Numerologlara göre, bu yıl bilimde patlamayı,ilerlemeyi ve genişlemeyi,yeniliklere açık olmayı anlatmaktadır. Pek çok Numerolog ise 19. yüzyılın bir özel şifresi olduğunu ve hemen yılbaşından başlayarak o çağın yeni bir dönenceye başladığını ifade etmektedirler. 1920'lere bakıldığında aynı sistemle toplamının üç olduğu gözlenmektedir. Bu nedenle dünyanın eğlence ve huzur döneminin başlangıcını açıklamaktadır. 1930 yılları ise askeri bir gerilimin hazırlığını ve fırtına öncesi sessizliği belirtir. Çünkü dört sayısı savaşı, mücadele öncesini, sinsi yatırımları açıklamaktadır. 1940'lar, savaşların sonuçlandırılması, yerle bir olan eski düzenler yerine yeni olgular getirilmesi anlamını taşıyor. 1950'li yılların sayısı altı, sevinçlerin çoğalması, genç kesim tarafından; zırhtan çıkmaya başlamak diye tanımlanmaktadır. Aynı anda ikinci ferahlık dönengesidir. 1960'lar ise yedi sayısına denkleştiğinden dolayı, yeni araştırmalarda, mistik alanlarda ve bilimsel araştırmalarda artışlara teşviktir. Bu huzur yılı olmakla beraber, onu takip eden ve sayısı sekiz olan 1970 yılları tam tersine enflasyonları, bölge savaşlarının çoğalmasını,kriz dönengesini ve yayılmasının gerekçesidir. Sanat ve bilime yönelik gelişimlerde yılların sayılarla bağlantısıdır. 1950'nin sayısı olan altı, ahenk,uyum ve dengeyi simgelediğinden Rock'n Roll dansı ve müzik çeşidi ortaya çıktı. Bu sayı hidrojen elementiyle birebir eşleşmiştir ki, hidrojen bombası hakkındaki deneyim o yıl içinde yapıldı. Diğer taraftan soğuk savaşlar ve gruplara ayrılmaları da altı sayısının karşılıklı güç dengesine bağlamak mümkündür. Bu nedenden dolayı da büyük devletler dengesellikte ön plana çıkarlar.
Emirplerin Gizemi
J. P. Farrel'e göre Dokuz ve On'un birinci kuvvetleri, Dokuz ve On'un ikinci kuvvetlerinin farkıdır. Farrel, Emirp'ler (asal sayılar) üzerinde durmaktadır.
Emirp: Geriden de aynen okunan asal sayılardır. Bu özel kelimenin anlatımını şöyle yapmaktadır. Basamaklar ters döndürüldüğünde ayrı bir asal sayı olan asal için kullanılan deyim. Farrel'e göre son emirpal yıl 1949'dur, bunlardan sonra 3011 gelir. Sayıların esrarı ile alakalı emirpler oldukça ilginçtir.
Sırayla: 13 - 17 - 31 - 37 - 71 - 73 - 79 - 97 - 107 ... ve bunlar sonsuzdur.
Farrel'e göre İstanbul'un fethi ile emirpler arasında bir ilişki vardır. 1453 bir emirptir onun basamaklarına en küçük emirp olan on üç' ü ekleyip, oluşan neticesini görmeyi Farrel tavsiye etmektedir.
