Gnostizmin Temel Değerleri
GNOSTİZMİN TEMEL DEĞERLERİ
Her şeyden önce belirtmek isteriz ki, Uluslararası Altın Gül Haç Okulu’nun felsefesi ve amacı hakkında bilgilendirmeye başlamadan önce, bütün samimiyetimizle sizleri selamlıyoruz. Gnostizmin temel değerleri hakkında bilgilendirme çalışmaları yoluyla okulumuzun düşüncelerini ve sistemini, insan ve varoluşu konularında sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz.
Gnostizmin Temel Değerleri hakkında felsefemizi ve sistemimizi ortaya koymadan önce, ilgilendiğinizi düşündüğümüz okulumuzun kısaca da olsa kurumsal tanıtımını yaparak başlamayı düşünüyoruz. Modern Genç Gnostik Altın Gül Haç Okulu 1924 yılında Hollanda’da kurulmuştur. Okulumuz, doğal olarak, kendi finansmanını üye aidatlarından ve bireylerin gönüllü bağışlarından karşılamaktadır. Okulumuz, evrensel öğretisi gereği, hiç bir ekonomik ve politik amaçla ilişki içinde değildir.
Evrensel Bilgelik Geleneği
Topluluğumuz Mistik Okullar geleneği içinde yer almaktadır ki, onların kökleri insanlık tarihinin başlangıcına kadar uzanır. Ruh Okulumuz kökleri, temsilcilerini insanlığa hizmet eden bütün uygarlıklar; eski Mısır, Asyadaki uygarlıklar ve Antik Yunan, aynı zamanda değişik Gnostik Okullar, Ortaçağ Kathararleri diye sayabileceğimiz gnostik mirasa dayanmakta ve bu geleneğe bağlı kalarak görevini sürdürmektedir. Sizler gibi bizlerin de üyesi olduğu her kardeşimiz kendi özgür iradeleri ve gönül rızalarıyla hakikati arayanlara, iç yolculuğa yönelmek isteyenlere yardımcı olmaktadır.
Evrensel Kardeşlik Okulumuz ilk gizemli taliplerin başlattıkları hizmet geleneğini sürdürmektedir. Bu öz çekirdek yapı bütün büyük ve kitlesel dinlerin merkezinde bulunmaktadır.
Burada sizlere sunmaya çalışacağımız gnostik sistemin temel değerleri üzerine mektupları 12 bölüm olarak düzenlemeyi düşünüyoruz. Sunacağımız sistemsel çalışma sayesinde, umuyoruz ki, her bölümle birlikte giderek derinleşen ‘yol’un sizlere yansıtılan boyutu, Altın Gül Haç Okulu ile birlikte yola çıkmanız için yeterli olur. Sözlerimizi salt bir entelektüel kelimeler yığını olarak ele alınmamasını özellikle umut ediyoruz. Bırakın sözümüz içinizde önyargılara çarpmadan kendi yankısını bulsun. Böylelikle, hayatınızın içsel yolculuk için hazır olup olmadığına kalbiniz karar versin. Bu durumda okulumuzun felsefesi ile karşılaşınca, tamamen objektif olarak, hayatınız konusunda hiç bir yönlendirme yaşamadan kendinizi yanıtlamış olabileceksiniz. Çünkü her bireyin gerçek düzeyi toplumsal ve kültürel normlara göre ölçülemez; aksine her birey kendi can yapısına uygun bir düzeydedir ve onu ancak kendisi bilebilir. Can içsel iletişim sonucu ulaşabileceğimiz gerçek doğamızı ortaya koyar. Bu nedenle Ruh Okulu içinde her birey kendine özgü tutumuyla bütün içinde kendisini ve kendi yolunu deneyimleme olanağı bulur.
Şimdiye kadar inana geldiğiniz ve emin olduğunuzu düşündüğünüz fikir ve görüşleriniz, gnostizmin temel değerlerine dair bilgilenmenin ardından tamamen değişebilirler. Belki bazı kutsal değerleriniz yıkılacaktır. Böyle olması da gereklidir. Eğer, gerçeği arıyorsanız zorlu bir yolculuğa çıkmayı arzuluyorsunuz demektir. Kişinin yüce ve çetin bir dağ yolculuğuna çıkmadan kendisi için gerekli olmayan bütün gereksiz ve işe yaramaz şeylerden kurtulması akıllıcadır.
