Toplum arasında Allah’ın hakkı üçtür cümlesi sıklıkla kullanılır. Dolayısıyla her birimiz bunu yaşamında en az bir kere duymuştur. Herhangi bir sözün, hadisin ya da buna benzer bir bilginin doğruluğundan emin olmak için kaynağına bakmak gerekir.
Allah’ın hakkı üçtür sözü ne anlama gelir?
Müslüman toplumlarda yaygın olarak kullanılan bazı ayet ve hadisler, insanların büyük bir bölümü tarafından bilinir. Buna benzer şekilde atasözü ve deyimler gibi edebi değer taşıyan sözler de yine toplum içerisinde yer yapmışlardır. Bu bakımdan, Allah’ın hakkı üçtür sözü de toplumda bilinen ve yer yapmayı başarmış bir cümledir. Ancak dini kaynaklarda yer aldığı üzere bu cümlenin; ayet, hadis, atasözü ya da deyimler içerisine girmediği bildirilmektedir.
Cümlede bahsi geçen üç rakamına esasen tarihsel ve edebi bazı betimlemelerde sıklıkla rastlanılır. Bu betimlemelerin bir kısmı Türk-İslam medeniyetine ait olduğu gibi, kalan kısmı da diğer din ve inançlar tarafından ortaya atılmıştır. Ancak basit bir sonuca varılması gerektiğinde Allahü Teala’nın insana yalnız üç hak verdiği konusunda güvenilir bir kaynak yoktur.
Kur’an’da konuyla ilgili ne buyrulur?
Kur’an-ı Kerim ayetlerinde insanın hakkının üç olduğu yönünde herhangi bir bilgi yapılmamıştır. Yalnız Allahü Teala’nın bir ve tek olduğuna değinilip, bazı inançlarda “Tanrı üçtür” denmemesi emredilmiştir. Söz konusu ayeti kerime içerisinde şöyle buyrulur:
“Ey ehl-i kitap! Dininizde aşırıya gitmeyin ve Allah hakkında gerçek olandan başkasını söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesih ancak Allah’ın elçisidir, Allah’ın Meryem’e ulaştırdığı kelimesidir ve O’ndan bir ruhtur. Şu halde Allah’a ve peygamberlerine iman edin, “(Tanrı) üçtür” demeyin, bundan vazgeçin; hakkınızda hayırlı olan budur.” (Nisa Suresi, 171. Ayet)
Bu ayeti kerimeden anlaşılacağı üzere Allahü Teala hakkında yalnızca gerçekleri konuşmak mümkündür. Dolayısıyla Müslüman bir kimseye düşen vazife de gerçek olduğundan emin olunmayan, kulaktan dolma bilgilere inanmamak ve bunları yaymamaktır.
İslam’da manevi haktan nasıl bahsedilir?
Dinimizde Allahü Teala kainatın ve içerisindeki tüm varlıkların yegane yaratıcısıdır ve onlar üzerinde insan aklıyla çizilemeyecek haklara sahiptir. İnsan, bu varlıklar arasında akıl ve iradeyle donatılarak, diğerlerine üstün kalınmıştır. Dolayısıyla da dünya yaşamında yapmış olduğu tercihlerden ve işlemiş olduğu eylemlerden sorumludur.
İnsanın fıtratı gereği yanlışa sapma konusunda eğilimli olduğunu söylemek mümkündür. Şeytan vesvesesi ve kendi nefsiyle mücadele edemeyen birçok kavmin sonu Allah’ın azabı olmuştur. Bu kavimlerden bir kısmı Kur’an-ı Kerim içerisinde zikredilmiş ve Müslümanların bunlardan ibret almaları öğütlenmiştir. Ancak Allahü Teala çok bağışlayıcı ve merhamet sahibidir. O’nun tövbe kapıları da kullarına her daim açıktır.
Dini kaynaklar incelendiğinde insanın bilmeden yaptığından ya da bilinçsiz olarak söylediklerinden inşallah mesul olmayacağı yer alır. Buna karşılık zaman zaman bilerek ya da bilmeden yapılan tüm yanlışlar, hatalar ve günahlar için tövbe etmekte fayda vardır. Bu tövbede samimi olmak ve aynı günaha bir daha bulaşmamak da yapılan affın kabul olma şartları arasındadır.
Öyleyse, bizlere düşen dini konular başta olmak üzere yaşamın her alanında doğru bilgi konusunda titiz davranmaktır. Aksi halde istemeden de olsa yanlış bir bilginin yayılmasına sebep olabilir veya bir başkasının vebaline girebiliriz. Allahü Teala’nın insana üç hak verdiği konusunda söylenen söz de, güvenilir dini kaynaklarda yeri olmayan bir ifadedir ve bilinçsizce kullanılmaması yararlıdır.
|