NETİCETÜL FİKR Fİ CEHRİ FİZ-ZİKİR
CEHRİ ZİKRİN HÜKMÜ
Bismillahirrahmanirrahim
Allah’a hamdolsun. O, bize yeter. Selam O’nun kullarının seçilmişine olsun. Bana Sufiyye sadatının mescidde halka kurup yüksek sesle tehlil getirmelerinin, zikretmelerinin, mekruh olup olmadığı soruldu.
El Cevab; Bunda hiçbir kerahiyet yoktur. Sesli zikrin müstehab olmasını gerektiren ve sessiz zikrin müstehab olmasını gerektiren hadisler varid olmuştur. Bunların arası tıpkı Nevevi’nin Kur’an kıraetinin cehri ve sırri okunması hakkında varid olan hadislerin arasını bulduğu gibi; hallerin ve şahısların farklılık arzetmesiyle bulunur.
CEHRİ ZİKRİN MÜSTEHAB VE LÜZUMLU OLUŞUNUN SARİH DELİLLERİ
BİRİNCİ HADİS: Buhari’nin Ebu Hüreyre radıyallahu anh’tan tahric ediyor;
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Allah şöyle buyurur; “Ben kulumun zannına göreyim. Şayet o Beni yalnız başına zikrederse Ben de onu yalnız başıma zikrederim. Eğer Beni toplulukla zikrederse Ben de onu daha kalabalık ve daha hayırlı bir toplulukla (meleklerle) zikrederim.”Toplulukla zikir ancak cehri olur.
Şerhi; Hadisteki “kulumun zannına göreyim” sözü, kul Allah’ı eğer merhametli ve affedici olarak bilirse Allah o kulu için merhametli ve affedicidir.
Kul eğer Allah’ı azap edici olarak bilirse, o kulu için Allah azap edicidir, anlamındadır. Hadisteki; Ben onunla beraberim sözü; Allah’ın tevfiki ve yardı-mı, kendisini anan kulu ile beraber anlamındadır. Allah’tan başka hak mabud yoktur. Mülk şeriki bulunmayan Allah’ındır. Her türlü hamd O’nadır. O her şeye kadirdir. O’nun kudret ve gücünün fevkınde hiçbir güç ve kudret yoktur. Ancak O’na ibadet ederiz. Nimet Onun, Fazlı kerem Onun, engüzel senalar O’na yapılır. O’ndan başka ilah yoktur. Gösteriş ve riyadan temiz olan din O’nundur. Her ne kadar kafirlerin hoşuna gitmese de.[65]
İKİNCİ HADİS: Bezzar ve Müstedrek’te sahih kaydıyla Hakim’in Cabir radıyallahu anh’tan tahric ettiği hadis; “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yanımıza geldi ve buyurduki; “Ey insanlar şüphesiz Allah’ın yeryüzünde zikir meclislerini arayan ve bulunca orada duran gezici melekleri vardır. Sizde cennet bahçelerinden faydalanın” Dediler ki; “Cennet bahçeleri neresidir?” Buyurdu ki; “Zikir meclisleridir. Oralarda Allah’ın zikri ile rahatlayınız.”
ÜÇÜNCÜ HADİS: Müslim ve aynı lafızla Hakim ; Ebu Hüreyre radıyallahu anh’tan tahric ettiler;
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Şüphesiz Allah’ın yeryüzünde gezip zikir meclislerini arayan faziletli melekleri vardır. Zikir meclislerine geldiklerinde kanatlarıyla birbirlerini çevreleyerek semayı doldururlar. Allah buyurur ki; “Nereden geliyorsunuz?” Derler ki; “Seni tesbih, tekbir, tahmid, ve tehlil eden Senden istekte bulunan ve Sana sığınan kullarının yanından geliyoruz.” Allah azze ve celle daha iyi bildiği halde sorar; “Onlar ne istiyorlar?” derler ki; “Cennetini istiyorlar.” Buyurur ki; “Onu görmüşler mi?” “hayır” derler. Buyurur ki; “görselerdi halleri ne olurdu, (siz kıyaslayın)” Sonra buyurur ki; “Bana hangi şeyden dolayı sığınıyorlar?” Halbuki Allah daha iyi bilmektedir. Derler ki; “Ateşten (cehennemden)” “Onu görmüşler mi?” buyurur, “hayır” derler. Buyurur ki; “Görselerdi halleri ne olurdu (siz düşünün)” Sonra buyurur ki ; “Bana şahid olun onları bağışladım, istediklerini verdim, sığındıkları şeyden korudum.” Melekler der ki; “Ey Rabbimiz ! onların içinde onlardan olmadığı halde aralarına hatayla katılan bir kulun vardır.” Buyurur ki; “O da onlarla beraber affedilmiştir. Onlar öyle bir topluluktur ki, onlarla oturan bedbaht (nasibsiz) olmaz.”
