Hipnozun Tıpta Kullanımı
Tıpta Tedavi Amaçlı Kullanım Haricinde Kullanıldığı Alanlar.
-Diş Hekimliği
-Spor
-Eğitim
-Sanat
-Endüstri
-Kötü alışkanlıklar
-Askeri alan
DİŞ HEKİMLİĞİNDE HİPNOZUN KULLANILMASI
Konu ile ilgili ilk çalışmalar Burgess (1952) tarafından başlatılmıştır. Bu çalışmaları da diş hekimliği psikolojisi ile hipnoz arasındaki köklü ilişkiye değinilmiştir. HİPNODONTİK terimini literatüre tanıtan kişi Moss (1956) olmuştu. Bu terimi tanımlarken; Diş biliminde hipnozun kullanımı ve yararlılıklarını ihdas eden bir dal olduğunu söylemiştik. Ayrıca diş hekimliği pratiklerinde kullanılan telkin ve diğer yöntemleri de bu kapsamın içinde mütalaa etmiştir.
Konu ile ilgili dikkate değer ilk kitap 1950 ve 1958 yılında yayınlanmıştır. Stolzenberg tarafından yayınlanan 1950 tarihli bu kitap "Psychosomatics and Sugestion Therapy in Dentistry" ismi ile basılmıştır. 1958 yılında Shaw tarafından yayınlanan diğer kitabın ismi ise "Clinical Applications of Hypnosis in Dentistry" dır. Show'a göre diş hekimliği pratiklerinde ciddi hipnoz indüksiyon tekniklerine ihtiyaç kalmadan, basit telkinler vasıtası ile bir çok dental işlem yürütülebilmektedir. Ancak daha ciddi ve komplike problemleri olan bazı hastalarda hipnotik indüksiyon yöntemi tercih edilmelidir.
Ament (1955) yayınladığı bir çalışmasında hipnozun dental pratiklerde kullanılması ile ilgili olarak ilginç bir yaklaşım getirmiştir. "Time Distortion" uygulaması ile, koltukta pratik için saatlerce kalmak zorunda kalan hastalara bu süre kısaltılmaktadır. Hasta hipnotik transa alınmakta ve zamanın çok çabuk geçtiği konusunda verilen telkinler ile hastanın uzun pratik zamanını çok kısa algılaması temin edilmektedir. Hastanın pratik işlemleri bittiğinde transtan çıkartılmakta ve hastaya ne kadar süre geçtiği sorulmaktadır. Hastalar işlem süresinin çok kısa sürdüğünü ve çok rahat ettiklerini ifade etmektedirler.
Diş gıcırdatması genellikle gece uykusunda veya alkolün etkili olduğu dönemler boyunca ortaya çıkan ciddi bir problemdir. Bilinç altındaki dürtülerden oluşan bu diş gıcırdatmaları sonucunda sağlıklı dişler tahrip olur, mine tabakaları zedelenerek hastalıklı bir diş takımı oluşur.
"Briksizm" olarak adlandırılan diş gıcırdatması bilinçaltındaki stress ve gerilimin bir nevi ifadesidir. Uykuda iken bu gerilim ve sıkıntı kendini bu şekilde ortaya koyar. Hipnoz altında iken sağlanan derin solunum çalışmaları, hastaların bir kısım stress ve gerilimlerini atmak için yeterli olmaktadır. Bazen de direk baskılama yöntemi şeklinde verilen telkinler vasıtasıyla semptomlar kontrol altına alınabilmektedir. Direk baskılama yöntemi bilinçaltındaki gerilim nedenleri veya olayı ortaya çıkaran gerçek nedenler tesbit edilemediğinde uygulanmalıdır.
Bazı vakalarda semptom değiştirme uygulanabilir. Diş gıcırdatması olan hastalara posthipnotik telkinler ile, diş gıcırdatması yerine el parmaklarını herhangi bir yere vurma ve fiskeleme şeklinde semptom ikame edilebilir. Veya daha başka uygun bir alternatif semptom bulunabilir.
