Yezid er-Rakkaşi Nefsini Azarlayarak Kendi Kendisine, “Ey Nefs! Vây Hâline! Ölümünden Sonra Namazını Kim Kılacak? Ölümünden Sonra Senin Nâmına Orucu Kim Tutacak...” Derdi. Sonra Yine, “Ey İnsanlar! Ağlasanıza! Nefsinizin Geri Kalan Ömrü Üzerine Bağıra-Bağıra Ağlasanıza! Herkim ki Ölüm Ona Vaatli, Kabir Onun Evi, Toprak Döşeği, Kurt Böcek Arkadaşı, Büyük ve Müthiş Korku Kendisini Yerinden Koparıp Alıyor; Binâenaleyh O Kimse Uykudan Nasıl Zevk Alır?” Der. Sonra Yere Serilip Bayılıncaya Kadar Ağladı.
Ömer b. Abdülaziz Hazretleri Fakîh ve Âlimleri Topluyor, Onlara Ölümü, Kıyâmet Gününün Korkularını (Çetin ve) Kötü Hesaba Çekilmeyi, Sırât Köprüsünden Geçilmeyi Müzakere Eder ve Onlardan Birisi, Sanki (Yatmakta Olan) Bir Cenaze Varmış Gibi Ağlardı.
(Hadîsçilerin ve Tâbiînin Büyüklerinden) Süfyân-ı Sevrî Hazretlerinin Yanında Ölüm Zikrolununca, Kendisinden Günlerce Kimse İstifâde Edemezdi. Kendisi de Yemez İçmez ve Bir Şey Sorulduğunda (Sadece) Bilmiyorum Diye Cevap Verirdi.
Ali b. Fudayl b. Iyaz Radiyallâhû Anh da Yanında Ölüm Zikredilince (Korkusundan) Titreyerek Mafsalları Kopacak Gibi Olurdu.
Yusuf b. Esbat ise Bir Cenazeyi Teşyi Ettiği Zaman Ölecek Gibi Oluyordu da, Kendisini Evine Sedye ile Getiriyorlardı.
Muhammed el-Leffaf Hazretleri de Şöyle Derdi; Herkim Ölümü Çok Hatırlarsa Ona Üç Şey İkrâm Edilir: Acele Tevbe Etmesi, Nefsin (Aza) Kanaat Etmesi ve İbâdetten Zevk ve Neşe Almasıdır... Herkim de Ölümü Unutursa, O da Üç Şeyle Cezalandırılır: Tevbe (ve İstiğfâr) Etmeyi Geciktirmesi, Dünyâya Haris Olması, İbâdet Hususunda Tembel Olmasıdır.
|