istiaze (şeytandan Allah'a Sığınmak)
Meali: “Kur’an okuduğun zaman kovulmuş Şeytan’dan Allah’a sığın.” (En-Nahl-98) Yani Kur’an okumak istediğin zaman “Eûzü çek”. (Celâleyn Tefsiri.)
İstiâze (Eûzü): Müslümanların cumhuruna göre, Kur’an okumaya başlanmadan önce söylenir; çünkü ayetteki “okuduğun zaman” ifadesi “okumak istediğin zaman” manasındadır. Bu da örfi hakikat yerine geçen çok yaygın bir yorumdur.
Kur’an okurken Allah’a sığınmak için söylenmesi lâzım olan lafızlar hakkında on dört rivayet vardır. Bunlar içinde en tercih edilen “Eûzü billâhi min’eş-şeytan’ir-racîm” dir ki; bu husustaki en sabit rivayet budur. Her ne kadar “esteîzü billâhi” sözü Rabb’imizin, “isteîz” (sığın) emrine dil açısından daha muvafık ise de, “Eûzü billâhi...”rivayet açısından daha güçlüdür.
Hadis-i Şerif: Levh-i Mahfuz’dan, Kalem-i Âlâ’dan Cebrail (a.s.) bana böyle okuttu.
Eûzü”nün mânâsı: “Kemâl sıfatlarını toplayan, Vacib-ül Vücud olan Zat’a sığınırım veya ondan yardım isterim.” demektir. Onun için Allah lafzı yerine Rabb’imizin diğer isim ve sıfatlarından biri zikredilmemiştir.
“Eûzübillâh” denilmesinde Allah-ü Tealâ’nın men edici olmasını ifadede mübalağa vardır. Çünkü; İlâh ancak; Alim, Hakim ve Kadir olduğu zaman men edici olur. Eûzübillâh sözü Kadir, Alim ve Hakim olan Zat’a iltica ederim demektir. Bu da men etmekte son mertebedir. Çünkü hırsız, sultanın kudretini bilmekle beraber hırsızlık yapar. Zira bilir ki; sultan her ne kadar kudretli de olsa, onun hırsızlık yaptığını bilmemektedir. Men etmek için yalnız kudret kâfi değil, bilmek de lâzımdır.
Yine “bilmek” ve “kudret”, kötülüğü men etmekte yeterli olmaz. Belki sultan bir kötülüğü görür; fakat engellemeyebilir. Ancak ilim, kudret ve hikmet bir arada bulunursa, o zaman kötülükler tam mânâsıyla engellenir.
Şeytanlar çoktur. Bir kısmı görünen şeytanlardır ki, bunlar insan şeytanlarıdır ve daha şiddetlidir. Bir kısmı ise bizim göremediğimiz cin şeytanlarıdır.
Şeytanın ismi:
Beğavi, Kehf Süresinin tefsirinde diyor ki: “Şeytanın ismi Süryanice Azazil, Arapça Hâris idi. Allah’a asi olunca, rahmetten kovuldu (1); ismi ve sureti değişti. Allah’ın rahmetinden ümidini kestiği için İblis, Allah’ın rahmet ve ihsanından uzaklaştığı için Şeytan diye isimlendirildi.”
Denildi ki; şer ve dalâlet cihetinden çok şiddetli olması veya azgınlıkta çok ileri gitmesi, amelinin boşa gitmesi, umduğunu bulamaması yahut başkalarını helâk etmesi gibi sebeblerle Şeytan diye isimlendirildi.
“Er-racim” lânete uğratıldığında, göklerden melekler tarafından atılan, ya da göğe çıkmaya kalkıştığında, gökyüzünün alevli ateşleri ile oradan uzaklaştırılıp atılan manasınadır.
Ayet Meali: Yemin olsun ki, en yakın semayı kandillerle (yıldızlarla) süsledik ve onları şeytanlar için atılacak taşlar yaptık. (Bu taşlar, meleklerden sır çalmaya gelen şeytanları öldürür veya sakatlar ) ve o şeytanlara alevli ateş azabı hazırladık.( El- Mülk -5.)
Er-racim’in diğer bir manası, gafilin kalbine vesvese veren demektir. Kul, Allah’ı zikrettiğinde şeytan geri durur; unuttuğu zaman kalbini vesveseyle doldurur. Bu husustaki açıklamalar, Kalb-i Selim ile alâkalı derslerde gelecektir.