Kim tamamen özgürleştiren bir bilinç düzeyine erişmek ister ise gereklerine hazırlıklı olmalıdır. Bütün geleneksel ve güven duyduğu yasaları tekrar sınavdan geçirmelidir. Gerektiğinde yeniden düzenlemelidir. Gerçeğin yolcusu, bugüne kadar kendi öznel rengini verdiği her türlü bireysel yanılsamanın aldatıcılığı kendisine somut olarak görünür hale geldikçe özünü arındırabilecektir. Kim hakiki özgürlüğü ister ve onu arzularsa, gereklerini seve seve yerine getirerek bunu başaracaktır.
Büyük ve köklü değişimlerin yaşanacağı bir zaman diliminde yaşıyoruz. Bilimin anlayışı ve uygulamaları, teknik ve toplumsal açıdan dünyamızı tamamen değiştirdi. Bugünkü toplumsal yapı kültürel gelişimini sadece dışsal yaşam düzeyi ve yaşam tecrübesi, dışsal ve maddesel alanlarla sınırlı tutmaktadır. Buna bağlı olarak etrafta büyük bir egoizme ve dünyanın her tarafından insanların ruhsal olarak artan yoksullaşmasının çığ gibi büyümesine tanık oluyoruz.
Her yerde bugüne kadar varlığını sürdürebilen toplumsal yapılar parçalanmakta; gelenekler, görgü ve geçmişten kalan iyi olan ne varsa çözülmekte, normlar son derece büyük bir hızla değişmekte ve değerler geçerliliklerini yitirmektedirler. Bazı geleneksel köleleştirici zincirler parçalanırken, diğer bazı sistemler varoluş güçlerini sürdüremeyerek yok olmakta ve sınırlar açılmaktadır.
Ancak bu süreç bir nebze olsun içsel özgürlüğü sağlamak yerine daha çok insanın yörüngesini yitirmesine ve amaçsızlaşmasına yol açmaktadır. Güvensizlik ve içsel boşluk duygusu insanları giderek daha derinden sarmaktadır. İnsanların çoğunluğu çok katı bir yaşam mücadelesi vermek zorunda oldukları duygusuna kapılmaktadırlar. Aynı zamanda, içinde yaşadığımız Doğa ortamında insanın genişleme çabası gezegeni tehdit eder bir noktaya sürüklenmektedir.
Asla bitmeyen problemlerimiz giderek daha da çoğalmakta ve çözülemez bir noktaya ulaşmaktadırlar. Giderek derinleşen bir krize girilmektedir. İnsanlar kendilerine ve dış dünyaya dair aklıselim görüşü yitirmektedir. İçsel bilginin dünyalarını birbirleriyle bağlı tutan içsel yasaların önemi artık, ne yazık ki, bilinmemektedir.
Böylesi bir zaman diliminde Altın Gül Haç felsefesinin yolu çok daha güncel bir önem kazanıyor. Bu yol yeni bir açılım değildir. Arayan insan için gizem okulu her zaman burada olmuştur. Bütün zamanlarda, mistik okullar veya başka biçimler altında ve değişik koşullar altında insanlığı ileri taşıma ve kurtuluş yolunu öğretme görevini yerine getirmiştir. Olgunlaşan insan için bu acil ve zorunlu yolla sürekli yeni bir özgürleşme ve kurtuluş olanaklarını sürekli kullanmaya çalışmışlardır.
Ruhun Özüne Dönmesi
Okulumuzun kuruluşunu gerçekleştiren ilk öncü üyelerin çok büyük görevleri vardı. Bu Din sistemi ile öze dönüş, ruhun gerçek konumuna ulaşması, kaynağına ulaşmasına hizmet etme, oldukça önemli bir çalışma anlamına geliyordu. Her üyenin bu yolu kendi öz çabaları ve iradeleriyle açmaları ve sonrakiler için bir örnek teşkil etmelerinin çok önemli olduğunu biliyoruz. Bu değerli emekler, okulumuz Altın Gülhaç öğrencilerinin yollarını aydınlatıyor. Okulumuzun aşamalı ruhsal yolculuğunda her bireyin kendi çabasıyla grup çalışmasının olanaklarıyla yürümesi okulumuzun canlı yaşayan ortak bedeniyle bağlantısının bir gereğidir.
