- Göklerin melekutunda en büyüğün kim olduğu hakkında soruyu soran, Matta İncili'ne göre (18/1) İsa'nın talebeleridir. Markos İncili'ne göre (9/33-34) sorulan suali haber veren İsa'nın kendisidir.
- Markos İncili'nin bir yerinde (1/1) "İsa Mesih'in İncili" denilirken, diğer bir yerinde de (1/14) "Allah'ın İncili" denilmektedir.
- Luka İncili'nde bir yerde "Kurtarıcım Allah", (Luka: 1/47) diğer bir yerde de "Kurtarıcı İsa" denilmektedir. (2/11)
- Hazret-i İsa için sık sık hem "Allah'ın oğlu", hem de "Yusuf oğlu", "Davud oğlu", "Âdem oğlu" deyimleri kullanılmaktadır. Bunların hangisi doğrudur? İlâhi dinde böyle büyük tenakuzlar, kesinlikle olmaz. Bu ifadeler İncil'deki tahrifatın büyüklüğünü göstermektedir.
- İncillerde dipnot olarak sık sık (Matta: 17/20-21, 18/10-11; Markos: 7/15-16, 11/25-28; Luka: 8/45, 9-56) "Birçok eski metinlerde şu sözler de yer alır." denilmektedir. Veya Markos (16/20) de olduğu gibi, bu bölümün 9-20 ayetleri eski metinlerde yoktur, denilmektedir. Bu tahrifatı açıklayan alenilik Yuhannada (7/53 - 8/11)de de mevcuttur.
Bu gibi çelişki ve tutarsızlıklar Allah Teâlâ'ya nisbet edilen bir kitapta bulunmaz. Öte yandan Allah Teâlâ'nın kulu ve elçisi olan bir peygamber de kendini Allah yerine koymaz ve kendine taptırmaz. Binaenaleyh İsa Aleyhisselâma indirilen İncilin sonradan insan eliyle yazıldığı ve tahrif edildiği anlaşılmaktadır.
İncil'in tahrif edildiğini Kur'an-ı kerim şöyle haber vermektedir:
"Onlardan bir grup, okuduklarını kitaptan sanasınız diye kitabı okurken dillerini eğip bükerler. Halbuki okudukları kitaptan değildir. Söyledikleri Allah katından olmadığı halde 'Bu Allah katındandır.' derler. Onlar bile bile Allah'a iftirâ ediyorlar." (Âl-i imran, 3/78)
- Kur'an'ın Dışındaki İlâhî Kitaplar Tahrif Edildiklerine Göre, Bunlara İman Nasıl Olur?
Biz Müslümanlar, Hz. Musa, Hz. Dâvud ve Hz. İsa Aleyhimüsselâm'a Tevrat, Zebur ve İncil adını taşıyan İlâhî kitaplar gönderildiğine ve bu kitapların hak ve tevhid dînine aykırı hiçbir hüküm taşımadığına inanırız. Fakat ne var ki, bu kitaplar sonradan muhafaza edilemeyerek asılları kaybolmuştur.
Bugün Yahudi ve Hristiyanların ellerinde bulunan kitapların içinde, peygamberlere indirilmiş olan vahiylerden hiçbir şey yoktur diyemeyiz. Fakat, içine hurafe ve bâtıl itikadların karıştığı da bir vakıadır. Bu sebeble, bu kitaplara karşı ihtiyatlı davranırız. İçinde bulunan Kur'an'a uygun hükümlerin, vahiy mahsulü olduğunu kabul ederiz. Kur'an'a zıd düşen hükümlerin ise, sonradan o kitaplara ilâve edildiğine ihtimal veririz. O kitapların Kur'an'a uygunluk veya zıd düşme durumu söz konusu olmayan haberlerinde ise, sükût ederiz. Ne kabul, ne de reddederiz. Çünkü onların vahiy eseri olma ihtimali olduğu kadar, olmama ihtimali de vardır.
Bu hususta Ebû Hüreyre (ra) şöyle demiştir:
«Ehl-i Kitab, Tevrat'ı İbranice (metni) ile okurlar, Arab diliyle de Müslümanlara tefsir ederlerdi. Bu hususta Resûlüllah (asm) ashabına şöyle buyurdu:
«Siz Ehl-i kitabın sözlerini ne tasdik, ne de tekzib ediniz. Ancak deyiniz ki:
'Biz Allah'a, bize indirilen Kur'an'a; İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yâkub ve torunlarına indirilenlere; Musa'ya ve İsa'ya verilenlere ve (bütün) peygamberlere Rabbları katından gönderilen (kitab ve âyetler)'e îman ettik. Onlardan hiçbirini (kimine inanmak, kimini inkâr etmek suretiyle) diğerlerinden ayırdetmeyiz. Biz (Allah'a) teslim olmuş Müslümanlanz.' " (Bakara, 2/136).»
.
__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
|