Kamili Mürşidin Sırf Zati Mahbubiyyet Dairesinde Teveccühü
KÂMİL MÜRŞİDİN SIRF ZATÎ MAHBUBİYYET DAİRESİNDE TEVECCÜHÜ
Kâmil mürşidin sırf mukaddes mâbüdiyyet mertebesi dairesin*de teveccühünden ve neticelerinin izahından sonra, yine kâmil olan mürşid Sırf Zâti olan sevgi dairesinde teveccühte bulunur da, bu dairede seyreden sâlike, zatî olan murakabe emir ve tavsiye edilir.
Bu daire, Mûsâviyyat hakikatinin kaynağıdır. Ayrıca: Zatî olan, Zâtına mahsus sevginin kaynağı bu*lunmaktadır. Bu makâmın keyfiyeti tam bir kuvvet ve iktidara birlikte; sâlike ikram edilmiş bulunmasıdır. Hakk Teâlâ’nın Zât’ının ecrine itaat ve icâbeti bu makâmda ortaya çıkar, Hakikat-ı Mûsâvîyye işte bu dostluktan ibarettir.
Musâ aleyhisselâma olan dostluğun isbatından bahseden bazı ta*savvuf büyüklerine gelince: Onlar diyorlar ki; Eğer sâlikin muhab*betten maksadı Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selleme olan muhabbet ise, bu kimsenin muhabbeti, O’nun dostluğundan meydana gelmektedir.
Gerek nübüvvet, gerek risâlet, gerekse ülûl Azîm velayetleri mertebeleri dostluk olmadan kazanılmaz. Büyük nebilerin hepsi, Allah Teâlâ’ya dost olmuş ye sevilmiş kimselerdir. Onların yolları dostluk yolu olup, bu tâbir maksadımıza uymayan bir ifâde değildir. Muhakkak ki, Hakîkati Musâviyyenin de hakîkati Hakikati Ahmediyye makâmında, Zât’ı Ulûhiyyetine mahsus bulunan mahbûbiyyetten ibarettir.
Bu husus üzerinde durulmalı Ve düşünülmelidir.. Bu makâmda husûsî bir durum ortaya çıkmakladır. Kendi ihtiyarı ve dilemesi ol*madan Musâ aleyhisselâmın dilinden şu ibâre aynen ifade edilmektedir:
“Ey benim Rabbim! Kendîn göster de Sana (doya doya) ba*kayım.”[81]
Buradaki dostluğun hususiliği mahbûbiyyet makâmında cere*yan etmiş olmasından dolayıdır. Yine burada hayret edilecek diğer bir hususta Zât’ı Uluhiyyetine mahsus olan muhabbetin bu makâmda meydana gelmesiyle, varlığı zât’ı Ulûhiyyetinden olan mu*habbet için kimseye muhtaç bulunmamasıdır. Bu durum ise iki zıddın bir araya gelmesi gibi bir şeydir. Zira Allah Teâlâ hem yarattıklarından hiç bir şeye ve hiç bir kimseye muhtaç de*ğildir. Hem de kaynağı Zât’ı ülûhiyyeti olan muhabbeti, enbiya ve kullarından muhabbetin aldığı kimseler ile karşılıklı olarak alış veriş halindedir.
Bazı yerde Musâ aleyhisselâmdan sadir olan ve Zât’ı ülûhiyyeti ile Musâ aleyhisselâm arasındaki muhabbete delâlet eden ifadelerin, sırrı, böylece bilinir ve anlaşılır hale gelmektedir. Meselâ bu hususta Kur’ân-ı
Kerîm’ de:
“Bu ancak Sen’in bir imtihanındır” [82] buyurulmakta ve yine Kur’âm Kerîm’de:
“.. beni öldürmelerinde korkuyorum”[83] buyrularak, Musâ aleyhisselâmın dostuna sığınışı dile getirilmektedir. Şu, salâvatı şerîfe, bu makâmda bir yükselme vesîlesidir.
(Allahümme sali alâ Muhammedin ve alâ âlîhı ve eshabihî ve âla cémîlenbiya-i velmûrselîn)
__________________
“gücümü, içimdeki güçsüzlükle boğuşurken tükettim.”
|