Altın Gülhaç’ın amblemi bir haç ve haçın ortasında açmış bir gülle sembolize edilmektedir. Okulun sembolü kendi amacını ortaya koymaktadır. Haçın yatay çizgisi buradaki yaşamı, dünyadaki isteklerimizi, yaşam tecrübelerimizi ve zorunlu ihtiyaçlarımızın karşılanması, her insanın kendi sınırlarını tanıması ve her türlü talebinin karşılığını ödenmesi gerektiğini ifade eder. Dikey sütün ise; tanrısal ışığın akışını, Tanrısal gücün kendisini temsil eder. Göksel yaşama dikkat çekmek ve Tanrısal çağrıya işaret eder. Haçın ortasındaki merkez nokta ”iki dünyanın” kesişmesidir. Birleşme noktası her insandaki kalpte gizlidir. Bu ruhsal element aracılığıyla her birey Tanrısal ruhla ilişki kurabilir. Bu gizem dolu kesişme noktası dünya ile dünya ile, Gülhaçlılar bunu gülle simgeliyorlar. Zaman zaman yükselmekte olan hayatın anlamı sorusuna son vermektedir.
Genel anlamda insanın ya da kişi olarak benim yaşamımın amacı nedir? Sorusu, doğal olarak düşünen ve hakikati arayan her bireyi gün be gün uğraştırmaktadır. Genellikle bilinmezlikler içinde uyanarak yaşamının çok daha önemli olduğu ve birbirleriyle ilintili ilişkileri içinde kendisini bulacağı tecrübeler aleminde yaşamaya devam eder.
Gül tohumu, insanda var olan bu muhteşem ruh atomu ölümsüz ve sonsuz yaşamın kaynağı, ruhun kaynağına giriş kapısı, insanın kalbinin sağ odasında bulunmaktadır. Eğer kişi isteyerek ve yeterli çaba gösterirse, iç kapı açılacak, haç sembolü bizim için canlı bir gerçeklik haline gelecektir. Tanrısal, kusursuz olanı tecrübe ettiğimizde ve belirgin bir şekilde yaşadığımızda dünyada bilinçli mükemmeliyetle var oluşumuz mümkün olacaktır. Böylesi bir hakikati gerçekleştirmeyi bizler dinin gerçek görevi olarak görüyoruz.
Gülhaç Akımı
Modern gnostizmin oluşumu bundan yaklaşık 400 yıl önce Valentin Andrea etrafında toplanan bir grubun ”Christian Rosenkreuz” üzerine yayınladıkları eserlerle başladı. Hıristiyan dünyasında yeni bir formla gnostik oluşumu ortaya koydular. Ruhsal konulara ilgi duyan birçok insan, bu çalışmayı takdirle karşıladı.
C. R. ismi İsa’nın gerçek takipçileri için kullanılmaktaydı. Sadece İsa’nın takipçileri değil aynı zamanda onun enerjisini bizzat kendisinde taşıyanları ifade etmektedir.
1924 yılında yeni bir şekilde -geçmiş yüzyılların eski ruhsal tecrübelerinin ışığında- Hollanda da bir grup, daha sonra Enternasyonal Altın Gülhaç oldu ve birçok ülkeye açılarak gelişti.
Ruh Okulumuzun kurucuları olan Jan von Reichenborgh ve Catharose de Petri büyük hazineler değerinde eserleri bizlere bıraktılar. Aynı zamanda bir yığın orijinal gnostik kaynağı ortaya çıkararak ilgili olanların kolayca ulaşmalarını sağladılar.
Altın Gülhaç Avrupa kıtasında benzer olan eski Mistik bilgi gelenekleriyle ilişkilidir. İnsanlığın madde dünyasında yaşamaya başlamasından bu güne değin insanlığı kurtarma görevine aralıksız devam etmektedir. Mistik okulun öğrencileri, sadece bu gizli öğretinin taşıyıcıları ve aktarıcıları değildirler. Aynı zamanda, yüksek yaşam olanaklarını tecrübe edilmesinin ve gerçekleştirilmesinin olanaklarını da sağlamaktadırlar.
İnsanın içsel dünyasında tanrısal tohuma sahip olması tamamen gerçektir. Mistik okul kavramıyla ortaya konulmak istenilen, her insanın içinde gizlenmiş bulunan gizemli bir gücün, sırrın önemine vurgu yapmaktır. Ve bu içsel hakikati canlandırmak için yapılması gereken sistemsel bilgilere sahip olmak, uygulamak ve her bireyin kendindeki yeni yaşamı ortaya çıkarmaya olanak sunmaktır.