“Eûzü” sığınıyorum, sarılıyorum, korunmak istiyorum ve yardım diliyorum gibi manalara gelir. Bir kimsenin “euzü” demesi, yaptığı bir işi haber vermesidir; ama “Ya Rabb! Beni koru” manasına gelir. Nitekim, “Estağfirullah”, ben Allah’tan mağfiret talep ederim demek, Allah’ım beni mağfiret et demektir.
“En küçük melek, Şeytanın vesvesesini defetmeye kadir iken niçin meleklere sığınıyorum denmiyor da, Allah’ın isminin karşısına bu kelbin ismi getiriliyor ?” dersen; bizde cevaben deriz ki:
Allah-ü Tealâ: “Ey kulum! İblis ve ordusu seni görür; fakat sen onları göremezsin. Öyleyse sen de ‘Şeytanı gören, lâkin şeytanın kendisini göremediği Allah’a sığınırım’ de” buyurmuş oluyor.
MİSAL:
Mü’minin benzeri
Mümin bir evin kapısına giden garip bir kimseye benzer. Kapıda onu parçalamak isteyen köpekler vardır. Adamın da onlara karşı koyacak gücü olmadığından, her hamlesi köpekler tarafından geri püskürtülür. Burada çare, ev sahibine seslenip ondan yardım istemektir. Çünkü, sahibinin köpekleri bir defa menetmesi, senin bin hamlenden daha iyidir.
Şeytan da Allah’ın kapısında, Allah’a yönelen herkesi helâk etmek isteyen bir kelp (köpek) tir. Kul, şeytanın vesveselerinden, dalâlete düşürme çabalarından, dünyaya geldiğinde ağlamasına sebep olan dokunmasından Allah’a sığınmalıdır.
Hadis-i Şerif: Hiçbir çocuk yoktur ki, doğduğu zaman Şeytan ona dokunmasın. Onun dokunmasıyla, bağırır.(3) Meryem ve çocuğu (İsa as.) bundan müstesna (Buhari, Müslim)
Ayet Meali: Vakta ki, çocuğu doğurdu: “Ya Rabb! Ben onu kız doğurdum.” dedi. Hâlbuki ne doğurduğunu Allah daha iyi biliyordu. (Mabede hizmet için) erkek, kız gibi değildi. “Bununla beraber, ben onun adını Meryem koydum ve işte ben onu ve zürriyetini, kovulmuş Şeytan’ın şerrinden sana ısmarlıyorum.” dedi. (Al-i İmran -36)
Ve Şeytan Hz Meryem’e ve İsa (as.)’a dokunamadı.
Kur’an-ı Kerim okurken “eûzü” okumanın hikmeti, Melik-ül Vehhab olan Allah-ü Tealâ’dan izin istemek ve kapıyı çalmaktır.
Hükümdarların kapısına gelen içeriye izinle girebildiği gibi, Kur’an okumak isteyen, Allah-ü Tealâ’ya münacât etmiş olacağından, dil ve kalbinin temiz olması lâzımdır. Kalp, Allah-ü Tealâ’dan başkasıyla alâkalandığı için, dil de Allah-ü Tealâ’dan başkasını zikredip lüzumsuz sözler konuştuğu için, bir nevi kirlenirler ve temizlenmeleri icap eder. Dil ve kalp temizliği için, “Eûzü” yü okumak lâzımdır.
Bu sebepten ve önce boşaltıp sonra süsleme daha münasip olacağından, ayrıca Allah-ü Tealâ’ya yönelmeden önce masivadan yüz çevirmek gerektiğinden, önce eûzü; sonra, besmele okunur.
Önce, eûzü okunyarak kendisine ancak temiz olanların el sürebileceği Kur’an-ı Kerim’i okumaya hazırlanmak mümkün olur. Bu, namazdan önce abdest almaya benzer. Eûzü okumak, Kur’an okumanın sünnetidir.
“Kâfi” isimli kitapta deniliyor ki: “Emrin zahirine bakarak namazda eûzü okumak vacip olması gerekir; fakat selef, sünnet olduğu üzerinde görüş birliğine varmışlardır. Hoca önünde Kur’an okurken “eûzü” okumak, her ne kadar meşru olsa da sünnet değildir.”
