görüşüdür.Yine bundan muradın insanlardan olan şeytanlar olduğu da söylenmiştir ki, bu da Mutezile kelamcılarının görüşüdür.Bir üçüncü görüş olarak da bunların insan ve cinlerden olan şeytanlar olduğunun söylenmesidir.
Şeytanlar kelimesini, cinlerden olan şeytanlara hamledenlere gelince onlar şöyle demişlerdir:”Şeytanlar, semaya yükselerek, kulak kabartarak çaldıkları bilgilerin içine , onlarla uyuşacak yalanları da katarak kahinlere aktarıyorlardı.Kahinler de onları insanların okuduğu kitaplara yazıyor ve bu yalanları insanlara öğretiyorlardı.Bu hadise Hz.Süleyman zamanında o kadar yayıldı ki o insanlar neredeyse “Cinler gaybı biliyor , işte Süleyman’ın (as)ilmi budur , onun mülkü ancak bu ilimle payidar oluyor ve bu ilimle cinlere , insanlara ve Allah’ın emriyle hareket eden varlıklara hakim oluyor “demeğe başladılar.
Bunları insanlardan olan şeytanlara hamledenler ise şöyle demişlerdi:”Haberde rivayet edildiğine göre Hz.Süleyman , Allah’u Teâla’nın kendisine hususi olarak vermiş olduğu ilimlerin pek çoğunu , sâhirleri kaybolursa bu gizlenmiş olan baki kalsın diye , hükümdarlık tahtını altına saklamıştır.Bunun üzerinden bir müddet geçince , münafıklardan bir grup insan , bazı bakımlardan bu sihirli şeylere uygun düşecek bazı hususları bunların arasına yazmaya tevessül ettiler.Hz.Süleyman’ın ölümünden ve insanların bu kitaplara muttali olmasından sonra bu iki yüzlü kimseler insanlara bunun , Hz.Süleyman’ın mesleği olduğunu ve onun sahip olduğu nimetlere ancak bu şeyler vasıtasıyla elde etmiş olduğu vehmini vermişlerdir ki ,işte bu Cenâb’ı Hak’ın :”Şeytanların okuduğu şey”ayetinin manasıdır.Bu görüş sahipleri birinci görüşün yanlış olduğuna şöyle diyerek delil getirmiştir:Cinlerden olan şeytanlar , yaptıkları tahrifatın insanlar arasında gerçek olacak devam edecek biçimde , peygamberlerin kitaplarını ve şeriatlarını değiştirmeye kadir olsalardı , hiçbir şeriata karşı güven kalmazdı ki , bu da her türlü din hakkında tan’a sebep olur.Bu izahımıza göre , şayet siz bunun insan şeytanları için olabileceğini söylüyorsunuz da niçin aynısını cin şeytanları için de olabileceğini söylemiyorsunuz?denilirse,biz deriz ki: bu ikisi arasında şu fark vardır:İnsanların yaptıkları şeyler bazı bakımlardan mutlaka görülür.Ama bu hadiseyi onlar için kabul ettiğimizde, bu iş Süleyman’ın (as)yazısının aynısı ile cinlerin onun kitabına ilavede bulunmaları işidir ki bu ortaya çıkmaz, devamlı gizli kalır.İşte bu bütün inler hakkında tan’a sebebiyet verir.
M.Hamdi Yazır şeytanların kimliği hususunda şöyle demiştir:”Bunlar hem cin şeytanı ve kötü ruhlar denilen gizli şeytanlara hem de insan şeytanlarına şamildir.Zira gizli şeytanların eserleri de insan şeytanları üzerinde meydana gelir ve zahirdeki insan şeytanları, o kötü ruhlardan aldıkları, onlardan öğrendikleri şeytanlıklarla işlerini çevirirler.
MÜLK,HÜKÜMRANLIK;Alimler Hz.Süleyman’ın mülküyle ne kastedildiği hususunda ihtilaf etmişlerdir.F.Razi şunları söylemektedir:”Mülk-ü Süleyman peygamberliktir.Yahut bu mülkün içine peygamberlik girer,peygamberlik içine de ona inzal olunmuş kitap ve şeriat girer.
SÜLEYMAN ;Tarihi bilgilere göre Hz.Süleyman,Yahoda’nın torunu olup m.ö 1032 ile 975 yılları arasında yaşadı.İsrailoğullarının krallığını 1014’te Davut Peygamber’in vefatı üzerine devraldı.Onun krallığı sonrasında İsrailoğullarının sınırları büyüdü.Beytü’l Makdis’in yapımını emretmiş olan Süleyman Peygamber aynı zamanda hakim ve şairdi.

.
__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
Alıntı ile Cevapla
 

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147