Havas Okulu - Tekil Mesaj gösterimi - Receb ayında her gün her namazdan sonra okunan duâ
Tekil Mesaj gösterimi
  #1  
Alt 09.04.16, 05:12
☆HavasHoca HavasHoca isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Güvenilir
 
Üyelik tarihi: 19.08.14
Bulunduğu yer: Azerbaycan
Mesajlar: 2,881
Etiketlendiği Mesaj: 222 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Receb ayında her gün her namazdan sonra okunan duâ

İmam Ca’fer-i Sâdık’tan (a.s.) şöyle rivayet edilmiş:

“Rahmân ve Rahıym olan Allâh’ın adıyla. Ey her hayrını ümîd ettiğim ve her kötülükte gazâbından güvencede olmayı umduğum (Rabbim)! Ey aza karşılık çok veren; ey rahmet ve şefkatinden dolayı isteyene de istemeyene de veren! Sana yalvarıyorum, dünya ve âhıret hayrının hepsinden bana da nasîb buyur. Bütün dünya ve âhıret şerrini benden uzaklaştır. Kendi fazlu kereminden bana verdiğini artır ey Kerîm (Allâh)! Ey Celâl ve Kerem Sâhibi, ey -sonsuz- nimetler ve cömertlik sâhibi şu beyaz (saçımı) sakalımı -Cehennem- ateşine haram (yasak) kıl.”
(Kaynak: Kur’ân ve Ehl-i Beyt Kaynaklı Duâ, s/244-245-246)

Kim Receb ayının 7. gecesi dört rekât namaz kılar, her rekâtında 1 Fâtiha, 3 İhlâs, Felak, Nâs sûrelerini okur, namazdan sonra 10 defa Peygambere (ve Ehl-i Beytine) salavât okur ve 10 defa da Tesbîhât-ı Erbaa’yı (Sübhânellâhi vel-hamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber) okursa, Allâh ona arşın altında yer verir. Dünyada iken Cennetteki makamını görmeden ölmez. (Kaynak: Her Derde Devâ Salavât, s/74)


Receb’in; 1’i ile 10’u arasında, 11’i ile 20’si arasında ve 21’i ile 30’u arasında olmak üzere sadece birer defa kılınacak 10’ar rek’at Hâcet Namazı vardır. Bunların her üçünün de kılınış şekli aynıdır. Yalnızca namazların sonlarında okunacak duâlar da fark vardır.

Bu namazlar, akşamdan sonra da, yatsıdan sonra da kılınabilir. Fakat cuma ve pazartesi gecelerinde ve bilhassa teheccüd vaktinde kılınması efdaldir. Bu namaz, mü’min ile münâfığı ayırır. Bu 30 rek’at namazı kılanlar, hidâyete ererler. Münâfıklar bu namazı kılamazlar. Bu namazı kılanın kalbi ölmez.

Bu 30 rek’at namaz Resûlüllah (s.a.a.) Efendimiz’in berberi, Selmân-ı Pâk (r.a.) hazretleri tarafından rivâyet edilmiştir. Kılınış şekli:

Hâcet namazına şu niyetle başlanır: “Yâ Rabbî, beni, dünyayı teşrifleriyle nûra gark ettiğin Efendimiz hürmetine, sevgili ayın Receb-i şerif hürmetine, feyz-i ilâhine, afv-ı ilâhine, rızâ-i ilâhine nâil eyle. Âbid, zâhid, sâlih, müttegıy ve velî kulların arasına kaydeyle. Dünya ve âhiret sıkıntılarından ebediyyen halâs eyle. Rızâ-i şerîfin için, Allâhü Ekber.”

Her rek’atte 1 Fâtiha, 3 Gul yâ eyyühe’l-kâfirûn, 3 İhlâs-ı şerif okuyup, 2 rek’atte bir selâm verilir. Böylece 10 rek’at tamamlanır.

İlk on gün içinde kılınan namazdan sonra, 11 defa “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh. Lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyîy ve yümîyt. Ve hüve hayyün lâ yemûtü biyedihi’l-hayr. Ve hüve ‘alâ külli şey’in gadîyr” okunup duâ edilir.