İbni Abidin diyor ki: “İster surenin başından başlasın, ister ortasından; ister namazda olsun, ister namaz dışında, Kur’an okumak için eûzü okumak sünnettir.”
Euzünün faydası: İbadet esnasında ve ilim öğrenirken Şeytan’ın vesveselerinden korunmaktır.
Bazı kâmiller şöyle buyurmuşlardır: Mel’un Şeytan’dan, her vakit Muin olan Allah’a sığınmak lâzımdır. Hususiyle, hoca önünde ilim öğrenirken talebelerin Allah’a sığınmaları lâzım; zira insanın senelerce Allah’a ibadet etmesinden, bir saat dinî meseleler ve itikadı düzeltecek ilimlerle meşgul olması Şeytan’a daha ağır gelir.
Rivayet:
İblis tahtını su üzerine koyar ve Âdemoğlunu dalâlete düşürmek üzere avânelerini gönderir. Geri dönünce herkes, adam öldürmek, içki içmek, zina gibi ne günahlar işletmiş ise haber verir. Fakat Şeytan bunlardan fazlaca memnun olmaz. Ta ki içlerinden biri: “Ben filan sabînin peşine takıldım, ona vesvese verdim ve onun dinî ilimlerin öğretildiği medreseye gitmesine mani oldum” deyince: “Tamam! Sen benim yanımda diğer arkadaşlarından daha değerlisin.” der ve onu en baş köşeye oturtur.
Bu sözün doğruluğuna delil şu Hadis-i Şeriftir:
Peygamberimiz bir gün Şeytan’a: “Benim ümmetimi niçin Kur’an okumaktan men ediyorsun?” diye sordu.İblis:
“ Onlar Kur’an okuduklarında ben kurşun gibi eririm de onun için” dedi.
Bazı ariflerden: Bu kelime korkanların sığınağıdır. Kim kurtulmak için ihlâsla Allah’a sığınırsa; Hz. Allah, Şeytan’la onun arasına 300 perde koyar. Ancak Allah’ın kulu muhafazası, takvaya bağlıdır. Hz. Allah, müttekileri kendisine sığındıklarında Şeytan’ın şerrinden korur.
Ayet Meali: “Takvaya erenler var ya; onlara Şeytan tarafından bir vesvese dokunduğunda (Allah’ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp hemen hakikati görürler.” (El-A’raf- 201)
Ayet Meali: İblis dedi ki: “Rabb’im! Beni azdırmana karşılık ben de yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım! Ancak onlardan ihlâslı kulların müstesna.”(El-Hicr – 39,40)
Misal:
Kalbi dünyaya bağlanıp dünyayı seven ve dünya malı toplamaya düşkün olduğu halde şeytandan kurtulmayı ümit eden kimse, yazın bala dalıp üzerine sineklerin üşüşmeyeceğini zanneden şahsa benzer ki; bu muhaldir.
İstiâzenin kısımları.
Sıfat, fiil ve zatla ilgili olmak üzere üçtür. Nitekim Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Allah’ım! Ben, gazabından rızana; azâbından affına ve senden sana sığınırım.” Efendimizin bu sözünde sırasıyla bu üç kısma işaret vardır.
Ayet-i kerimenin sebeb-i nüzülü:
Peygamberimiz bir gün Kur’anı Kerim okurken dili tutuluyor ve sebebini bilmiyor. Allah-ü Tealâ bunun Şeytan işi olup kurtuluşun ise eûzü ile olduğunu Rasülüne ve onun ümmetine öğretmek için bu Ayeti Kerimeyi inzal buyurdu.
Bazı Âlimler şöyle rivayet etmiştir:
İSTİÂZEDE BEŞ MÜHİM HUSUS VARDIR.
1. İstiâzede; yani “sığınma” dadır.
Bundan maksat: Geride geçtiği gibi Kur’an okurken vesveseyi defetmektir. Bunun için ayet-i kerime ile meşru olmuştur. Ayet-i kerimede emir, her ne kadar Peygamberimiz’e gelmişse de ümmetiyle beraberdir. Çünkü Peygamberimiz’in ashabından biri olan Hz. Ömerin gölgesinden korkan Şeytan, nasıl olur da Rasülullah’a yaklaşabilir? Kaldı ki, peygamberimizin şeytanı Müslüman oldu.