Mantıkla Bulunan Astroit
Dünyanın temelinde sayısal bir uyum bulunduğu şeklindeki görüşün geçmişin doğal bir nedeni olarak, eski üstatlar bilimsel açıklamaları rakamlarda arama ve sonucu bulma yolunu izlemekteydiler. Bu tür mantıksal analiz hemen hemen onları şöyle bir düşünceye yöneltebilmekteydi: Yaratan Dünya' yı altı günde yaratmış olmalıydı çünkü faktörlerinin toplamına eşit olan bu sayı ilk kusursuz sayıydı. Günümüzde böyle bir iddia boş görünmektedir. Bununla beraber şunu inkar etmemek lazım:
Pek çok önemli keşif, doğadaki olaylarda birtakım sosyal kalıpların fark edilmesi sonucunda yapılabilmiştir. Bu kalıpların gerisinde yatan nedenlerin bilinememesi ise apayrı bir sorundur. Buna örnek olarak asteroidlerin bulunmasına neden olan Titius-Bode Yasası gösterilebilir. Bu yasanın ortaya çıkışı şöyle olmuştur: Yapılan hesaplamalar sonucunda gezegenlerin Güneş'e olan göreceli uzaklıklarının basit bir sisteme dayalı olduğu fark edildi. Ancak, Mars ile Jüpiter arasında bir boşluk görülüyordu. Bu sebeple söz konusu olan noktaya denk düşen bir gezegen olması gerektiği öne sürüldü. Araştırmalar neticesinde hakikaten de bu noktada bir cismin bulunduğu anlaşıldı. Ancak bu bir gezegen değildi. Artık zamanımızda binlercesi bilinen küçük uzay cisimleri denilen asteroidlerin ilk keşfedileniydi.
Bilim ve Sanatta Sayılar
Rakamların kainatın sırlarının anahtarı olduğu inanışı, pek çok sanatın özünde bulunmaktadır. Aşağı yukarı mistik boyutlara varan bu inanış, on yedinci yüzyıldaki bilimsel devrime kadar ve hatta ondan sonra da bilgi dallarının odak noktasını oluşturdu. On dokuzuncu asırda da Voltaire, D'Alembert, J.J.Rousseau, Diderot sayı bilimini (numeroloji) savunuyorlardı. Rimbaud, sayılar ve renkler arasındaki orantıları arıyordu. Baudelaire, sayılar ile doğayı ilişkilendiriyordu. Eski Yunan'dan kalma bir mirası, matematikçi ve felsefeci olan Pisagor'un mirasını sürdürüyorlardı. Pisagor, rakamlardan ziyade müzikle de ilgileniyordu. Öğretilere göre müzik, rakamlarla ve orantılara bağlı bir titreşim dizisi olan bir sistemdi. Titreşimlerden oluşan kainatsa, rakamsal bir sisteme dayanıyordu. Evren = Titreşim = Orantı = Sayı'dır denilebilir. Bilim ve sanatın en pozitif başarılardan bazıları, esin kaynağını rakamların kainatın sırrı olduğu inanışından aldılar. Farklı bilim ve sanat dalları, rakamların ortaklaşa dili kanalıyla bir araya geldiler. Rakamları birer simge olarak kabullenirsek, bunların simgeledikleri manaları araştırmak da bir çeşit yaratıcı uğraştır. Tabi ki soyutsal olarak denebilir. Hatta bir gizem anahtarı olabilir. Astronomi, şiir, müzik, mimarlık ve ilahiyat, rakamlar yoluyla "harmonia mundi"yi, dünyadaki ahengi yansıtmaktadır.
Rakam her şeyde vardır. Bu düşüncenin bir anlatımı St. Augustine'in dans konusunda söylediği şu sözlerde gözlemlenebilir: "Dansta size zevk veren şeyin ne olduğunu sorun; sayıların " Bak, işte buradayım!" dediğini duyacaksınız. Bedensel duruşların güzelliğini inceleyin; her şeyin sayıca yerli yerinde olduğunu göreceksiniz. Bedensel hareketlerin güzelliğini inceleyin; her şeyin sayıca dakik olduğunu göreceksiniz." Rakam, dünyasal ahengin ve düzenin özüdür.