İkinci on gün içinde yani Receb’in 11’i ile 20’si arasında kılınan 10 rek’atten sonra, 11 defa: “İlâhen vâhıden ehaden sameden ferden vitren hayyen gayyûmen dâimen ebedâ.” okunup duâ edilir.

Üçüncü on gün içinde, yani Receb’in 21’i ile 30’u arasında kılınan 10 rek’atten sonra da 11 kere: “Allâhümme lâ mâni’a limâ â’tayte, velâ mû’tıye limâ menâ’te, velâ raadde limâ gadayte, velâ mübeddile limâ hakemte, velâ yenfe’u ze’l-ceddi minke’l-ceddü. Sübhâne rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-vehhâb. Sübhâne rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-vehhâb. Sübhâne rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-kerîymi’l-vehhâb. Yâ vehhâbü yâ vehhâbü yâ vehhâb” okuyup duâ edilir.

Bundan sonra ne gibi bir dileğin var ise, dile; Allâh’ın izniyle duân makbul olur.
Cehennemle aranda dahi, yetmiş hendek açar. Her hendeğin eni boyu yerle semâ arası uzunluktadır. Senin için, ayrıca bir milyon rek'ât namaz sevabı yazılır. Yine senin için cehennemden berat fermanı yazılır; sırattan geçmene yol verir.
(Kaynak: Ğunyetü’t-Tâlibîn)

Her kim Receb ayında sabah-akşam 70 kere istiğfârda bulunursa, şüphesiz ki Allâhu Te’âlâ onun cesedini ateşe haram kılar.
(Kaynak: Safûrî, Nüzhetü’l-Mecâlis, 1/140)

Ahmed Hıcâzî’nin nakline göre, bu istiğfârı ellerini kaldırarak: “Allâhümmağfirlîy verhamnîy ve tüb aleyye” (Ey Allâh’ım! Beni bağışla, bana merhamet eyle/acı ve tevbemi kabûl et) şeklinde yapanın hiçbir derisine ateş değmez.
(Kaynak: Tuhfetü’l-İhvân, s/10)

Hz. Ali’nin (a.s.) rivayet ettiği bir hadîs-i şerîfte Resûlüllâh (s.a.a.) şöyle buyurmuştur: Receb ayında istiğfârı çok yapın. Zîra onun her bir saatinde Allâhu Te’âlâ’nın cehennemden âzâzdlıları vardır.”
(Kaynak: Deylemî, Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, nu: 2101, 1/481, Safûrî, Nüzhetü’l-Mecâlis, 1/140, Ahmed Hıcâzî, Tuhfetü’l-İhvân, s/10)

Aliyyül-Kaarî’nin bir şeyhinden naklettiğine göre, Receb ayında: “Estağfirullâhe Zel-Celâli vel-İkrâm min cemiy’ız-zünûbi vel-êsâm” (êsâm kelimesindeki “s” peltek “s” harfi) Mânâsı: “Bütün günah ve isyanlarımdan dolayı, Celâl ve İkrâm Sâhibi olan Allâhü Te’âlâ’dan mağfiret talep ederim” şeklinde çokça istiğfâr yapılmalıdır.
(Kaynak: Aliyyül-Kaarî, Risâle fî Fedâi-i Recebel-mürecceb, Resâilü Aliyyül-Kaarî, varak: 57)

Bütün tehlikelerden -biizniAllâh- emân olan bir istiğfar; Abdüh Muhammed Baba el-Mecmû’atü’l-Mübâreke isimli eserinde:

(Bismillâhi el-Rahmâni el-Rahıym) “El-hamdü lillâhi hamden yüvâfîy en-niam, ve eşhedü en lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerîyke lehû şehâdeten müberraeten mineş-şekki vet-tühem, ve eşhedü enne seyyidenâ Muhammeden nebiyyenâ abdühû ve Resûlühû seyyidül-arabi vel-acem, sallallâhü teâlâ aleyhi ve selleme ve alâ âlihî ve ashâbihî ve ezvâcihî ve zürriyyetihî efdalil-ümem.”

