MÜRŞİD'E GİTMEDEN ZİKİR ÇEKME

Allah’ı zikretmek her zaman lâzımdır. Bunun için maddenin getirdiği ağır bunalımlardan kurtulup kalp ve ruh huzuruna ermek ancak Cenab-ı Allah’ı çokça zikretmekle mümkün olur.

Şu esmayı şu kadar çekersen böyle olur, bu esmayı bu kadar çekersen şu işin hallolur’ gibi şarta bağlı olarak kendi kendine ders addetmek yoktur. Bu tür şeylere girmemek gerekir.

Esma-yı hüsnanın Allah tarafından”görevlendirilimiş” ruhanileri var. Bunlar cinniler, melekler taifesinden de olabilmektedir. Esma-yı hüsnadan herhangi biriyle yoğun olarak Allahı zikredenlere o esmanın görevlileri olan ruhaniler yardıma gelirler. Bunlar cinniler, melekler taifesinden de olabilirler. Hiçbir esma-yı hüsna yok ki onun görevli ruhanileri olmamış olsun.

Maneviyattanizinli bir mürşidin ya da insan-ı kamilin elinden biat almadan esma-yı hüsnayı çalışanlar kendi başlarına riyazet yapıp ruhani alemleri fethi amaçlayanlar cinni şeytanların ağına düşerler. Onlara yem olurlar. Tasavvuf yoluna girerek biat almayanlara esma-yı hüsnanın ruhanileri de asla gelmez. O yollara girmeden velayet elde etmek tehlikeli sonuçlar doğurur. Biatsız esma-yı hüsna çalışanların, kendi başlarına riyazetler yapanların çoğu ya yoldan saparlar ya da cine şeytana maskara olan zavallı birer medyum olurlar. Esma-yı hüsnayla rizazet yapmak için selahiyetli birinden icazet almak gerekir, aksi halde çok tehlikeli sonuçlar ortaya çıkabilir.

Bir tıp doktoru gözetiminde olmadan kullanılan ilacın zarar verme riskinin olduğu gibi, Zikirlerin, evradın, tesbihatın, Allâh'ın isimlerinin bir manevi rehber(veli-mürşid) gözetiminde yapılmaması, insana zarar verir.

İnsan nefsinin türlü türlü hastalıkları vardır. Her nefsin hastalığı da farklı farklıdır. Zikrullah ise, bu hastalıkların tedavisinin en önemli ilacıdır. Alınacak ilacın ne kadar, nasıl alınacağını, hangi dozda alınacağını yine ehil olan hekim nezaretinde kullanmak gerekir. Çünkü kullanılan ilaçların yan tesirleri de olabilir. Gereğinden fazla aşırı dozda ve rastgele bilinçsizce alınan ilacın kişiye belki faydasından çok zararı dokunabilir. Onun için kafamıza göre değil, mutlaka bir ehil doktor nezaretinde alınması her zaman geçerli olan yoldur.

Bazi kişiler zikir ehlini kınamak için diyorlar ya "efendim falancı kendini dine aşırı vermiş, kafayı üşütmüş" diye... İşte kendi başına zikirle meşgul olan veya Mürşitten izinsiz esmaları çoğaltan kimse istenmedik hallere düşebilir, kendisine cinlerin ve şeytanların da musallat olması sonucu kafayı sıyırabilir. Bu tür riskleri de vardır. Çünkü bu şekilde bunun birçok örneklerine daha önceleri rastlanmıştır. Risksiz olanı ise, mutlaka bir mürşid-i kamilin telkin ve gözetimi altında zikir ve virdlerine devam etmektir. Her insanın sadrı (kapasitesi) farklı farklıdır. Kimisi sadrına göre kaşıkla, kimisi de kepçeyle alır. Herkesin kaldirabileceği yük farklıdır. Kişinin kaldırabileceği yük 50 kg ise kendisi 80 kg veya daha fazla kaldırmaya kalkışırsa çöker, hasta olur, işlev yapamaz hale gelir. Şeytanların ve cinlerin saldırısına uğrar. Maalesef internette olsun veya maneviyattan izinsiz verilen esmalar olsun şu esmayı şu kadar zikret demek en büyük sıkıntıdır. Mürşitler dahi bazı zikirleri veremezken çoğu insan bu selahiyeti kullanmaya çalışıyor. Kaş düzelteyim derken göz çıkarıyor.
Zikir olayı öyle zannedildiği kadar basit bir olay değildir. Bunu ehli olanlar bilir. Zikrullah amellerin en büyüğüdür. Onun için kafamıza göre değil de, bir bilene danışarak yapılması gerekir.

Zikir mürşitsiz çekildiği taktirde bir ismin zikrine sürekli devam etmekle üzerinize kendi seviyenize göre olan ruhani varlıkları çekersiniz.

Ömer Ziyâuddîn Gümüşhânevî (k.s.) hazretlerine sorulur:

Bir şeyhe intisâb etmeksizin ve ondan izin almaksızın zikir ve fikirde bulunmak, evrâd-ı şerife okumak caiz midir?

Cevap olarak şöyle der:
Caiz ise de böyle bir zikir ve fikirle manen mesafe kat edilemez. Terakki (manevi ilerleme) mümkün değildir. Silsilesi sahih yetkili bir şeyhin bereketi, feyzi, himmeti ve tesiri çoktur.