Mutlu olduğu için, mutsuz olan insanlar var. Bolluk ve bereketin getirdiği genişlikten korkan, sağlıklı ve de turp gibi yaşam sürdüğü için huzursuz olanlar var.
Ego kimlik varlığını, tanıdık, bildik duygu ve düşünceler üzerinden ifade ederken; bilmediği daha önce tatmadığı bakış açılarına ise mesafeli yaklaşır. Tanımadığı bir varlık algısı içinde nasıl davranış geliştireceğini bilemediği için, bildik olan acıların frekansına tutunur insan.
Babası alkolik ve de kavgacı; evde devamlı sorun çıkartan babanın kızı, düzgün bir eşe, huzurlu bir yuvaya sahip olmak istediğini düşünürsünüz değil mi? Değil maalesef... Alışkın olduğu, babası gibi birisidir. Tanıdık olanı çeker hayatına. Enerji konuştuğu an, hiç bir akıl ya da üst düzey bir zeka, kravat ya da gömlek susturamaz bu saçmalığı. Hissiyat derin, kabul neyse onu yaşarız.
'Hayat mantıksız şahane, uyumsuz muhteşemdir" derken bu absürt, çelişkili bakış açılarını ifade etmek istiyorum.
Bizimki başlıyor, oflayıp puflamaya... Ne yapsam da hasta olsam, ne yapsam da bağışıklık sistemini çökertsem... Hastalık hastası kişilikler, psikolojik olarak ilgi ve alakayı üzerlerine çekerek odak noktası haline gelmek istiyor; hastalıktan besleniyorlar.
Parasızlıktan, kıtlıktan beslenen mi dersiniz, dert babası olup insanların kahrını çekmek isteyen mi? Güzin abla olup etrafa yetişmeye çalışan mı dersiniz, tüm yükün altına girip omurgayı zorlayan mı? Tüm bu tuhaf davranışların altında KOCAMAN bir saçmalık vardır.
İnsanlar kendi evrenlerinde kaybolabiliyor. Uçsuz bucaksız iç alem boyutlarında kontrolü kaybettiğimiz an, seyreyleyin cümbüşü. Hayat mantıklı şahane, hayat düzenli muhteşem değildir.
Sağı sağda değil, solu solda değil
Düzü tersinde, tersi düzünde... Giderken gelmeye, gelirken gitmeye çalışıyor.
Bulmaca gibi değil mi?
Huzuru, huzursuzluğunda…
Hastalığı, sağlığında…
Sevgisi, ümitsizliğinde...
|