Psikolojik düzeyde, insanlara yardım etmek derin kuyudan çıkartmak ve de yaralarına merhem olmak adına kuvvetli bir arzu taşıyor olabilirsiniz.
Tıpkı mıknatısın etrafında demir tozlarının halkalanması gibi, ihtiyacı olanları ruhsal cazibenizle çekerek topluyor ve kuvvetli bir yönelimle birlikte duyguları eşitliyor olabiliriz. Belki bu hadise sizin için o kadar alışıla gelmiştir ki; bir banka kuyruğunda veya bir metro istasyonunda bir vesileyle iletişim kurup ayak üstü "Güzin Ablayı" oynayabiliyorsunuz. Bu gayet insani ve de mantıklı bir önerme gibi görülebilir.
Lakin içinde bulunduğunuz durumun içeriği yüzeysel değil! Arkadaş dost dediğimiz insanlar bir şeyleri aktarmaya başladıktan sonra yoğun özdeşim ve ayniyet benzer şeyleri hayatlarımızda açığa çıkartacak ve de altından kalkamayacağız bir yükü yüklenmiş olacağız belkide... Denetimsiz sohbetinizle birlikte karşıyı üzüp, hayal kırıklığına uğratmak dahi söz konusu olabilir.Neden böyle? Aşırı üzüntü, tiksinme yoğun bir frekans alanı açar ve manyetik bir girdabın içine sıkışır kalırsınız.Bir süre sonra "tüh tüh" dediğimiz şey bizi bulabilir.Bunun için bu tarz bir özdeşleşme halinde kişiye acımak "vah vah" demek yerine "Ya Rab falanca kuluna şifa ver" demek daha destekleyeci olur.
Sevgili Peygamberimiz s.a.v Allah yarattığı her bir hastalık için mutlaka şifasını ya da devasını (ilacını) yaratmıştır buyurmaktadır.
Çekirdek çitler gibi, ayak üstü sohbetlerle insanların dertlerine dahil olmak doğru değil.İnsanların iç alemine çıkartma yapmak hepimiz için elverişli olmayabilir. Örneğin su gurubu bir kişilik, hassas ve melankolik tavrıyla yoğun duyguları sünger gibi üzerine çekerek benzer döngüleri yaşaması dahi muhtemeldir..
Ruhsal alt yapınız, istidat ve kabiliyetiniz diplerde birikmiş olanın tazyikli bir şekilde çıkışına güç yettiremeyebilir.
Yoğun bir yansıma, arkadaşlığınızı sönümleme riski taşır. Mesala iç alemlere girdiğinizde; "keşke arkadaşımı hep o eski haliyle tanımış ve bilmiş olsaydım" diyerek içinizde bir uhde dahi taşımanız mümkün olabilir.
İnsanların iç alemi bir deryadır; koca geniş bir sahadan bahsediyorum. Genetik kodlar, günahlar, sevaplar, pişmanlıklar, hatalar, hastalıklar, anne karnında geçirdiği günler, çocukluk dönem, pişmanlıklar, haksızlıklar, tacizler, aile içi şiddet, mobing ve baskılar vs vs..saymakla bitiremeyiz.
Derinleşme ve merakla birlikte konuya hakim olmak adına ayrıntı ve sorular epey artar. Belli bir eşik değere indiğiniz anda enerjiyi eşitler. Kapana kısılır kalırsınız ve o bulunduğunuz varlıksal sahada her iki taraf için söylüyorum; bağırsanız belki de sesinizi duyuramaz ve doluya koydum almadı , boşa koydum dolmadı gibi bir metafizik gerilim içinde uzun bir süre oracıkta hapsolursunuz.
Merak ve deneyim, derinleştikçe derine ineyim arzusu her şart ve koşulda aynı sonucu vermez.
Hem duygu yüklü olup, hem dip dalga yemeden hadisenin içinden sağ çıkabilmek zor zanaat vesselam.
Dikkat etmekte fayda var aklınızın bir köşesinde dip not olarak kalsın.
“İhsan-ı ilahiden fazla ihsan, ihsan değildir.”
|