Bazı vakalarda ise otohipnoz ve ototelkin yöntemi kullanılmaktadır. Uyku zamanı geldiğinde hastalar kendi kendilerine ototelkin vererek, dişlerini gıcırdatmıyacaklarını telkin eder ve uyurlar. Uyku süresince dişlerini gıcırdatmadıkları tesbit edilmiştir.
Bazı vakalarda kişiler hipnotik transa alınmakta ve bir müddet sonra telkin ile normal uykuya geçmesi sağlanmaktadır. Hasta normal uykuya geçtikten sonra diş gıcırdatması başlamaktadır. Bu hastalar hemen uyandırılmakta ve diş gıcırdatması kesilmektedir. Ardından tekrar uyumalarına izin verildiğinde, diş gıcırdatmasının süratli bir şekilde tedavi olduğu gözlemlenmiştir.
Kuhne (1959) ve Sinyer (1960) hasta ile hekim arasındaki psikolojik süreçleri ve karşılıklı ilişkileri incelemiştir. Singer özellikle Adler tarafından geliştirilen bazı teknikler üzerinde durmuştur.
Secter (1960) hipnozun diş hekimliğinde kullanım alanlarını göstermiş ve özellikle öğürme ve geğirme refleksinin tedavisinde hipnozun kullanımını göstermiştir. Hipnoz geğirme ve öğürme refleksinin kontrolünde kıymetli bir yöntemdir. Konu ile ilgili bir çok çalışma yapılmıştır. Bunlar arasında Ament (1971) Chastain (1965), Stolzenberg (1959-1961), Wegand (1972) sayılabilir. Barlett (1971) direk telkin vasıtası ile öğürme refleksinin önüne geçilebileceği belirtilmiştir.
Bilindiği gibi ağzı çok hassas kişilerde normal dişlere karşı bile bir öğürme duygusu oluşmaktadır. Bu tip hastaların muayenesinde herhangi bir organik neden bulunamamıştır. Ayrıca çeşitli diş protezleri ve apareyleri kullanan bazı hastalarda da durum aynıdır. Bunlarda da dayanılmaz bir öğürme refleksi başlayabilmektedir.
Konunun daha da vüzuha kavuşabilmesi için bir vaka takdimi yapmakta yarar vardır. Crasilneck (1971) ten naklettiğim bu vakada hastamız otuz yaşlarında, iki çocuk annesi, evli bir bayandır. Hastamızın dişleri ileri derece bir hassasiyete sahiptir. İlkokuldan bu tarafa dişlerine dışardan gelebilecek herhangi bir uyarı çok rahatsızlık vermektedir. Bu nedenle dişlerini fırçalamak ve temizlemek hemen hemen imkansız bir hale geliyordu. Zaman zaman almak zorunda kaldığı soğuk ve sıcak içeceklere tahammül edemiyordu. Her türlü farklı uyarı hastayı rahatsız ediyordu.
Hasta tüm bu şikayetlerden kurtulmak ümidiyle hipnoterapi ile tedavi olmak istiyordu. Hasta bu hassasiyeti nedeni ile diş kürdanı, diş ipi gibi temizleyici şeyler de kullanamıyordu. Tüm bunların yanında hastanın dişlerine cerrahi bir müdahale yapılmak zorunluluğu da ortaya çıkmıştı. Cerrahi öncesi muayenenin yapılması ve cerrahi sonrası oluşacak ağrıyı düşünmesi bile hastayı ileri derecede rahatsız ediyordu. Bu düşünceler altında hasta yüksek bir gerilim içine giriyor ve depresyona eğilim gösteriyordu. Hastanın ağzı ve dişleri ile ilgili sahip olduğu stress ve reaktif depresyon haricinde herhangi bir psikolojik sıkıntısı ve rahatsızlığı olmadığı gözleniyordu. Tüm bu şartlar altında, samimi bir dille diş doktoruna şöyle diyordu: "Dişçiye gitmektense bir bebek doğurmayı tercih ederim. Bebek doğurmak bu işlemin yanında benim için daha kolay gelmektedir." Hasta ile yapılan görüşmeden sonra hastaya hipnodonti çalışması yapılmaya karar verildi.
__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
|