“Nimetlerine denk gelecek bir hamd ile Allâhu Teâlâ’ya hamdü senâlar olsun. Ben şek ve töhmetlerden berî kılınmış bir şahâdetle şâhitlik ederim ki, Allâhu Teâlâ’dan başka hiçbir ilâh yoktur. Yine şâhitlik ederim ki, Peygamberimiz Efendimiz Hz. Muhammed (sallallâhu aleyhi ve âlihî ve sellem) O’nun kuludur, Rasûlüdür, Arab’ın ve Acem’in (Arap olmayanın) Efendisidir. Allâhu Teâlâ O’na ve ümmetlerin en üstünü olan âl’ine (Ehl-i Beyt’ine) ve ashâbına, eşlerine ve zürriyetine salât ve selâm eylesin”

dedikten sonra, şöyle devam etmiştir: “İşte bu, Abdullâh ibni’s-Sultân’ın istiğfarıdır ki bu, her şeyden koruma ve emniyettir. Bu zât, bu istiğfarı Receb ayının her gecesinde okurdu.

(Daha sonra, çok uzunca bir şekilde fazîleti anlatılıyor; özetle: Bu kişinin önceden çok günahkâr biri olduğu, hattâ öldüğünde cenâzesinin (kimse katılmadığı için) ortada kaldığı, ancak Peygamber Efendimizin (sallallâhu aleyhi ve âlihî ve sellem) ve Hz. Ali’nin (Kerramallâhu Vechehû ve Radıyallâhu Teâlâ Anh) cenâzeyi kaldırıp techiz ve tekfin ettikleri, bu kişinin öbür âlemdeki hâl durumunun da çok çok iyi olduğu, bu yüce derecelere de (daha sonra hanımından öğrenildiği kadarıyla) sıdk ve sadâkatle gönülden bu istiğfâra devam ederek Allâh’a yalvarıp niyâz etmesinin vesîle olduğu belirtiliyor.) Bu büyük istiğfârın fazîletiyle ilgili olarak şu cümleler de yer alıyor:

“…Bu istiğfarı ömründe bir kere dahi okuyanı da, Cehennem ehlinden olsalar bile anne-babasını da Allâhu Teâlâ bağışlar. Gecesinde ve gündüzünde bunu okuyan, Nebî (sallallâhu aleyhi ve âlihî ve sellem)’in civârında olur. …Bu istiğfarı okuyana yılan, akrep, yırtıcı hayvan ve eziyet veren bir şey yaklaşamaz. Kendisi ânî ölümden kurtulur. Zâlimlerin, hîlekârların, kıskançların, büyücülerin, fâsık ve fâcirlerin şerrinden kurtulur. Allâhu Teâlâ ona rahmet nazarıyla tecellî eder ve o; cinlerden, ifritlerden, şeytanlardan ve bütün eziyet verenlerden selâmet bulur” buyurdu.
(Kaynak: Abdüh Muhammed Baba el-Mecmû’atü’l-Mübâreke, Fi’s-Salevâti’l-Me’sûra ve’l-e’mâli’l-Mebrûra, sh: 11-17)

Câbir ibni Abdullah’tan yapılan rivâyete göre, adamın biri Rasûlüllah (sallallâhu aleyhi ve âlihî ve sellem) Efendimizin huzuruna gelerek: “Vay benim günahlarım” dedi. Rasûlüllah (sallallâhu aleyhi ve âlihî ve sellem) Efendimiz ona sen:

“Allâhümme mağfiratüke evse’u min zünûbîy ve rahmetüke ercâ ındîy min amelîy.

(Ey Allâh’ım! Senin mağfiretin benim günahlarımdan daha geniştir ve Senin Rahmetin benim amelimden daha ümitlidir)

de buyurdu. Adam bunu bir kere söyledi. Sonra Rasûlüllah (sallallâhu aleyhi ve âlihî ve sellem) Efendimiz:

“Tekrar söyle” buyurdu. Adam tekrar söyledi. Rasûlüllah (sallallâhu aleyhi ve âlihî ve sellem) Efendimiz yine “Tekrar söyle” buyurdu. Adam tekrar söyleyince, Rasûlüllah (sallallâhu aleyhi ve âlihî ve sellem) Efendimiz:

“Kalk, Allâh seni mağfiret etti” buyurdu.”
(Kaynak: Hâkim, el-Müstedrek: 1/543)

Rasûlüllah (sallallâhu aleyhi ve âlihî ve sellem) Efendimizin şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir:

“Her kim: “Sübhâneke zalemtü nefsîy ve amiltü sûen fağfirlîy feinnehû lâ yağfiru’z-zünûbe illâ ente.