Sayılara karşı olan ilgiyi ya da ifade ihtiyacını yada bir aydınlatma merakını çağdaş felsefecilerde ve matematikçilerde de gözlemlemek olasıdır. Mükemmel bir sanat yapıtı yaratmanın yolu, rakamları doğru bir şekilde kullanmaktan geçer. Bu düşüncenin temeli Eflatun'a kadar götürülebilir. Eflatun karşılıklı tartışmaya dayanan felsefi yapıtı Philobus'ta şöyle diyordu: " Ölçü ve orantı nitelikleri, değişmez bir biçimde, güzellik ve inceliği oluşturur." On beşinci yüzyıl ortalarında yaşayan mimar Leon Battista Alberti ise aynı görüşü şöyle anlatmaktaydı: "Kuşku yok ki, doğa bir tutarlılık ve süreklilik içinde davranmaktadır. Doğanın bütün işlemlerinde değişmez bir benzeşme vardır. Buradan vardığım sonuç şudur ki, kulaklarımızda hoşnutlukla çınlayan ses birliğini sağlayan sayılar ile gözlerimizi ve zihinlerimizi okşayan sayılar tıpatıp aynıdır." Mezopotamya üstatları için rakamlar sadece bir nicelik işareti değildi. Niceliği geçen, bir güce sahip olan, kutsal (yüce) sayılan bir simgedir. Tıpkı içinde özel bir güç taşıyan bir değeri, bir anlamı olan isim gibi.
Çok daha ileriye gidildiğinde, rakamların bir başka özelliği ile karşılaşılır. Rakamlar, bir noktadan sonra sadece nicelikler arasındaki ilişki, orantıları ve karakterleri kapsamıyor, hatta nesnelerin temeline (özüne) varıyorlar. Corbusier'nin Modüler diye isimlendirilen sistemi, eski çağlardan itibaren özellikle göze hoş gözüktüğü için kabullenilen bir oran olan, altın kesim kuralına dayanmaktaydı. Çizginin altın kesim kuralına göre bölünmesinde gözlenen ölçü şöyleydi: Çizginin tamamı ile en uzun parçası arasındaki oran ve uzun parça ile daha kısa olan parça arasındaki oran hep aynı kalmaktaydı. Yunanlılar bu oranı 'phi' harfiyle isimlendirmekteydiler. Oran yaklaşık olarak 1,618 sayısına eşittir. Bu sayı sürekli kendisiyle çarpıldığı takdirde, bir sayı dizisi elde edilir. Bu dizideki ilk iki sayıdan sonra gelen her sayı kendisinden önceki iki sayının toplamına eşittir. İsmini, 1200 yılında Pizza Kulesi'nde çalışan matematikçi Leonardo Fibonacci'den alan bu Fibonacci serilerinin daha basit bir örneği şu ardışıklıktır: 1, 2, 3, 5, 8... Fibonacci dizileri aslında doğadaki, pek çok sayıda örnekte görülen oran ve orantılarda mevcuttur: Bitkilerdeki yaprakların düzenlenişi, salyangoz kabuklarındaki sarmallar Kedilerin ayak tabanı gibi... Corbusier'nin Modüler sistemine dayanan yapılardan bazıları şunlardır: Fransa'nın Ronchamp kentinde bulunan kilise, birçok ünlü kentte bulunan apartman blokları, Pencap'ın Çendihar kentinde bulunan yönetim binası. Ama altın kesim kuralının herhangi bir orana göre daha güzel bir ahenk sağladığını söylemek zordur. Boyu ve eni altın kesim kuralına uygun bir orantı içinde olan bir dikdörtgen, uzun bir süre ideal şekil olarak görülmüştür. Oysa, 1876'da deney yoluyla şu gerçek meydana çıktı: Deneye tutulanların yüzde 35'i, laboratuar ortamında kendilerine gösterilen 10 dikdörtgen içinde altın kesimi kuralına uygun olanı seçmesine karşın, aynı kişiler bir resim galerisinde daha çok dar dikdörtgenleri seçtiler. Bu seçime göre dikey şekillerde 5/4, yatay şekillerde ise 4/3 oranı tutulmaktaydı. Soruna belirli orantıların yeğ tutulması açısından yaklaşacak olursak, mimari yazar P.H. Scholfield'in şu belirlemesine hak vermek gerekebilmektedir: "Olaya mutlak bir orantı açısından bakılırsa, bütün dönemlerdeki düzenleme örneklerinin kendiliğinden olarak hep aynı ilişki türlerini vermesi gerekir. Oysa gerçekte durum böyle değildir. Ortaya çıkan matematiksel ilişki türleri, dönemlerinin matematiksel bilgi düzeyine sıkı sıkıya bağlıdır."