Ayet-i kerimede, “eûzü oku” emriyle muhatap olan ümmettir. Zira Peygamber (a.s) eûzü okumakla emrolunursa; ümmeti haydi haydi emrolunur.
Şeytandan istiazede Allah-ü Tealâ dışında başka bir şeyden korkmayı ortaya koymak söz konusudur; dolayısıyla, bunun da kulluğun ihlâli manasına geldiği söylenebilir.
Buna cevap olarak şöyle deriz: “Düşmanı düşman bilmek, sevginin pekiştirilmesi; Allah’tan başkasından Allah’a yönelmek, kulluğun tamamlanması; Allah’ın emirlerine sarılmak, taatın öne geçirilmesi; Allah’tan korkmayandan korkmak da çaresizliği ortaya koymaktır. Nitekim “Allah’tan korkuyorum” demek; O’nun azabından ve öfkesinden korkuyorum, demektir. “Allah’tan korkanlardan korkarım” sözüyse, onun bedduasından korkarım; “Allah’tan korkmayandan korkarım.” sözü de, onun kötü fiillerinden korkarım demektir. İstiazede, “Allah’a Kaçın” (Ez-Zariyat -50) Ayeti Kerimesinin sırrı vardır.
Eğer dersen ki: “Biz iblis ve avânesini görmüyor, seslerini de işitmiyoruz. O hâlde vesveseleri bizim kâlplerimize nasıl gelir?”
Deriz ki: “Vesvese gizli bir sözdür ki; insanın nefsi ve tabiatı ona meyleder. Dürtme ona denilir.
Ayet Meali: Şayet seni Şeytan’dan bir dürtüş dürtecek olursa; hemen Allah’a sığın. Çünkü O’dur ancak işiten, bilen.( Fussilet- 36)
Neticede vesvese, gizli bir düşman tarafından kalbe bırakılan ve Allah’tan başka kimsenin bilemediği bir takım gizli harfler gibidir. Öyle ise, onlardan sakın.
2. İstiâze kelimelerinde; yani sığınmak için söylenen sözlerdedir.
Ayet Meali: “De ki: Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım. Ey Rabbim! Oların huzurumda olmalarından da sana sığınırım!” (El-Mü’minün- 97,98)
Efendimiz namaza başlarken bu ayeti okurlardı.
Bir adam Peygamberimize, uykusuzluktan şikayet etti. Efendimiz uykudan önce şöyle dua et buyurdular: “Allah’ın gazabından, azabından, kulların şerrinden, Şeytanların vesveselerinden ve bana gelmelerinden Allah’ın tam kelimelerine sığınırım.”
Hz. İsa (a.s): “Kim bir yere iner ‘Allah’ın yarattığı şeylerin şerrinden Allah’ın tam kelimelerine sığınırım.’ derse ona habis ruhlardan hiçbir şey zarar vermez.”
3. İstiâze eden kişidedir:
Allah-ü Tealâ’nın sığın emri, bütün müminler içindir; bir şahsa mahsus değildir. Zira Hz. Allah, Peygamberlerin ve velilerin Allah’a sığındığını bizlere anlatıyor. Öyle olunca, bütün mahlûkatın Allah’a sığınması lazımdır.
Nuh (as): “Hakkında bilgim olmayan şeyi senden istemekten sana sığınırım.” dedi” (Hûd-47),
Kendine “Ey Nuh selametle in.” denildi. (Hûd-48) Allah’a sığınan selâmet ve bereket hil’atine kavuşur.
Yusuf (as): “Allah’a sığınırım, o benim efendimdir.” dedi...
(Yusuf- 23) Böylece hileden kurtuldu. Kim Allah’a sığınırsa günahlardan korunma hil’atini bulur.
Musa (as) da: “Cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım.” dedi.
(El-Bakara- 67)
Peygamber Efendimiz, Kul eûzü bi-rabbi’l felak ve kul eûzü birabbi’n-nas sûrelerinde olduğu gibi bir çok yerde istiâze ile emrolundu.
4. Kendisinden sığınılanda; yani Şeytandadır.
Şeytan’ın her türlü vesveselerinden sığınsınlar diye, hususi ile “vesvese, dürtüş, dokunma” gibi bir şey ifade edilmemiş; “Şeytanın şerrinden sığın” denilmiştir.