Biz Altın Gülhaçlılar Antik gnostik geleneğin devamcısı olarak ”İki Doğa Düzeni” iki yaşam kaynağı olduğu gerçeğini vurgulamanın, temel önem ve anlamına işaret etmek istiyoruz. İnsanın tanrısal alemden inerek maddesel yaşama düştüğünü söylüyoruz. Bu tanrısal alemden aşağıya dünyasal aleme sürekli bir çağrı vardır. Bu çağrı içimizde gizli ve gizemli olan tanrısal atomun özüyle tekrar bütünleşmek istediğini kişiye bildirmektedir. Bu tohum, bütün evrensel bilgelerin ve bilgelik okullarının öğrettiği gibi, güç kaynağıdır. Her şeyimizin kaynağı ve ışık olan ”Gnosis” tir.
Tanrısal-Ruhsal ilk Atom
Tamamen durulmaya ve sakinleşmeye başlayan tanrısal çekirdeğin bir sonucu olarak içimizdeki tanrısal ruhun uyanmaya başlaması mümkün olabilmektedir. İnsanlığın maddesel aleme düşmesiyle birlikte başlayan ilk öğreti her dönem içimizdeki öze işaret etmektedir. Eskilerin sürekli dile getirdiği inci gibi sözlerden biri der ki; ”İnsan aramak zorundadır. İlk Hıristiyan gnostikler gibi, günümüz felsefesine ışık tutan ve Altın Gülhaç’ın devam ettirdiği gelenek yoluyla her insanın içindeki tanrısal atom bayrak gibi dalgalandırılmaktadır. Bunu kendisinde başarabilen birey artık insana dair her türlü sınırları aşmış demektir. Kurtuluş ve diriliş kazanılarak gerçek insan denilen düzeye ulaşılmış olunmaktadır.
Dogmatik fikirler ve öğretiler bu yolda insana yardım edemezler. Bu yol her adayın karakterine, kendi istencine, tecrübelerine ve olanaklarına bağlıdır.
Bütün insanlarda olan ve birbirleriyle bağlantısını sağlayan cevher bütün insanlarda aynıdır. Bu nedenle her insan eşittir. Bu gerçeği kabul etme olgunluğuna ulaşan her birey, kendi yaşam düzeyine uygun, yepyeni bir gerçeğe kendisini açmış olmaktadır.
Yaşadığımız Alemde hiç kimse herhangi bir yetkiye sahip olamaz, kimse kendisini yada başkalarını aziz kılma yetkisi bahşedemez. Her aday kendi çabasına bağlı olarak kurtuluş yolunda payına düşeni alabilir. Bu özgürlüğü hiçbir şey onun elinden alamaz. Bu gerçek, Güneş’in ayrımsız her canlı üzerine ışığını saçması gibidir. Her canlı yaşam ekmeğini alır ve kendi ihtiyacına göre kullanır. Evrensel Öğreti, kelimelerle ve öğretileri araştırmakla anlaşılmaz. O ruhsal bir güç kaynağıdır; sonsuz ve ölümsüz. Her bireyin içinde bulunan bu güç bütün kozmos ile birlikte hareket etmektedir. Senden hareketle bu çağrı yanıt bularak yeniden özüne kavuşmuş olabilecektir.
Kimler Altın Gülhaç Yolunu gidebilir?
Nereden geliyoruz ve nereye gidiyoruz sorusunu kendilerine soran ve bunu içlerinde hissedenler bütün insanlar Altın Gülhaç sistemini başarabilme aşamasına gelmiş demektirler.
İnsanın kendi özünü bulması, tecrübe etmesi, tanıması ve gönül rızası ile yol yürümesiyle mümkündür. Kişinin bu yolu akıl ve gönül rızası ile tercih etmesi olmazsa olmaz bir gerekliliktir. Rosenkreuz kişiyi davetin başlangıcından itibaren izlemektedir; ”İnsan Kendini Tanı.” Delfi Tapınağı’nın giriş kapısının üstünde yazan inisinasyon sözüdür bu. Nag Hammadi’de 1945 yılında bulunan yazıtlarda şu değeli inci yazmaktadır: ”Kim kendisini Tanır, Sonsuzluğu Tanır.”
İnsan Kimdir?
