Havas Okulu - Tekil Mesaj gösterimi - Bilimsel Yönüyle Telepati
Tekil Mesaj gösterimi
  #1  
Alt 02.02.17, 22:38
SiLence SiLence isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 21.12.16
Mesajlar: 10,484
Etiketlendiği Mesaj: 1587 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Bilimsel Yönüyle Telepati

Bilim, açıklama getiremediği parapsikolojik olgulara “beynin henüz bilinmeyen bir fonksiyonu” etiketini yapıştırıvermektedir. Yani ruhsal bir olayın kaynağının “madde” olduğunu söylemektedir. Oysa her türden parapsikolojik olgunun kaynağı “Ruh”tur.


Parapsikoloji, ruhsal yeteneği ve onunla ilgili olayları inceleyen bir araştırma dalıdır. Başka bir deyişle, paranormal (normal ötesi) güçleri, olguları ve yetenekleri inceleyen bir bilim dalıdır. Ruhsal olguların incelenmesi konusunda büyük çalışmalar gerçekleştiren Dr. Rhine, “parapsikoloji” kelimesini Fransız psikologu Emil Boirac’ın bulduğu “parapsychique” (parapsişik) kelimesinden türetmiştir ve 1953 ‘de Hollanda’da yapılan Uluslararası Psişik Araştırma Konferansında bu konuyla uğraşanların ortak bir terminoloji oluşturması için onaylanmıştır.

Bilim, mantık yürütüp, gözlem ve deneyler yaparak tarih boyunca gelişmesini sürdürürken, parapsikoloji, çıkış kaynağını geleneklerden, kültürlerden ve bizlerden çok önce yaşamış insanların bize bu konuda bıraktıklarından almıştır. Parapsikoloji olguları insanlık tarihi kadar eskidir. Dünyanın tüm kültür ve geleneklerinde yer almaktadır. İlk bilimsel çalışmalar Amerika’da başlamıştır. Doğu’nun zengin birikimine karşın, bilimsel çalışmaların öncülüğü Batı’da başlamıştır. Parapsikolojik olgular bilim açısından hep tartışmalı bir biçimde ele alınmıştır.

Parapsikoloji, ortaya çıkış biçimlerine göre iki ana sınıfa ayrılmaktadır:

A. ZİHİNSEL DENEYİMLER: Psi (parapsikoloji) olgusunun zihinsel ya da öznel olarak ortaya çıkan bu türüne DDA (Duyular Dışı Algılama) denilmektedir. Beş duyu kullanılmadan birey, çevresinde ya da çok uzaklarda olan bir olayı algılamaktadır. Durugörü, telepati, prekognisyon (önceden bilme), psikometri (eşyaların geçmişi), şifacılık ve beden dışı deneyimler bu türe girmektedir.

B. FİZİKSEL ETKİLER: Süje, elini (motor sistemini) kullanmadan çevresindeki eşyalar üzerinde fiziksel etkiler oluşturmaktadır. Bu türden olgulara psikokinezi (PK) denmektedir. Yani PK, ruhsal gücün madde üzerindeki kaslar ötesi olarak oluşturduğu fiziksel etkilerdir. Bu türden Psi olguları arasında levitasyon (eşyaların havalanması), telekinezi (eşyaların uzaktan hareket ettirilmesi) ve düşünce fotoğrafçılığını (film üzerine düşünce gözüyle görüntü oluşturma) sayabiliriz.

Hangi türden olursa olsun bütün Psi olgularının ortak özelliği, birey ile çevre arasında, bilinen öteki iletişim biçimlerine oranla daha doğrudan doğruya bir etkileşim olmasıdır. Yani, maddesel iletişim araçlarının engelleyemediği iletişimin azalması, araya zaman fonksiyonunun girmesi gibi eksikliklere karşı Psi olguları tüm bu engelleri aşmakta ve zaman ve mekan tanımamaktadır. Psi’nin bu özelliği de onun evrensel bir nitelik taşımasının en büyük göstergesidir.

