SON zamanlarda kimimiz durduk yerde iç çekmeyi, bazen yaşanılan gariplikleri acı bir tebessümle karşılamayı, dudak bükmeyi alışkanlık haline getirdi.
Gördüğümüz, yaşadığımız tuhaf olaylar bizi öylesine ilginç bir noktaya taşıdı ki, artık mensubu olduğumuz toplumu tanıyamaz hale geldik, “eskiden böyle miydi?” sorusunu sürekli tekrar edip, “artık çok şey değişti, yazık” demeye, iç geçirmeye, üzülmeye başladık.
Dünün oldukça mutlu, yarınlarından endişe duymadan yaşayan insanları, bugün hüzün toplumu haline dönüştü.
İlginç ama, değişen ve hızla dönüşen bir dünyada yaşadığımızın kimimiz bilincinde, kimimiz değil.
Bu dönüşüm ve değişim sadece sosyal hayatı değil, aynı zamanda aramızdaki bağı da olumsuz şekilde etkiliyor, inceltiyor, kopma noktasına taşıyor.
Sizi bilemem de, daha düne kadar çok çok büyük önem verdiğimiz değerler yumağının ben bugün giderek inceldiğini, ciddi anlamda seyrekleştiğini görüyor olmanın hüznünü yaşıyor, endişesini duyuyorum.
Bizi biz yapan, asla ödün vermediğimiz, dünün tavizsiz değerleri bugün nerede sizce?
Bırakın biri birimize karşı beslediğimiz o güzel duyguları da, yerli dizilerle özellikle köreltilen anne-baba sevgisi şimdi hangi düzeyde?
“Akrabanın akrabaya yaptığını akrep yapmazmış” sözü hangi toplum için söylenmiş olabilir?
Sevdiği kadını boğazlayan, eşine dünyayı dar eden, yaşanmaz hale getiren yaratıklar bu ülkeye başka hangi gezegenden gelmiştir dersiniz?
Gıybeti, dedikoduyu, yalanı, riyayı, gösterişi bu kadar çok seviyor oluşumuzun nedeni nasıl izah edilebilir?
Bütün bu olumsuzluklar haram değil midir?
Nerede kaldı komşuluk ilişkilerimiz, dostluklarımız, arkadaşlıklarımız, çıkarsız sevgi paylaşımlarımız?
Aile birliğini diri tutan, öğüt veren, küsleri barıştıran, birlik ve beraberliğin önemini anlatan, kusuru örten, görmüş gibi konuşmayan, mütevazı, gıybetten uzak duran, gönül almayı bilen, saygı ve güvenin temel taş olduğunu vurgulayan, kan bağı, can bağı. akraba bağının dinimiz ve kültürümüzdeki önemini bizlere işleyen büyüklerimiz neredeler?
Bütün bu güzel özelliklerimiz, eskinin o dürüst, dik duruşlu, namuslu insanlarıyla çekip gitmiş olamaz, olmamalı!
Ne oldu bize ?
Sıcak ve samimi muhabbetleriyle kalp ısıtan, güven aşılayan, babacan tavır ve davranışlarıyla bizlere örnek olan, bir ekmeğin bölüşüldüğünde çoğaldığını gösteren o insanları şimdilerde kim aramıyor?
Hayır dualarına talip olduğumuz, ellerini öpüp, bağrımıza bastığımız o insanları bulamayınca anladık…
Anladık kaybımızın ne kadar büyük olduğunu, anladık yerlerine yenilerinin konulamayacağını!
Eskiden böyle miydi?
Görünen o ki, bizler dünyayı kendilerine fazlasıyla dert edinmiş toplumun, türlü bahanelerle bağları kopma noktasına gelmiş mensuplarıyız!
Oysa ki sorunlar paylaşılarak azaltılmalı, dertler yerinde müdahalelerle tedavi edilmeliydi.
Kişisel çıkar ve heveslerimizin, aile ve toplumun ortak değerlerinden daha fazla önem taşımaya başladığı bu zaman diliminde bencilliğin tavan yapmış olması ne acı…
Birlik ve beraberliğin olmadığı hiçbir aile ya da toplum ayakta kalamaz!
Bu nedenle aklımızı başımıza toplamalı, milli ve manevi değerlerimizin daha fazla yıpranmasına fırsat vermeden gerekli kararlı ve yapıcı adımları mutlaka, ama mutlaka atmalıyız.
Yoksa yarınlar çok geç olabilir.
O günler geldiğinde de ne saç baş yolmak, ne diz dövmek kimseye birşey kazandırmayacağı gibi, kaybedilen değerleri de geri getirmez, getiremez.
Genç bir insan olarak haddime değil ama, yine de acizane uyarayım istedim.
İçimden geldi.
|