Blanche Monnier Paris sosyetesinin tipik genç kadınlarından biriydi.
Artık onun için bir eş bulma vakti gelmişti. Kadın gönlünü yakınlarda yaşayan bir avukata verdi;
profesyonel olmasına rağmen Blanche‘ten yaşlı ve mesleğinde başarısız olan bir avukattı. Annesi onu içine düştüğü aşktan vazgeçirmek için her şeyi denedi ancak genç kadının sevgisi bundan etkilenmedi, aşkından vazgeçmedi.
Daha sonra Blanche aniden ortadan kayboldu.
Bu güzel genç kadını artık kimse görmüyordu, akıbetini ise kimse bilmiyordu.Bir süre sonra herkes kadının gizemli bir şekilde kaybolduğuna inanmaya başlamıştı.
Annesi ve erkek kardeşi de bu oyunu sürdürüp yas tuttu. Aile bireyleri herkesi kandırmayı başarmıştı. Hiçbir şey olmamış gibi günlük hayatlarına devam ettiler.
Çevirdikleri dolap, Paris başsavcısına gelen imzasız bir mektupla 1901 yılında aydınlandı. Kağıtta şu satırlar yer alıyordu;
“Sayın başsavcım, sizi fevkalade ciddi bir vakıa hakkında bilgilendirmenin onurunu taşıyorum. Madam Monnier‘ın evinde kilitli bir kadın hakkında konuşuyorum, neredeyse açlıktan ölecek, son yirmi beş yıldır kendi pisliğinde, çürümüş çöplerin içinde yaşıyor.”
Polis olayı duyunca şoka uğradı. Çünkü Madam Monnier paris yüksek sosyetesinin numune kadınlarından biriydi, aristokrat bir aileden geliyordu, cemiyet içerisinde birçok ödül almıştı.
Bu nasıl mümkün olabilirdi?
Bir grup memur eve baskın yaptı, malikaneyi aradı ve şok edici görüntüyü ortaya çıkardı. Üst katta gizli bir oda vardı. Camların önü tahtayla kapatılmış, oda karartılmış, içeriyi kötü bir koku kaplamıştı. Pencereler manivela ile açıldığında, polisleri bir sürpriz bekliyordu. Dışkı ve yiyecek artıklarıyla kaplı yatakta öylece sinmiş, bir deri bir kemik kalmış Blanche Monnier…
Bir yüzyılın çeyreği boyunca hapis tutulmuş; bu süre zarfında ne gün ışığı ne de ailesinden başka herhangi bir insanı görebilmiş bir kadın…
Blanche‘nin fiziksel durumu berbattı. Yetersiz beslenmiş, 25 kiloya düşmüştü. polis onu bir battanineye sararak hastaneye kaldırdı.
Blanche‘ye bakan hemşireler, onun şaşırtıcı bir şekilde iyi huylu olduğunu kaydeder.
Yıkanmaktan çok hoşnut kalmış ve yeniden gün ışığını görmenin ne kadar da hoş olduğunu söylemiş…
Madam Monnier kızının bulunmasından sonra derhal tutuklanarak cezaevine gönderildi. Bunun verdiği strese dayanamayan anne aynı ay içerisinde kalp krizi geçirdi. Ölmeden önce polis, kızının hayatı hakkındaki boşlukları doldurmak için anneyi tüm detayları itiraf etmeye ikna etmişti.
Blanche avukata duyduğu aşktan vazgeçmeyi reddedince annesi onu fikrini değiştirene dek üst kattaki odaya kapatmış. (bir aşk hikayesi hamilelik gibi durumları akla getirebiliyordu ve bu o dönem için büyük bir skandal olur, anne sosyetedeki itibarını kaybedebilirdi) annesi onu fikrini değiştirene dek üst kattaki odaya kapatmış. Aşka vurulan kadın bunu yapmamış, sevgisinden vazgeçmemiş ve annesi de kızına merhamet etmemiş. Yirmi beş yıl sadece ailesinin yemeklerinden artanı yiyebilen Blanche‘nin cezası, avukat 1885’te öldükten sonra da devam etmiş. Onun tek arkadaşı, odasında biriken yiyecek atıklarının içeriye çektiği sıçanlar olmuş.
Erkek kardeşi Marcel de bu dava kapsamında mahkemeye çıkarıldı. Suçlu bulunup 15 ay hapisle cezalandırılan adam, kardeşini asla fiziksel olarak engellemediğini söyleyerek yeniden yargılanma için başvurdu.
Blanche‘nin istediği zaman odadan çıkma seçeneği olduğunu ama bunu kullanmadığını söyledi.
Marcel yeniden yargılandığı mahkemeyi – salondaki kalabalığın korkusuyla –
kazandı ve serbest bırakıldı.
Mektubu kimin yazdığı hala bilinmiyor. bir teori bunu annesinin sağlığının kötüye gittiğini gören ve tek başına gardiyanlık yapmak istemeyen Marcel’in yazdığı.
Bir diğer teori ise evde çalışan hizmetlilerden birinin mektubu gönderdiği. Her şeye rağmen, Blanche Monnier’in hayatının geri kalanı güzel sürmedi. Esareti onun akıl sağlığını yitirmesine sebep olmuştu.
Dünyaya yeniden uyum sağlayamadı, bakım evine kaldırıldı. Monnier 1913 yılında, Bois şehrinde bir sanatoryumda hayatını kaybetti.
Vay be insan oğlu sen ne çirkefsin