Psi, son yıllarda ilgi duyulup incelenen bir dal değildir. İlk Psi olguları, elimize ulaşan insan ürünü ilk tarihi belgelere kadar uzanmaktadır. Antik Yunan ve Roma’da bu olgular bilinmekteydi. Fisagor, Eflatun, Çiçeron, Seneka, Virjil ve pek çok diğer bilim ve devlet adamı bu konuları incelemişlerdi. O zamanlar bu türden olgular “Tanrı’ların işe karışması” olarak nitelendiriliyordu. O dönemlerde bedenini terk etmiş varlıklarla iletişim kurulmamıştı. Roma Katolik Kilisesi bu tür olaylarla ilgilenmiş, “egzorsizm” (şeytan çıkarma) çalışmaları yapmıştı. Psi olgularının kaynağı onlarca henüz bilinmemekteydi.

Daha sonra Dr. Anton Mesmer ile başlayan Naturalist yaklaşım sonucu hastalara şifa vermek ya da hastalıklarına teşhis koymak için “manyetizma” çalışmaları yapıldı. Bu türden çalışmalar 19. yy ortalarında başlamıştı. Mesmerizmin Psi açısından anlamı farklıydı. Hastalar manyetik uykuya girdiklerinde birtakım Psi olguları yaşıyorlardı, ama bu çalışmaları yapanlar bu konuyla hiç ilgilenmeyip yalnızca hastaları iyileştirmeye yoğunlaşıyorlardı.

Ruhçuluğun (spiritüalizm) doğuşu Amerikalı Fox kardeşlerin evlerinde yaşadıkları Psi olaylarıyla başlar. Margaret ve Kate kardeşler sürekli olarak eşyalardan gelen darbe sesleriyle karşılaşıyorlardı. Evlerinden ayrılıp ayrı ayrı akrabalarına gitmeleri bile bu sesleri ortadan kaldıramamıştı. Darbe seslerini harflere kodlayarak bedensiz varlıklarla bağlantılar kuruldu ve bu olay bilimsel olarak incelendi. Hiçbir hileye rastlanmadı, zamanın bilim adamları ve aydınlarının büyük ilgisini topladı. Bu olayların başlangıcı 1848 yılının Mart ayına kadar uzanmaktaydı. Daha sonra, önce İngiltere’de sonra da Amerika’da ruhçuluk hareketleri kurumsallaştı. 1882 yıllarında başlayan bu döneme, o zamanın çok yetenekli ve hiçbir hilelerine rastlanmayan medyomların katkısı çok büyüktü. 1900 yıllarına kadar uzanan bu araştırma dönemi zamanın bilim adamlarınca büyük destek gördü. Pek çok medyom deney koşullarında incelendi. 1900’lü yıllardan sonra bir geçiş dönemine giren ruhçuluk, Dr. Rhine gibi büyük araştırmacılar sayesinde büyük bilimsel bulgulara ulaştı. Ancak Batı, henüz Dr. Rhine’ın ulaştığı yerin ötesine geçememektedir. Çünkü yaklaşımları, olguların özüne ve nasılına değil, deney ve deneklerle ilgili ayrıntılar üzerine yoğunlaşmıştır.

Parapsikolojik yeteneklere sahip olmak bir insanın ruhsal (spiritüel) anlamda da gelişmiş bir varlık olduğunu göstermez. Aynı şekilde parapsikolojik yetenekleri olmayan bir insan da ruhsal açıdan gelişmemiş demek değildir. Bu tür parapsikolojik yetenekler aslında herkeste vardır çünkü ilk yaratılış anında Yaradan’ın, bilgisini verdiği “ÖZ”, bütün varlıklarda bir ve aynıdır. Birtakım insanlarda bu yeteneklerin açıkça ya da belirli ölçülerde görülmesinin nedeni tamamen o varlığın ruhsal ihtiyaçlarıyla ilişkilidir ve ayrıca, varlığın içinde bulunduğu zaman/uzay koşullarıyla da bağlantılıdır. Böyle bir yeteneğe sahip varlık bunun öyle olmasını hayat planı içerisinde tasarlamıştır. Bu yeteneği, ya o varlığa ya da çevresindekilere bir şeyler verecektir, onlara fizik ötesi dünyanın varlığını düşündürecek yaklaşımlara itecektir.