Şerhi; Hanzalatül Üseydi radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Müşarun ileyh şöyle buyurmuştur; “Ebu Bekr radıyallahu anh ile beraber Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimize yürüdük. Efendimize Hanzala münafık oldu dedim. “hangi hususta?” buyurdu. Ben de Ya rasulullah biz huzurunuzda bulunduğumuzda bize cennet ve cehennemden bahsettiğinizde sanki gözümüzle görüyormuş gibi oluyoruz. Ama huzurunuzdan ayrıldığımızda işlerimiz, çocuklarımız ve eşlerimiz bizi mübtezelleştiriyor; bizde çok unutkanlık meydana getiriyor deyince buyurdular ki; “Muhammed’in nefsi Yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki; Benim yanımdaki haliniz Benden ayrıldıktan sonra da devam etmiş olsaydı mutlaka melekler sizinle yataklarınızda ve yollarınızda musafaha ederlerdi” (Hezzüz Zakiriyn s.80)
DÖRDÜNCÜ HADİS: Müslim ve Tirmizi; Ebu Hüreyre ve Ebu Said el Hudri radıyallahu anhuma’dan; Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;
“Allahı zikretmek için toplanmış hiçbir kavim yoktur ki; kendilerini melekler çevrelemesin , onları rahmet kuşatmasın, üzerlerine sekinet (huzur) inmiş olmasın ve Allah onları katındakilerle yad etmiş olmasın.”
Şerhi; Allah’ın rahmeti, o cemaati örter ve ihata eder. Onların üzerine sükunet iner. Alemlerin Rabbi onları Nezdi Uluhiyyetinde anar. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz kudsi bir hadiste buyururlar ki; “Kim Bana bir hasene (iyilik) ile gelirse onu on misli yada daha ziyadesiyle mükafatlandırırım. Kim Bana bir kötülükle gelirse ancak bir kötülükle karşılık veririm yahutta afvederim. Kim Bana bir dirsek boyu yaklaşırsa Ben ona bir kulaç yaklaşırım. Kim Bana yürüyerek gelirse Ben ona koşarak giderim. Eğer dünya dolusu günahla Bana şirk koşmadan gelirse dünya dolusu mağfiretle onu karşılarım.” Ebu Hüreyre radıyallahu anh’ın rivayet ettiği diğer bir kudsi hadiste; “Kim Benim dostuma eziyet ederse Ben ona harb ilan ederim” Bu hadise Allah’a itaat eden her takva sahibi kimsenin dahil olduğu söylenir. Zira Cenabı Rabbul Alemin ayet-i celilesinde; “Allah müttekilerin dostudur.”(Casiye 19 bkz.:Enfal 34) Buyurmuşlardır. Hadise devamla Cenabı Hak buyuruyor ki; “Kulum kendisine farz kıldığım şeyden Bence daha sevimli bir şeyle Bana yakınlık kazanamamıştır. Kulum nafile ibadetler ile de durmadan Bana yaklaşmak ister, ta ki Ben onu sevinceye kadar. Ben onu sevdim mi onun duyan kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Eğer Benden bir şey isterse veririm, korktuğundan sığınırsa onu muhafaza ederim, Bana havale ettiği şeyi yerine getiririm.”
BEŞİNCİ HADİS: Müslim ve Tirmizi , Muaviye radıyallahu anh’tan;
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem sahabesinden bir halkaya geldi ve buyurdu ki;
“Niçin oturdunuz?” Dedilerki; “Allahı zikretmek ve Ona hamdetmek için” Buyurdu ki; “Cebrail (aleyhis selam) Bana geldi ve Allah’ın meleklere karşı sizinle övündüğünü söyledi.”
ALTINCI HADİS:
Sahih kaydıyla Hakim, Şuab ul-İman’da Beyhaki, Ebu Said elHudri radıyallahu anh’tan; “Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;
“Size “delidir” denilinceye kadar Allah’ın zikrini artırınız”
YEDİNCİ HADİS: Beyhaki ,Şuab ul-İman’da Ebül-Cevzai radıyallahu anh’ tan; “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;“Münafıklar size; “şüphesiz siz riyakarsınız” deyinceye kadar zikrullahı artırınız.” Mürseldir. Öncekiyle beraber şu açıdan delil olur ki; ancak cehri zikir yapıldığında öyle derler.