(Seni tenzîh ederim, ben nefsime zulmettim ve kötülük yaptım. O halde beni mağfiret et. Zîra günahları Senden başka hiç kimse bağışlayamaz)

derse, onun günahları karıncaların attığı adımları kadar da olsa mağfiret olunur.” (Beyhakî, De’avât, , Ğazâlî, ed-De’avât, sh: 67)

Ebû Abdillâh el-Verrâk demiş ki: “Senin üzerinde yağmur taneleri ve denizin köpükleri kadar günah olsa da, şu istiğfarı samîmiyetle yaparsan inşâAllâhu Teâlâ elbette hepsi silinir gider. O istiğfar da şudur:

“Ey Allâh’ım! Ben kalbimle kendisine dönmemeyi karar vererek tevbe edip sonra nefsimin uğursuzluğu ve cehâleti yüzünden tekrar dönüp işlediğim bütün günahlarımdan dolayı Senden mağfiret dilerim.

Kendiliğimden Sana söz verip sonra kötü nefsime uyarak sözümde durmadığım her şeyden ötürü Senden mağfiret dilerim. Senin rızânı kastederek bir amel yaparken Senden başkasının da kendisine karıştığı her hayır ve iyilikten ötürü Senden mağfiret (bağışlanma) dilerim.

Kendisiyle Sana ibâdet etmeye yardım alayım diye bana in’âm etmiş olduğun fakat benim kendisiyle Sana isyan etmeye yardım al(arak Sana karşı kullan)dığım her nimetten dolayı Senden mağfiret dilerim.

Ey gizli ve âşikâr her şeyi bilen Allâh! Gündüzün ışığında ve gecenin karanlığında, ortada (alenî) ve tenhâda, gizli ve açık işlediğim her günahtan dolayı Senden mağfiret (bağışlanmanı) dilerim. Ey Halîym (Kulun işlediği suçlardan dolayı acele cezâ vermeyen Allâh)!
(Kaynak: Murtazâ ez-Zebîdî, İthâfü’s-Seâdetü’l-Müttakıyn, 5/62)
(Bazı kaynaklarda bu istiğfarın Hz. Âdem’in (aleyhisselâm) ve Hz. Hızır’ın (aleyhisselâm) istiğfarı olduğu da söylenmiştir.)

İstiğfârın birçok sîğası varsa da Hz. Ali bin Ebî Tâlib (Kerramallâhu Vechehû ve Radıyallâhu Teâlâ Anh) Efendimizden rivâyet edilen şu isitğfar pek büyüktür. Bir Ârâbî, Hz. Ali (Kerramallâhu Vechehû ve Radıyallâhu Teâlâ Anh) Efendimize gelerek karşılaştığı zorluklardan, maddî sıkıntıdan ve çoluk çocuğunun kalabalık oluşundan şikâyette bulununca; O, kendisine:

“İstiğfara devam et” buyurdu. Adam bir zaman sonra tekrar gelerek, çok istiğfar ettiğini fakat hâlinde bir düzelme görmediğini arz edince, Hz. Ali (Kerramallâhu Vechehû ve Radıyallâhu Teâlâ Anh) Efendimiz ona: “Herhalde sen istiğfarı güzel yapamıyorsun” dedi; o kişi: “O zaman Sen bana öğret” deyince ona şöyle buyurdu: “Niyetini güzel yap, Rabbine itaat et ve şöyle söyle:

“Ey Allâh’ım! Şüphesiz ki ben, Senin verdiğin âfiyetle bedenimin işlemeye kuvvet kazandığı, üstün nimetinle gücümün eriştiği, bol verdiğin rızkınla elimin uzandığı her günahımdan, ayrıca Senden korksam da, cezâmı geciktirmene güvenerek veya hilmine yaslanarak ya da cömertçe affına itimat ederek işlemiş olduğum her günahtan mağfiret diliyorum.

