Herkesin kendisinde bulunmasını istediği bir özellik olan 'Güzel ahlak'ın temelinde sorumluluk bilinci vardır. Kuran-ı Kerim'de geçen bir ayet-i kerimede ''...Allah'a karşı takva sahibi olun!...'' (Al-i İmran,102) buyruluyor. Buradaki 'Takva' kelimesinden anlayacağımız üzere biz kulları olarak Allah'tan korkmamız ve yasak olan bazı durumlardan sakınmamız gerektiğini bilmeliyiz. Yani güzel bir ahlaka sahip olmak isteyen kişiler öncelikle 'Takva sahibi' olmaya, takva sahibi olabilmek içinde sorumluluk bilincimizin yerinde olması gerekiyor. Sorumluluktan kasıt her şeyden önce Allah'a karşı olan sorumluluklarımızdır. Daha sonradan Allah (c.c)'un yarattıklarına ve nefsimize olan sorumluluklarımızdır. 'Ahir zaman' olarak nitelendirdiğimiz şu çağda, ne yazık ki günahlarımız alıp başını gitmektedir. Binbir türlü hayasızlık, kötülük ve isyankarlık karşısında takva sahibi olmaya çalışmak her ne kadar güç bir durummuş gibi görünse de بَدِيعُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۖ وَإِذَا قَضَىٰٓ أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُۥ كُن فَيَكُونُ (Bakara Suresi, 117), kün fe yekun kısmında 'Ol der, o da hemen oluverir' ayeti ile içten ve samimi niyetle mümkün kılınabileceği düşünülerek çaba gösterilebilir. Kalbimizi Allah'tan uzaklaştıran ya da meylettiren her türlü kötülükten, nefsani arzulardan kişinin kendini uzak tutması ile takva elde edilebilir.
Kainatın efendisi olan Sevgili Peygamber Efendimiz (SAV), gelmiş geçmiş bütün insanlar arasında Allah'a karşı en takvalı olan birisiydi. Günlük yaşantısında sergilediği davranışlarda ve düşüncelerinde Allah (c.c)'un rızasını gözetir, yasaklarından kaçınmaya son derece dikkatli ve hassas davranırdı. Dua, tesbih ya da diğer ibadetlerinde devamlı olarak Allah'ı zikreden Efendimiz tefekkür etmenin bilincindeydi.
Hazret-i Ayşe şöyle buyurur:
“Resûlullah, her ânında Allah’ı zikir hâlindeydi.” (Müslim, Hayz, 117; Ebû Dâvûd, Tahâret, 9/18) Allâh’ı zikretmedikçe ne oturur, ne de kalkardı. (İbn-i Sa‘d, I, 424) O’nun dâimâ kullarını görüp işittiğinin ve gizli açık her hâllerinden haberdar olduğunun şuur ve idrâki içinde bulunurdu. Ashâbına ve ümmetine de böyle olmalarını tavsiye buyururdu. (Kaynak: Osman Nuri Topbaş)
__________________
Ne senle yaşanıyor
Ne de sensiz oluyor
Şu garip bomboş dünyada..
|