Aslında gnostizmin temel değerleri üstüne sizlere sunduğumuz bu bilgiler dahi insan merkeziliğini göstermektedir;
-Kim veya nedir insan?
-İnsanın amacı nedir?
Bütün insanlar kendi yaşamlarına bir anlam verirler. Herkes bir hedef belirleyerek amaçlarını yaşamları kılarlar ve bu amaçlarını gerçekleştirme yolunda yaşamlarını sürdürürler. Ancak öznel ideeler ve istemler uğruna çabaladıkları yaşam ile yaşanması gerekenler çok ayrıdır. Çoğunluğun yaşamları ile talepleri tamamen zıt yönlü olabilmektedir. Bütün bu öznel ve dünyasal tecrübelerin yanı sıra gerçekte bütün insanların ortak bir arzuları vardır ve aslında insanları harekete geçiren de bu güçtür.
Temel Eksiklik
Açıkça ortadadır ki, ne yapılırsa yapılsın insanda asıl olan hep eksik kalmaktadır. İçindeki bu temel eksikliği dünyasal ve yaşamsal eylemlerde bulunarak bastırmış olsa da, onu ortadan kaldırması imkânsızdır. Bu içsel boşluk hissini tamamen ortadan kaldırmak veya yok etmek için yaşamın bütün alanlarında amansız bir koşturmacaya yönelmektedir.
Her gün artan oranda daha çok maddesel şeyler tüketmek ve kullanmak.
Düşünmekten kurtulmak ve
Büyüyerek gelişen güvenlik duygusu ihtiyacı.
Diğer yandan; özgürlük, mükemmellik, esenlik, huzurlu bir yaşam, adalet ve ahenkli bir yaşam istiyoruz.
Bütün bu arka plana rağmen, bir de tanrısal anayurt özlemi ruhumuzun derinliklerinde sürekli insanı hakikate davet eden çağrısını sürdürmeye devam ediyor. İçimizde varlığını sürekli bize duyuran yaşanılmamışlık olgusu, arayışı hızlandırmakta ve içimizdeki hoşnutsuzluğu yeniden uyandırmaktadır. Dünyadaki her şeye ulaştığını iddia edebilecek insanların içinde de bu hoşnutsuzluk çok daha canlı ortaya çıkmaktadır. Bu giderilemez eksiklik duygusunun yanı sıra ve aynı zamanda içsel bir çözüm bulunmaktadır. Bunun için ”Alaadinin Lambası’nın parlatılması gerekmektedir.
Ölçülemez uzmanlar ordusu resmi açıklamalarında insanlığın bu köklü özlemini dindirmeye çalışmaktadırlar. Bu durum kendilerinin başarısızlığa uğradıklarını ortaya koymanın yanı sıra, aynı zamanda çok derin bir bilgisizlik sergilemektedirler.
Yorulmak bilmeksizin denememizin ve tecrübe etmemizin nedeni yaşamlarımızı eksiksizleştirmektir. Bütün hareketlerimizi sağlayan gücün arkasında bizim bu tür davranışlarımız söz konusudur. Bu itki, bireysel, politik, kültürel ve sosyal alanlardaki çabalarımıza damgasını vurmaktadır.
Tükenmek bilmez ideeler dünyasının zenginliğinde yaşamlarımıza ideal bir boyut kazandırmak istiyoruz. Muazzam büyüklükteki enerjileri kullanarak, geçmiş veya vadesi dolmuş enerji yasalarına bağlı olarak, barışı ve savaşı sürekli güvence altına almak istiyoruz.
Ancak bu çok yönlü amaçlar için yeterince geniş bir tecrübeler dünyasında yaşayoruz. Bunun bir gerekçesi var mıdır? Bu inancımız, dünyada dindirilemez arayışımıza son verdirebilir mi? Dünyada huzur ve cennet tamamen bir yanılgıdır. İçimizde dindirilemez bir arzu olan Tanrısal Yurt özlemi dünyada giderilemez. Bu tatmin ancak, bambaşka bir yaşamın sınırlarına yönelmek ve başka boyutlardaki hakikate ulaşmakla mümkündür.
