Ebû Abdillâh el-Verrâk demiş ki: “Senin üzerinde yağmur taneleri ve denizin köpükleri kadar günah olsa da, şu istiğfarı samîmiyetle yaparsan inşâAllâhu Teâlâ elbette hepsi silinir gider. O istiğfar da şudur: “Ey Allâh’ım! Ben kalbimle kendisine dönmemeyi karar vererek tevbe edip sonra nefsimin uğursuzluğu ve cehâleti yüzünden tekrar dönüp işlediğim bütün günahlarımdan dolayı Senden mağfiret dilerim. Kendiliğimden Sana söz verip sonra kötü nefsime uyarak sözümde durmadığım her şeyden ötürü Senden mağfiret dilerim. Senin rızânı kastederek bir amel yaparken Senden başkasının da kendisine karıştığı her hayır ve iyilikten ötürü Senden mağfiret (bağışlanma) dilerim. Kendisiyle Sana ibâdet etmeye yardım alayım diye bana in’âm etmiş olduğun fakat benim kendisiyle Sana isyan etmeye yardım al(arak Sana karşı kullan)dığım her nimetten dolayı Senden mağfiret dilerim. Ey gizli ve âşikâr her şeyi bilen Allâh! Gündüzün ışığında ve gecenin karanlığında, ortada (alenî) ve tenhâda, gizli ve açık işlediğim her günahtan dolayı Senden mağfiret (bağışlanmanı) dilerim. Ey Halîym (Kulun işlediği suçlardan dolayı acele cezâ vermeyen Allâh)!
(Murtazâ ez-Zebîdî, İthâfü’s-Seâdetü’l-Müttakıyn, 5/62) (Bazı kaynaklarda bu istiğfarın Hz. Âdem’in (aleyhisselâm) ve Hz. Hızır’ın (aleyhisselâm) istiğfarı olduğu da söylenmiştir.)
|