Sonra, kendisinden sığınılan, hem insan Şeytanları hem de cin şeytanlarıdır. Nitekim ayet-i kerimede: “İnsan ve cinlerden olan Şeytan’ın şerrinden” denilmiştir.
Ayet Meali: Dostlar, o gün birbirlerine düşmandırlar. Yalnız takva sahipleri müstesnadır (Ez-Zuhruf- 67)
Öyle olunca kötü arkadaştan sakınmanı tavsiye ederim.
Cin ve şeytanların varlığı mevzuunda ihtilâf edilmiştir. Doğrusu onlar mevcuttur; onları ancak, felsefecilerden pek azı inkâr etmiştir. Onlarda cahil bir topluluktur.
Ravza isimli kitapta: “Şeytanlarda erkeklik ve dişilik vardır. Doğarlar, ancak İblis ölünceye kadar ölmezler. Cinlerde erkeklik ve dişilik vardır. Doğarlar ve ölürler. Meleklerde erkeklik ve dişilik yoktur. Doğmazlar, yeme içme gibi ihtiyaçları yoktur” denilmiştir. (Âkâm’ül Mercan)
5. Kendisi için istiâze olunandadır.
İstiâze, itaat üzere adım atmaktır. Zira Şeytan’dan kaçmadıkça kul itaata başlayamaz. Kul bunun şeklini bilemeyeceği için Hz. Allah, “Eûzübillâhimineşşaytanirracim de” demek suretiyle bunu öğretmiş oluyor. Eûzü çeken kul: “Her şeyi işiten, her gizliyi bilen Allah’ım! Sen Şeytan’ın vesvesesini işitiyorsun ve onu def’etmeye muktedirsin. Lütfunla benden def’et ki, sana itaat edebileyim; zira ben, âciz ve zelil bir kulum; sen ise Kadîr ve Celîl Mevlâ’sın” demiş oluyor.
Allah’ım! Bizi şeytanın hilelerinden muhafaza et ve bizi haklarında “Benim kullarım üzerinde senin hiçbir hükmün yoktur” (El-Hicr -42) buyurduğun kullarından eyle. Amin.
Muhammed İbni Vasi, her gün sabah namazından sonra şöyle dua ederdi: “Allah’ım! Sen bize, bizim kusurlarımızı gören bir düşman musallat kıldın ki, o ve askerleri, bizim onları görmediğimiz yerde bizi görürler.
Allah’ım! Senin rahmetinden ve affından ümidini kestiği gibi bizden de ümidini kestir. Cennet’inle arasını uzak kıldığın gibi, bizimle de arasını uzak kıl. Sen her şeye kadirsin.”
Şeytan en çok salih insanlara musallat olur; amellerini bozmaya, hatta ölürken imanlarını çalmaya uğraşır. Çünkü bu Şeytan’ın son fırsatıdır.
Hz. Allah sizi, bizi yakîn itikadda sabit kılsın. Kâmil imanla bu âlemden irtihali nasip etsin. Amin.
DUA
Allahım! güzel ameller işlemeyi, çirkin şeyleri terk etmeyi, hayır işlemeyi, çaresizleri sevmeyi, benim hatamı mağfiret etmeni, bana merhamet etmeni, tevbemi kabul etmeni senden istiyorum. Bir kavme belâ murad ettiğinde, ben belâya düşmeden benim ruhumu al. Allahım, tevfikini bize arkadaş, sırat-ı müstakimini yol kıl. Bizi maksadlarımıza kavuştur, tevbelerimizi kabul et. Sen tevbeleri kabul edensin ve çok merhametlisin. Allahım bize ilim ver, güzel huy ile bizi zinetlendir, takva ile ikram et, âfiyet ile bizi güzelleştir.
Allahım! Senden, alemlere rahmet, ümmete şefaatçi olarak gönderilen Hz. Muhammed (S.A.V) hürmetine, ni’meti tamamlamanı, afiyetin devamını, faydalı ilimleri, salih amelleri ve hüsn-i hatime nasib etmeni istiyorum.
Bize selâmet ver, dinimizi selâmette kıl, son anda imandan mahrum etme.
Allahım bize mağfiret et ve merhamet eyle. Bizi refiki a’lâya kavuştur. Hamd alemlerin rabbi olan Allah’a mahsustur.
[Tefcirut Tesnim]
__________________
Ne senle yaşanıyor
Ne de sensiz oluyor
Şu garip bomboş dünyada..
|