UYANIŞ
Kim derinden, buradaki yaşamın tamamen geçmiş olduğunu ve dünyasal geçmişi yaşadığını kavramaya başlıyor ise, dünyasal yaşam ile sonsuz yaşam arasında tercih yapma olgunluğuna erişmiş sayılır. Buradan hareketle, kendisini hazır hissettiğinde, gizemin örtüsünü kaldırarak gerçeği bulabilir. Ruhsal yasanın gelişimi bizleri sürekli kendimiz ile evren arasında yeni deneyimler yapmaya sevk eder. Gelişime paralel giderek kendimizi tanıma ve iç evrenimizi kavrama olanakları elde etmiş oluruz.
Gerçek ”tanıma” kesinlikle salt düşünsel bir çaba değildir. İçsel yol için elbette ilk önce bilmek ve düşünebilmek önemlidir ama asıl önemli olan kişinin kendi içsel gelişimini sağlayacak ”yeni bilinç” organını ve gücünü kazanmasıdır. Böylelikle nihai olarak kalbimizle düşünmeyi hatırlamış olacağız. Bizler buna hatırlama aşaması diyoruz. İlk Hal ya da Öze ulaşmaya dönüş diyoruz.
İnsanlar eğer yolculuklarının dünya aşamalarında kendilerini sonu gelmez kültürel, siyasi, sanatsal vb gibi çalışmalara verdiklerinde sürekli tanrısal atomla aralarına yeni perdeler çektiklerini göreceğiz. Bizlerin sürekli yeni ideeleri ve uzmanlaşmalarımız, tanrısal alemle yakınlaşmamıza yaramadığı gibi,tam tersine aradaki mesafeyi büyütmektedir. Öte yandan, ne kadar sancılı ve kaçış şeklinde dünyasal tecrübeler yönelinirse o derece kesin bir şekilde kendisindeki gnostik bilinç ile yakınlaşma ve uyum noktasına gelecektir.
Kişi, böylece, başarılı olmak amacıyla yola koyulabilir. Tanrısal kaynağa ulaşabilir. Bizler içimizdeki Tanrısal Planı bulabilir ve bu plana bağlı olarak Tanrısal aleme geri dönebiliriz. Gnostizmin insanlar için gerçek müjdesi budur. Bu gerçek Kutsal Kitap’ta kendisini açıkça ortaya koyar; ” Bizzat sen gerçeksin ve Baba sende ve sizler babadasınız.”
Yeni ÜÇ Kudret
İnsanlığın başlangıcından beri kendisinde uyandırdığı üçlü oluşum yapısı; ruh, can ve beden şeklindedir. Bu üçlü birliğin gelişiminin kozmik etkisi gnostik ( Eflatun ya da violet olarak da düşünebilirsiniz) gücü ile mümkün olabildi. Onun merkezi rolü aracılığıyla, insan tanrısal alem dışındaki atmosferde ve kendi içinde varlığını sürdürme imkanı sağladı. Gnostik violet enerjisi sayesinde, tanrının gücü atmosferce ve insanca alınma olanağını buldu. Kim bu çağrıya kulak verir ve tanrısal boyuta geri dönme rızasını gösterir ise gerçek yaşama ve gerçek kurtuluşa erecektir. Kim hakikatle birleşmek ve gerçeği almak- devamla gnostik bilgelikte söylendiği gibi; ”Eğer sizler O’nu tanırsanız, tanınacaksınız ve O’nu tanımakla kendiniz gerçek yaşama ulaşmış olacaksınız.”
Bu bölümü sonuçlandırırken, ”Modern Okulumuzun kurucularından Jan van Reıchenborgh’un kitabından bir alıntıyla noktalamak istiyoruz:
”Temel ve radikal bir şekilde öze dönüş insandaki üç yeni kuvvetin uyanmasına bağlıdır. Ruh Okulu bundan şunları anlamaktadır;
Birincisi, yeni bir istenç. Bu içimizdeki tanrısal ruhun tutuşması anlamına gelmektedir.
İkincisi, yeni bir bilgelik. Tanrısal planı ve dolayısıyla evreni, insanı tanımak ve insanlığın ışığı olmak.
Ve üçüncüsü, yeni yapma gücü ile tanrısal plana uygun olarak kendi payımıza düşen görevlerimizi üstlenmek.
Bu üçlü süreç, başından beri Ruh Okullarıyla çalışan öğrenci kardeşlerimizin, kazanabileceği bir durumdur. Okulumuz, gerçek insan olmanın anahtarlarını hazır olanlara öğretir. Yeniden doğuş yolunu Modern Altın Gülhaç Okulu öğrencilerine aktarır.
__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
|