Bütün dünyada parapsikolojik olaylar insanlığın var oluşundan beri süregelmektedir. Hiç kuşkusuz ilk medyom Hz. Adem’di. Aldığı kutsal metnin dışında yaşadığı paranormal olaydan başka kim bilir ne haberci rüyalar, ne telepatik deneyimler ve başka psişik olaylar yaşamıştır.

Ancak, bu tür yeteneklerin nasıl ve ne amaçla kullanılacağı tamamen o varlığın ruhsal yaşam tecrübelerine bağlıdır. Bu yeteneğini para ya da maddesel çıkarlar elde etmek için de kullanabilir (televizyonda izliyoruz), hiçbir çıkar gözetmeksizin insanların yardımına da açabilir. Bu yetenekleri çıkar ya da kötülük amacıyla kullananlar ateşle oynadıklarını bir bilebilselerdi, ruhsal birikimin ve liyakatin maddesel çıkarlara dönüştürülmesinin, sebep-sonuç yasasına göre onlara kaçınılmaz ne ağır faturalar çıkaracağını bir anlasalardı. Üstelik böyle yaparak, parapsikolojik yetenekleri olmayan ama böyle güçlere sahipmiş gibi davranarak para kazanmayı amaçlayan şarlatanlara da yol açılmaktadır. Piyasaya bu niyetle çıkan şarlatanlar, evrensel bir olgu olan parapsikolojik güçlerin insanlar ve bilim tarafından kabulü konusunda gereksiz kuşkular doğurmaktadırlar. Oysa tam bir bilimsel ortamda deneye tabi tutulan psişik süjelerle yapılan çalışmalarda hiçbir hileye rastlanmamaktadır. Bilim açısından sorun, ya bu türden olayların her zaman yinelenememesi, ya da bu olayları gözlemleyecek teknik duyarlılıkta aygıtların henüz bulunamamasıdır. Yoksa her türden parapsikolojik olaylar laboratuar koşullarında gerçekleştirilmiştir ancak bilimsel olarak tamamıyla açıklanamamaktadır. Ne yazık ki bilimin parapsikolojiye yaklaşış biçimi henüz maddeci ve katı bir tutumdan öteye gidememektedir. Her ne kadar bilimsel inceleme ve çalışmalar ilk kez Batı’da başlamışsa da, onların, olayların kendisi ve açıklamalarıyla değil de deney ve süjelerle ilgili ayrıntılarla uğraşmalarından ötürü Batı, ruhsal araştırmalarda büyük bir gelişme gösterememiştir. Öte yandan, ruhsal olgular açısından Batı’dan çok daha fazla birikime sahip Doğu’daki, bilimsel çalışmalar Batı boyutlarında değilse de, bilgi ve bilgi yorumu açısından Doğu, Batı’dan çok öndedir. İstanbul’daki Metapsişik Tetkikler ve İlmi Araştırmalar Derneği’nce (MTİAD) ruhsal celseler aracılığıyla insanlığa ulaştırılan evrensel bilgiler bu konuyla ilgilenen batılıları şaşkına çevirmektedir. Aslında bilgi evrenseldir ve bir kimsenin, bir grubun ya da yörenin malı değildir. Onlar bütün insanlığa ulaştırılmak üzere verilmiştir.

Parapsikolojik olgular, Ruh’un, maddeyle olan tanışması ve ortak çalışması sonucu ortaya çıkan maddesel ortamdaki görünümünden başka bir şey değildir. İçinde bulunduğumuz Dünya gezegeni koşullarında bir “durugörü” olayı olarak ortaya çıkan tezahür, kim bilir farklı zaman ve uzay özelliklerine sahip başka bir gezegen ya da ortamlarda nasıl bir görünüm kazanmaktadır? Ama evrenin neresinde olursa olsun ruhsal olayların hiç değişmeyen ortak özelliği, onların zaman ve uzay tanımamasıdır. Buna en güzel örnek telepatidir. Telepati olgusunun ne dili, ne kültürü ne de zamanı vardır, bütün varlıklar arasında gerçekleşebilir.

Telepatik Sistem Akışı...

__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
Alıntı ile Cevapla
 

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147