Hipnoz Tarihçe
Kökleri eski Mısır ve Hindu topluluklarına uzanmaktadır. Bu amaçla uygulanan dini ritüeller, dans, müzk ve maskelerin kullanımı ile karakterizedir. Halen bazı Uzakdoğu ülkelerinde ve ilkel topluluklarda dini törenlerde hipnotik fenomenler belirgin olarak öne çıkmaktadır.
Franz Anton Mesmer (1734-1815); hipnozun histeri tedavisindeki kullanımını, onun hayvani magnetizma adını verdiği bir etkiye bağlamıştı. Bu amaçla mıknatıslı ortamlar yaratarak özel törenler şeklinde histeri ve endişe törenleri uygulamıştır. O’na göre; tüm canlı organizmalarda bir enerji alanı mevcuttu. Histeri bu kişinin bir organizmadan manyetik alan alması ile ve kendi manyetizmasının bozulması ile ortaya çıkıyordu. Mesmer; bu manyetik alanı değiştirerek histerinin ortadan kalkmasına yardımcı olduğunu belirtiyordu. Bu yönteme Mesmerizm veya Hayvani Magnetizm denilirdi.
Marquis de Puysegur (1751-1825) ; bir fransız aristokratıydı. Temelde Mesmer’in yöntemlerini uygulayarak ve hipnoz indüksiyonu yöntemini geliştirerek hipnoza ve psikolojiye katkıda bulunmuş gizli bir kahramandır. Hipnoza yapay uyku – uyurgezerlik – somnambulizm ismini veren kişidir.
James Braid (1795-1860); hipnoterpiyi bir adım ileriye taşımış ve bu konuda çok yararlı yazılar sunmuştur. Hipnoz ismini öneren de Braid olmuştur. Braid, hipnozun bir tür uyku olduğunu ve beynin özel bir aktivite halinde bulunduğunu gözlemiş ve yazılarında Yunan uyku Tanrısı Hypnos’u referans almıştır. Bu sayede yeni bir dal olarak “Neur-hypnoloji” okulunu oluşturmuştur.
Hipnozun histeride kullanımını ortaya koyan ve geliştiren kişilerden belki de en önemlisi Jean Martin Charcot (1825-1893) olmuştur. Hipnozun histerinin bir nörolojik şekli olduğunu ileri sürerek nörotik ve histerik hastalarda hipnozu yaygın olarak kullanmıştır. En tanınmış öğrencileri Alfred Binet, Pirre Janet ve Sigmund Freud’dur.
Hipnozun yaygınlaşmasında önemli bir mihenk taşı olan Sigmund Freud (1856-1939) kendi çalışmalarında yoğun bir şekilde hipnozu kullanmış ve histeri vakalarında hipno-terapiyi başarıyla uygulamıştır. Hipnoz uygulamaları ve rüya değerlendirmeleriyle klasik psikoanaliz kuramlarını oluşturmuştur.
Modern hipno-terapinin babası olarak kabul edilen kişi ise Dr.Milton H. Erickson (1902-1980)’dur. 70’lerde psikiatr olarak çalıştığı dönemlerde hipnotik yöntemlerin ve insan davranış kalıplarının kullanımıyla telkinlerin etkinliğini görerek kendisine has bir terapi yöntemi oluşturmuştur. “Ericksonian Hipno-terapi” denilen bu yöntem Freud ve Braid’in kullandığı otoriter yöntemin tam aksidir. Kontrolün hastada olmasına izin veren ve hastayı öne çıkaran bir yöntem olduğu için büyük kabul görmüştür. Bu yöntem daha sonraları ileri derecede incelenmiş, insan otomatik davranışları ile beynin etkileşimini inceleyerek NLP (Neuro Linguistic Programing) adı verilen yöntemin oluşmasına yardımcı olmuştur.
__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
|