Mürşidi Kamilin Ahmediyye Dairesinde Salike Teveccühü
MÜRŞİD-İ KÂMİLİN AHMEDİYYE DAİRESİNDE SÂLİKE TEVECCÜHÜ
Mürşid-i kâmil, hakikati Muhammediyye dairesinden sonra, hakîkat-i Ahmediyye dairesinde teveccühte bulunur da, yine zatî olan murakabe ile emreder. Çünkü o zât, O’nun Zât’ının ve menşeinin mahbûbudur. Bu dairede bir takım nurların parıltıları ile beraber yüce bir nisbet hâsıl olur. Bu nisbet Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemdir. Bu dairenin içerisinde de bir takım sırlar vardır. Bu makâmda, sâlikte zatî olan mahbûbiyyet gelişir. Nitekim sıfata mahsus olan mahbûbiyyetin inkişafının dostlukta olduğu gibi
Zât’a; mahsus bulunan mahbûbiyyetin manasına gelince: Mah*cubun sıfatındaki güzelliğe rağmen, onun manevî şahsiyyeti olan Zât’ına âit mahbûbiyyettir. Bu durumun hali, haz ve dostluktan mey*dana gelen neş’e gibi şeylerden ibarettir. Gerek neş’e, gerekse haz muhabbet icabı meydana gelen hallerdir.
Aşkın icâbından olan bir şey, muhabbetin de îcâbındandır. Bu makama münasip olan salâvatı şerîfenin okunması sâlikin terakki (yükselme) sine vesile olur:
“Allahümme salli alâ seyyidina Muhammedin ve alâ âlihli ve eshabihi efzalü salâvatüke adede, malûmatîke ve bârik veselllim.”
__________________
“gücümü, içimdeki güçsüzlükle boğuşurken tükettim.”
|