Sevgi iyileştirir
“Başhekim hastaneye yeni tayin olan genç doktoru tüm çalışma arkadaşlarına tanıttıktan sonra, bölüm doktoruna emanet ederek ayrılmıştı odadan.
Bölümdeki tüm hastaları birlikte gezdiler. Fakat koridorun en sonundaki odaya girdiklerinde, ellili yaşlarda bir bayanın hiç hareket etmeden, bakışları bir yere sabitlenmiş öylece durduğunu görmüşlerdi. Odanın pencereleri perdelerle kapatılmış, neredeyse gözgözü görmüyordu.
Çiçeği burnunda yeni doktor ‘Bu böyle olmaz, hastaya zararlı’ deyip perdeleri açmaya yeltendiğinde, bölüm doktoru tarafından engellenmişti. ‘Firuzan hanım ne zaman perdeleri açsak sinir krizine girer. Kullanmadığımız tedavi yöntemi kalmadı.Hastalığıyla alakalı tüm ilaçları denedik. Ama hiç etkisini göremedik malesef’ diye de ikaz etmişti üstelik..
Genç doktor biran gözgöze geldiği Firuzan hanıma dikkatlice baktı. Yüreğinde bir sıcaklık hissetmişti sanki. Duygularını belli etmemek için kendini zorladı. Sonra bölüm doktorundan ilk görev olarak, Firuzan hanımla ilgilenmeyi istemişti. Onun da canına minnet problemli hastayı genç doktora emanet etmişti hemen...
O günden sonra yeni tedaviler aramadı genç doktor. Firuzan hanımın dosyasını inceleyip kendi tedavi yöntemine karar vermişti. Her gün ilaçlarını kendi götürüyordu odaya.
Ve saatlerce de çıkmıyordu odadan...
Hastahane hademesi bir defasında odadan mırıldanma sesleri duyunca alışık olmadığı bu durum karşısında şaşırmıştı...
Çünkü Firuzan hanım hayata küsmüş biriydi ve hiç konuşmazdı ki...
Ve hergün hiç usanmadan hasta kadınla kendisi ilgilenmeye devam etti genç doktor. Elinde ilaç olarak kutular götürüyordu odaya. Ve bir ayın sonunda Firuzan hanımın kahkahası yankılanmaya başlamıştı koridorlarda. Hademe Sevil bir gün odaya girdiğinde,perdelerin açılmış ve gün ışığı yüzüne Firuzan hanıma şaşkınlıkla bakmıştı.İki yılı aşkın bir zaman olmuştu belkide bu odaya güneş ışığı girmeyeli..
Hatta Firuzan hanım uyandığında ‘Günaydın’ dahi demişti...
Odadaki büyük küçük bir sürü tuali ve renk renk çiçekleri, gülleri görünce şaşkınlığı bir kat daha arttı...
Bölüm doktoru ise o günlerde, aylar içinde Firuzan hanımın hastalığında bu kadar düzelmesini sağlayan genç doktoru yanına çağırdı ve merakla sordu. ‘O kadının hastalığını senelerce araştırmamıza rağmen bulamadık.
Kullanmadığımız yöntem kalmadı.
Lütfen söylermisiniz hangi tedaviyi kullandınız?’
Genç doktor gülümsedi.
Ve ‘belkide inanmazsınız ama, halk arasında kocakarı ilaçları denilen türden bir ilaç kullandım. Firuzan hanımın dosyasını incelediğimde, eşi vefat ettikten sonra çocukları tarafından yapayalnız bırakıldığını ve severek yaptığı ressamlık mesleğini bile girdiği bunalım sonucu bıraktığını öğrendim. Hergün hasta ruhuyla ilgilendim. Değerli olduğunu hissettirdim ona. Yapmacık sözlerle değil gerçekten sevgi gösterdim. Mis kokulu çiçekler getirdim ona hergün. Küstüğü tuallerle yeniden barışmasını sağladım. Biliyor musunuz? O da bu yaşıma benim kadar yakınıp durduğum hastalığıma ilaç oldu. Annemi iki yaşındayken kaybettim ben. Firuzan hanım anneme ikizi kadar benziyor. Onu ilk gördüğümde bu duruma o kadar hayret etmiştim ki. İçim bir kötü oldu. Neredeyse oracıkta düşüp bayılacaktım. Daha ilk saniyeden sevgiyle bağlandım o kadına. Ben onu iyileştirince oda beni oğlu yerine koydu. Ruhumda acıyan yer kalmadı artık. Nenem ne kadarda haklıymış. ‘SEVGİ İYİLEŞTİRİR’ derdi hep.
Genç doktor sözlerini bitirdiğinde, kapı çalınmış ve bölüm doktorunun hiç görmediği şekilde, Firuzan hanım en güzel elbiseleri ve sade makyajıyla içeriye girmişti.
Ve gülümseyerek,
‘Hazırmısın oğlum? Bugün beraber yapacaktık kahvaltıyı’ demişti gözyaşlarıyla...”
|