Rakamsal kalıpların rehberliğiyle varılan bilimsel buluşların farklı bir örneği de kimyadan verilebilir. On dokuzuncu yüzyılda Rus kimyacısı Dimitri Mendeliyev, elementleri atom ağırlıklarına göre sıraya dizdiğinde, birtakım modellerin ortaya çıktığını gördü. Öyle ki, bu sıralama yatay ve dikey bir sıralama sistemine konulduğu zaman, kimyasal özelliklerin bu sisteme uygun sistematik bir değişkenlik gösterdiği ortaya çıktı. Sistemi oturtmak açısından, bazı hallerde belirli elementlere atfedilen atom ağırlıklarını gözden geçirmekle, henüz keşfedilmemiş belirli elementlere denk gelen bazı boşluklar bulunduğunu varsaymak gereği ortaya çıktı. Daha sonraki buluşlar Mendeliyev'in bu düşüncesini destek verir bir biçimde doğruladı. Nitekim bilinen bütün elementler bu periyodik tabloya düzgün bir biçimde uymaktadır ve atom yapısına ilişkin çağdaş bilgiler bu modellerin oluşumunu bize açıklamaktadırlar.
Sayıların, Felsefe, Bilim ve Psikolojisi
Numeroloji sayıların bilimi, psikolojisi ve felsefesidir. Yaşam konusunda (geçmiş, şimdi, gelecek) bizi bilgilendiren ve hayatı daha iyi anlayabilmemizi sağlayan oldukça eski bir metodudur. Yaşam birden dokuza kadar olan sayıların olduğu daireler içinde gelişir. Rakamlar hayalinizin alabildiği kadar fazla olsa bile ne kadar büyük olursa olsun her sayı bir ve dokuz arasında bir sayıya indirgenebilir.
Numeroloji bir bilim dalıdır. Bir fizikçi ve matematikçi olan Sir İsaac Newton düzen sistemine inanırdı. 'Güneş yarın doğacaktır, çünkü dün doğmuştur ve bugün de doğdu.' Gerçekte bilim, uyum ve dengenin karmaşadan ortaya çıktığını, ihtimal ve şansın dünyayı etkisi altına aldığını keşfetmiştir. Numeroloji düzeni, karmaşanın içinden çıkartır. Kendi rakamlarınızın farkına varmakla hayatınızdaki dengesiz gidişatı deneyimleme sonucunda ödüller kazanabilirsiniz. Düzensizlik ve karmaşanın içinden farklı bir anlayışın ödülleri gelip, deneyimler sizi kuvvetlendirip hayatınızda size uzun süreler boyunca yardımcı olacak, yol gösterici rehberinizdir.
Numeroloji size pratik olarak kişisel gelişiminiz konusunda da yardımcı olabilir. Amerikalı Numerolog Florenca Campbell şöyle demektedir: "Ruh ya da bilincimiz, geçmişten edindikleri ile şimdiki ihtiyaçlarını belirler. Geçmiş, şimdimiz üzerinde söz sahibidir.
Geçmiş deneyimleri, şimdinin oluş biçimi ve geleceğin muhtemel yapısı, içimizdeki gizli bir "süper ego"nun belleğinde saklıdır. İnsanlar için yaşamlarının türlü kesitlerinde bazı karanlık devreler vardır.