Şerhi; Zikri çoğaltın sözü Allah’ı zikri çoğaltın, ta ki münafıklar sizin çokca zikretmenizden ötürü size; “sizin yaptığınız alayiş ve gösteriştir” deyinceye kadar. Bundan, münafıkların sözünü işitince zikri bırakmak anlamı çıkmaz. Belki Allah’ı çokca zikretmek hususunda bir emirdir. Maksad da budur. Münafıkların sözüne aldırış etmeyiniz. Zira onların hilesinden ve iftiralarından hiçbir zarar gelmez. Şüphesiz Allah zikirde sabredenlerle beraberdir. Zikre tahammül ve sabredenlerin üzerindeki gafillerin ezası ve açıktan zikredenler hakkındaki kötü sözleri bilinmektedir. Bununla beraber, kula, her hali ile zikre devam etmek düşer. Özellikle “La ilahe illallah” sözüne. Zira bu söz zikrin en faziletlisi ve başıdır.
Hadiste “ta ki münafıklar deli deyinceye kadar” sözü, münafıklar ahireti terk edip dünya lezzetleri içerisinde kendilerini bırakıp gaflet girdabına düşen kimselerdir. Dini bilimlerin derinliklerine inemiyen, gizli ve aşikar günaha dalan ve satıhta kalan kişilerdir. Münavi der ki ; “münafıkların zikredenlere; “gerçekten siz mecnunsunuz” sözlerine hiç iltifat etmez. Zira onların kalplerinin hasta olduğunu bilmektedir.”
Zikrin faidesinin büyüklüğü aşikardır. Zikir ile kalpler nurlanır, gönüller genişler, ferah ve sevinçle dolar. Zikrin şerefi zikrolunana bağlıdır. Bir şeyin şerefi kendisine olan ihtiyaca bağlıdır. Ruhlar için kendilerini yaratan Alemlerin Rabbi olan Allah’ı zikretmekten daha büyük bir ihtiyaç olamaz. Bedril Münirde de böyle denilmiştir.
Bu hadislerden zikrin açıktan yapılmasının mendup olduğu anlaşılmaktadır. Zira münafıklar ancaj açıktan yapılan zikri işittikleri için bu sözü konuşmuşlardır. Zikir gizli yapılmış olsaydı elbette ki işitemeyeceklerdi.
İMAM SUYUTİ’NİN AYAKTA ZİKİR VE RAKS (SALINMA) HAKKINDA BİR
FETVASININ TERCEMESİ:
Soru; Zikir meclisinde toplanan sufiler cemaatinden bir şahsın ayağa kalkarak zikretmeye başlaması halinde kendi ihtiyarı ile bunu yapması çirkin midir? Ve birisinin onu bu işten nehyedip mani olması gerekir mi?
Cevab; Bunda inkar edilecek bir şey yoktur. Bunun aynısı Şeyhul İslam Siracüddin elBulkıni’ye sorulmuştu. O’da şöyle cevapladı; “Şüphesiz bu inkar edilemez ve kimsenin ona mani olmaya hakkı olmadığı gibi mani olmak isteyene de ta’zir cezası uygulamak gerekir.” Yine aynı soruya Allame Burhaneddin elEbnasi aynı şekilde cevap vermiştir. O’nun cevabında şu ifadeler de vardır; “Hal sahibi kimse bu hal’in te’siri altında mağlubdur. Bu durumu inkar eden ise öylesi vecd lezzetini tadmaktan, o safa halini yudumlamaktan mahrumdur. Bunların cümlesinde selamet (en doğru tutum); o zatların hallerini anlayıp, teslim olmaktır.” Bazı Hanefi ve Maliki uleması da aynı şekilde cevab vermişler, ve hepsi de bu suale birbirine muvafık cevaplar yazmışlar, muhalefet etmemişlerdir.
Ben derim ki; “Allah’ı ayakta zikretmek nasıl inkar edilebilir? Allah Teala buyurur ki; “Onlar ayakta, oturarak ve yanları üzere yatarken Allah’ı zikrederler”(Al-i İmran 191) Aişe radıyallahu anha der ki;
“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in Allah’ı zikretmediği bir an yoktu."
Vecd ve şuhud zevkıyle raks ve benzeri şekilde ayakta zikir inkar edilemez. Nitekim Ca’fer Bin EbiTalib radıyallahu anh’ın raksettiği hadiste varid olmuştur;
“Ca’fer Bin Ebi Talib Radıyallahu anh, Nebi Aleyhisselam’ın kendisine “Ahlakın benim ahlakıma benziyor” buyurması üzerine bu hitabın lezzeti ile raks etmiştir. Bunu Nebi Aleyhissalatu vesselam nehy etmemiştir." İşte sufilerin vecde ulaştıkları zaman raks etmesinin aslı budur. Zikir meclislerinde raks ve sema’nın (dönmenin) sahih olduğu İmam İzzeddin Bin Abdisselam ve büyük imamlardan bir cemaatten nakledilmiştir.
Allah’a hamd ve rasulüne salatu selamlar olsun. İmam Suyuti Hazretlerinin iki risalesinin terceme ve tahrici tamam oldu.
Rufai Seyyidleri
.
|