Benim Sonum Ne Olacak?...
Ali Bekka Hazretleri Çok Ağlardı. Öyle ki, Gözyaşı Tuzlu Olduğu İçin Yüzünde Aktığı Yerde İz Bırakmıştı Yani, Devamlı Ağladığı İçin Geçtiği Yerleri Kısmen Çürütmüştü. Bu Yüzden Kendisine, ❛Bekka❜ Yani, ❛Çok Ağlayan❜ Lakabı Verilmişti. Ancak Böyle Ağlamasının Sebebini Kimse Bilmiyordu. Bir Gün Sevenleri Çok Isrâr Etti, Yalvarıp Yakardılar, Sebebini Sordular Bu Ağlamanın, O da Sonunda Şöyle Anlattı:
Seneler Önce Aç ve Susuz Kalarak Harikulâde Hallere Sahip Olan Bir Arkadaşım Vardı. Bir Defasında İkimiz Birlikte Tayy-i Mekân ile Bağdat’tan Çok Uzaktaki Şehre Bir Ânda Gittik. Orada Bana, “Ali, Falan Tarihte Benim Evimde Ol, Vefât Ederken Sen Yanımda Bulun.” Dedi ve “Sakın İhmâl Etme, Bu Sana Vasiyetimdir!” Diye de Sözüne Ekledi. Sonra İşimizi Görüp, Yine Tayy-i Mekân ile Bağdat’a Döndük.
Aylar Sonra Bu Sözü Hatırıma Geldi, Dediği Gün Evine Gittim, Ölüm Döşeğinde idi. Son Anlarını Yaşıyor ve Can Çekişiyordu Ama Yüzü Doğu Tarafına Dönmüştü. Tutup Kıbleye Çevirdim, Tekrar Doğuya Döndü. Yine Kıbleye Çevirdim, Yine Doğuya Döndü. Bu Arada Gözlerini Açıp Bana Dedi ki, “Ali, Hiç Uğraşma, Benim İslâm’dan Nâsibim Kalmadı. Ben Bu Tarafa Dönmüş Olarak Öleceğim!”
Sonra, Hristiyan Ruhbanlarının Söylediği Küfür Olan, Îmânı Gideren Sözler Söylemeye Başladı. Din-i İslâm’dan Çıktı. Nihayet Îmansız Öldü. Bunu Duyanlar Cenazesini Dışarıya Attılar. Olay Duyulunca Cesedin Etrafını Kalabalık Sardı. Kızanlar, Sövüp Sayanlar, “Bizim Sonumuz N’olacak?” Diye de Ağlayanlar Vardı.
Ben de Aldım Başımı Köyden Dışarı Çıktım, Yürüyüp Giderken, “Benim Sonum N’olacak?” Diye Hem Ağlıyor, Hem de Tevbe Ediyordum. Saatlerce Yürüdüm. Epey Uzaklarda Bir Hristiyan Köyü Vardı, Oraya Kadar Gelmişim. Ortada Bir Cenaze, Köylü Etrâfına Toplanmış, Sövüp Sayıyorlar. Beni Görünce, “Ali Hoca, Ali Hoca... Gel, Gel...” Dediler. Ben de Yanlarına Yaklaştım. Hışımla Yerdeki Cenazeyi Göstererek, “Bu Var Yâ Bu... Bizim Dinimizi Reddetti, Sizin Din Üzere Öldü, Sizin Söylediğiniz Sözleri (Kelime-i Şehâdeti) Söyleyerek, “Ben Müslüman Olarak Dünyâdan Ayrılıyorum.” Diyerek Öldü. Biz de Bu Ölüyü Ne Yapalım, Yakalım mı Diye Düşünüyorduk...” Dediler. Ben de, “Ne Güzel, Hak Din Üzere Öldü, Bunda Kızacak Ne Var?” Dediysem de, İyice Köpürdüler ve “Bu Bizim Ruhbandı, Bize Hainlik Etti, Sonunda Dinimizi Reddetti, Batıl Yolda Olduğumuzu Söyledi, “Gelin Siz de Müslüman Olun, Hak Din Müslümanlıktır.” Gibi Bize Sonunda Güyâ Nasihât Diye Hakâretler Etti!” Dediler.
Onlara Dedim ki, “İleride Benim Bildiğim Bir Köyde, Biraz Önce Sizin Dininiz Üzere Ölen Birisi Var. Onun da Cenazesi Ortada Kaldı. Bu İki Cenazeyi Değişelim mi?” Hemen, “Değişelim!” Dediler. Bunun Üzerine, Cenazeleri Değiştik. Onlar Onu Kiliselerinin Yanındaki Kendi Mezarlıklarına Gömdüler Biz de Bizimkini Alıp, Yıkayıp, Kefenleyip, Cenaze Namazını Kıldık ve Bizim Mezarlığa Defnettik.
İşte Bu Olay Üzerine Senelerdir Ağlıyorum, “Son Nefeste Benim Halim N’olacak?” Diye Hep Korku İçerisindeyim. Ağlayışımın Sebebi Budur. Son Nefeste Şeytânın Hilesi Çoktur, Bu Hileden Kurtulmak Çok Zordur. Ahmed bin Hanbel Hazretleri Vefât Ederken Eliyle İşâret Edip, “Hayır, Olmaz!” Dedi. Oğlu, “Babacığım, Bu Ne Hâldir?” Dedi, “Şeytân, “Benim Elimde Can Ver!” Diyor Ben de, “Hayır Olmaz! Hayır Olmaz!” Diyorum...” Dedi. Bir Nefes Kalıncaya Kadar Tehlike Vardır. Şeytânın Aldatmasından Emin Olmak Yoktur Ama Hocası Sağlam Olanın Kurtuluş Ümidi Çoktur Buyurdu.
__________________
Ne senle yaşanıyor
Ne de sensiz oluyor
Şu garip bomboş dünyada..
|