Örneğin, ana rahmindeki embriyo ( cenin ) doğum sonrasında bu devresini hatırlayamaz. Oysa evrenin kurgusu böyle korumasız bir varlığı, kendi başına korumakta ve yönlendirmektedir. Durum böyle olunca da, ebeveynlerden bağımsız olarak, insanın evren tarafından önceden belirlenmiş bir yazgısı olduğu söylenebilir. Numeroloji bu karanlık dönemlerimizin bir şifresi olmaktadır. Geçmiş şimdi ve gelecek böyle dişli bir çarkın düzenli dönüşlerinden ya da bir tür şifreleme sisteminden geçmektedir." Felsefe olarak ise, numeroloji hayatımızın erdemlerini içermektedir. Bu bir sistematik düşünce ve bilgi teorisidir. Yunanlı filozof Pisagor, en eski numerologlardandır.Ve bugünkü modern numerolojiyi teorileriyle oldukça etkilemiştir. Pisagor sayıların 'tüm hayatın özü' olduğuna inanıyordu. Pisagor'a göre rakamların anlamı:
1. Özün sayısı (birlik ve bütünlük)
2. Karşıtlık, değişiklik (ikilem ve çelişki)
3. Aracılık, bütünlük, başlangıç, orta ve son (yücelik)
4. Doğruluk, adalet, dünya (sınırlı)
5. Evlilik (çeşitlilik dahilinde yükseliş)
6. Şans (uyumluluk)
7. Tüm evren (Tanrısal güç 3 ve dünya 4'ün toplamı olan 7 ) (mükemmellik)
8. Sağlamlık(şans)
9. 3x3 ya da tüm sayıların özü. (spiritüalizm)
10. Sonu olmayan yeni bir dizinin başlangıcı (barış dahilinde bütünlük)
Ortaçağ büyücülerine göre ise okült çarpım cetveli veya rakamlar şöyleydi. Biri, on yap. İkiyi, bırak gitsin, Üçü de, İşte böylece zengin olursun. Dördü kaybet. Beş ve Altıyı, Yedi ve Sekiz yap. O zaman iş tamam olur. Dokuz, bir'dir. On'da hiçtir. Numeroloji aynı anda psikolojinin de bir versiyonudur. Kişiliğin keşfedilmesini sağlar. Lider olarak, devrimci çalışmaların psikoloğu Sigmund Freud ve Carl Jung insan kişiliğinin zayıf ve güçlü taraflarını kavramanın değerini belirtmişlerdir. İkisi de insanların nasıl bir yapı sergilediklerini anlamak için kendi görüşleri ve düşünceleri yönünde uzun yıllar çalışmışlardır. Kişisel gelişimlerin insan üzerindeki etkisi konusunda da çalışıp, çeşitli araştırmalar yapmışlardır. Freud özellikle de seks, arzular ve iç güdüler, konularıyla ilgilenip, insan zihniyle ilgili çalışmalar yapmıştır. Jung ise daha çok paranormal olaylar ve ruh konusunda yazılar yazmıştır.
Numerolojide olabilecek bütün psikolojik karakterleri bir ile dokuz sayıları arasındaki rakamlar içerir. Alman filozofu Immanuel Kant ise, 18. yüzyılda evrenin anlaşılabilirliğini sergilemek amacıyla köktenci bir atılımda bulunmuştur. Kant, dünyadaki düzenin kaynağını, insan zihninin düşünme sürecinde ve kendisinde kullandığı kavramlarda algılamaktaydı. Bu görüşü öylesine benimsemişti ki şu sözleri söylemekten çekinmiyordu: "Zihnimiz kendi yasalarını doğadan çıkarmaz, tersine bu yasaları doğaya dayatır. Neden ve sonuç, zaman ve uzay, matematik ile mantığın yasaları... bunların hepsi zihin yapımızın ürünüdür." Ne var ki, çok az bilim adamı ve filozof bu görüşü kabul etmiştir. Çünkü evrenin kendine ait özellikleri sırf insan zihninin yapısına dayanarak açıklanamaz. Ayrıca, hangi teorilerin dünyadaki hakikate uyumlu olduğunu sadece deney gösterebilir. Bu açıdan, evrenin gerçekte ahenkli ve basit yasalara uyum gösterecek şekilde olması son derece ilgi çekicidir. Rakamların, insanın gözükmeyen içsel karakterini sergilediği, numeroloji ilkeleri içinde yer alır. İnsanın görünen karakterinin sayısı, adındaki "sessiz harflerden" ; görünmeyen karakterinin sayısıysa "sesli harflerin" toplamından elde edilir. Bu söylenenler, Tevrat'a dayanmaktadır. Kökeninde insanoğlundan değil de, göksel katmanlardan türediği belirtilmektedir. Aynı inanç, insanların isminin öncesiz bir zamanla doğal kader sonucunda konduğunu, önceden belirlendiğini savunur. Diğer taraftan, burçların gezegenlere dayandırılması gibi, numeroloji de sayılara dayanan bir tür burç kategorisini anlatmaktadır. Adımızın harflerinin numeratik denilen sistemle elde edilen veriler, genel davranış biçimini anlatmaktadır. Özel durumlar ise, bu sayıların kendi aralarında dört işleme tabi tutulmasıyla ortaya çıkar.