Ey Allâh’ım! Gerçekten ben kendisinde emânetime hâinlik ettiğim ya da kendime haksızlık ettiğim veya nefsim için savurganlıkta bulunduğum yâhut şehvetimi tercih ettiğim veya başkası için uğraştığım ya da bana uyanı azdırıp düşürdüğüm yâhut hilekârlıkla üstün geldiğim her günahtan ötürü aff-ı mağfiret istiyorum.

Ey Mevlâm! Hani Sen benim bu günahlarımı istemezken, ben Sana karşı hile yaparmışçasına davranmıştım da, Sen ezelî ilminde benim ne yolu seçeceğimi bildiğinden beni o işlerden engellememiştin. Fakat beni zorla günahlara sokmayıp, acele etmeyerek beklemiştin ve bana zerre kadar bile zulüm etmemiştin!

Ey acıyanların en acıyıcısı! Ey darlığımda sâhibim! Ey yalnızlığımda enîsim! Ey nimetimin koruyucusu! Ey belâmın savuşturucusu! Ey sıkıntımın gidericisi! Ey duâmı işiten! Ey gözyaşıma acıyan!Ey gerçekten günahımı silen! Ey güvenilir dayanağım! Ey en yakın kurtarıcım! Ey şefkatli Mevlâm! Ey Beyt-i Atîk’ın Rabbi!

Beni darlıklarımdan geniş yola çıkar, Kendi tarafından beni en yakın zamanda güvenle feraha çıkar, her zorluk ve darlığı benden aç, gücüm yeten-yetmeyen her şeye karşı bana kâfî (yeterli) gel. Her türlü gam ve kederi benden uzaklaştır. Her üzüntüden ve dertten beni halâs et (kurtar)!

Ey sıkıntıları açan! Ey gamları keşfeden (sıkıntıları açan/gideren)! Ey yağmuru indiren! Ey darda kalmışın duâsını kabul eden! Ey dünyâ ve ahretin Rahmân ve Rahıym’i!

Yarattıkların (mahlukatın) içerisinden seçtiğin Hz. Muhammed’e (sallallâhu aleyhi ve âlihî ve sellem) ve âk-pâk olan Ehl-i Beyt’ine salât (ve selâm) eyle!

Ey bütün zarar ve belâları açan (gideren)! Ey tüm gizli ve kapalıları bilen! Ey merhametlilerin en çok acıyanı! Göğsümü daraltan, sabrımı tüketen, çâremi azaltan ve kuvvetimi zaafa uğratan her musîbeti benden gider!

İşlerimi Allâhu Teâlâ’ya ısmarlıyorum. Şüphesiz ki Allâhu Teâlâ, kulları hakkıyla görendir. Muvaffakıyetim ancak Allâhu Teâlâ’nın yardımıyladır. Ancak O’na güvendim. O, büyük arşın Rabbidir.” (Âmîn!)

Bu tavsiye ile amel eden zât: “Ben bu istiğfarları birkaç defa yaptığım anda Allâhu Teâlâ benden bütün dertleri ve sıkıntıları kaldırdı, rızkımı bollaştırdı ve tüm mihnetleri giderdi” demiştir.
(Kaynak: Habîb Aydarûs, Ikdü’l-Yevâkîti’l-Cevheriyye, 1/95-96, Seyyid Muhammed Alevî Mâlikî, Mâ Zâ Fî Şa’bân, sh: 63-65, Habîb Zeyn, en-Nücûmü’z-Zâhira, sh: 140-143)

İbn-i Abbâs’dan (radıyallâhu anhümâ) rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllah (sallallâhu aleyhi ve âlihî ve sellem) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Her kim Receb, Şa’bân ve Ramazân aylarında öğle ile ikindi arası:

“Estağfirullâh’el-Azıymellezîy lâ ilâhe illâ hû, el-Hayyel-Gayyûme ve etûbü ileyhi tevbete abdin zâlimin linefsihî lâ yemlikü linefsihî darran velâ nef’an velâ mevten velâ hayâten velâ nüşûrâ.

(Kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan, O Hayy ve Kayyûm olan büyük Allâh’tan mağfiret dilerim. Kendisi hakkında ne bir zarara ne bir faydaya, ne ölüme ne de yaşamaya ve ne de dirilmeye mâlik olmayan (günahlar işleyerek kendisine zulmetmiş) bir kulun tevbesiyle, O’na tevbe ederim.)”

derse, Allâhu Teâlâ (o kişinin sevap ve günahlarını yazmakla görevli) iki meleğe: “Bu kulun amel defterindeki günahlarıyla alâkalı yazıları yakın!” diye vahyeder.
(Kaynak: Safûrî, Nüzhetü’l-Mecâlis, 1/140)

(Bu konunun rivâyet edildiği başka bir eserde, bu istiğfarın yedi kere yapılması belirtilip, öğle-ikindi arası yapılması şartı zikredilmemiştir.)
(Kaynak: Ali el-Kaarî, Risâle Fî Fedâil-i Receb el-Mücerreb, Resâilü Ali el-Kaarî, varak: 57)

Hz. Ali'nin (a.s. ve k.v. ve r.a.) Receb ayında şu şekilde dua ettiği rivâyet edilir:

“Allâh’ım, salât eyle Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın üzerine; hikmet yıldızları ve devamlı nimet ve ismet kaynağı Ehl-i Beyt’ine.

Allâh’ım, beni her türlü kötülükten koru. Beni unutkan etme ve gaflet üzerinde bırakma. Sonumu da hasret ve pişmanlıkla bitirme. Benden râzı ve hoşnut ol. Senin mağfiretin zâlimler içindir, ben de nefsime zulmettim.

Allâh’ım, beni bağışla, beni bağışlamakla Sana bir zarar gelmez. Bana nimetlerini ihsan et, bana vermekle senin ihsânın azalmaz. Senin rahmetin geniş ve boldur. Hikmetlerin ise hoş ve güzeldir.

Allâh’ım, bana sıhhat ve âfiyet ver. Güven ve huzur ihsân eyle. Şükür ve takvâya ulaştır.

Allâh’ım, Senden sabır ve doğruluk istiyorum. Bana işimde kolaylık ver. İşlerimi güçlükle gördürme. Âileme, çocuklarıma ve kardeşlerime iyilik ve ihsânda bulun. Onları mü'min ve müslümanlardan kıl ve bu şekilde dünyadan ayrılmalarını nasîb eyle.”

Bazı Selef büyükleri de Receb ayı gecelerinde şöyle dua etmişler:

“Allâh’ım, Sana mahzun gönlümle, isteklerini kabul buyurduğun dostlarının duâsı (ve dili) ile niyâz ediyorum. Zâtına eriştirdiğin ve Senin rızânı isteyenlerin dili ile Senden talep ediyorum. Umarım Senin ululuğundan, Seni bileyim ve kulluk edeyim.

Yâ Rab, bu gecenin rahmet ve bereketinden sevap ve mükâfatından beni nasîbdâr et.

Allâh’ım, kullarından istediğine, istediğini verirsin, kim Seni onlara ikrâm etmekten alıkoyabilir? Ben fakir ve âciz bir kulum. Fazl ve kereminden nimetlerini ümîd ediyorum. Sana sığınırım ve ancak Senden yardım dilerim.

Yüce Mevlâm, bu gece kullarına çok rahmet ve bereketini döker, saçarsın. Allah’ım, Sana yalvaran dilleri, Sana kalkan elleri boş çevirme. İyilik ve yardımınla faydalandır bizi. Nimetlerinle donat hepimizi.

Allâh’ım, salât eyle Hz. Muhammed’e ve evlâdına, eşlerine ve dostlarına, cümle Ehl-i Beytine, bitip tükenmeyen rahmet ve bereketinle. Yâ Rabbe'l-Âlemîyn!”

Alıntı ile Cevapla
 

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147