Numeroloji Hesaplama ve Örnekleri
Ad Sayınızın Hesaplanması
Adınız ile soyadınız sayısal değerlerine döndürüldükten sonra toplanır. Ancak unutulmaması gereken çok önemli nokta iki isime ve iki soyadına sahipsek tamamı değerlendirmeye alınarak numeratik işleme başlanmalıdır. Toplam bulunan değeri tek haneye indirgemeliyiz. Bulduğumuz bu tek haneli sayı bize karakter analizi yorumumuzu ve kader yorumumuzu öğrenmemizi sağlayacaktır.
Harflerin Rakamsal Değerleri
1 A J S Ş
2 B K T
3 C L U Ç
4 D M V
5 E N Ğ W
6 F O Ö
7 G P Y Q
8 H Ü Z
9 İ R I X
Yukarıda görülen tablo bizlere karakter yapımız konusunda bilgi edinmemizi sağlayacaktır. Ek olarak daha ayrıntılı bilgiler konusunda ise başka tablo kullanmamız gerekir...
İsim Sayısı Hesaplama Örneği (ad ve soyad)
Ş E R M İ N
1 5 9 4 9 5
33
Ç A G L A
3 1 5 3 1
13
33+13=46
Bulduğumuz sayısal değeri tek haneli bir sayıya ulaşana dek indirgememiz gerektiğini unutmamalıyız. 4+6 = 10=1 Tek haneli sayıyı elde edene kadar indirgememiz gereklidir. Tek haneli olarak elde edilen sayı bize ad sayımızın bilgisini yani karakter yorumumuzu verecektir.
Doğum Sayınızın Hesaplanması :
Doğum tarihinizi tam olarak yani; gün, ay, yıl değeri şeklinde ele almakla işe başlamalısınız. Fakat, kimi insanların hüviyeti gerçek doğum tarihi farklıdır. Böylesi bir durum halinde her iki tarih ayrı ayrı ele alınarak değer birimiyle yorum kısmındaki sayısal değeri okunmalıdır.
Doğum Sayısı Örneği
Gün Ay Yıl
22 + 12 + 19 + 57 = 110 1+1+0=2
2 1 1 __ 5
2 2 9 __ 7
+__
+__ +__ +__
4 + 3 + 10 + 12 = 29 2+9=11=2
Sonuç tek haneli sayıya indirgendiğinde karşımıza çıkan bu tek haneli bu sayı bizlere gelecek bilgisini yorumunu verecek olan doğum sayısı değeridir. Bulunduğunuz yıldan doğum sayınızı çıkardığınız takdirde o yıla ait olan genel bir gelecek bilgisi yorumunuzu bulacaksınız.
Search results for "ESKİ UYGARLIKLARDA SAYILAR SİSTEMİ SAYI BİLİMİ NUMARELOJİ"
5 Cevaplar
Cevap yazma
1 cantar, Bir 12/04/2010 at 15:08
Ad Sayılarının Genel Yorumları
Ezoterik Numeroloji
Ezoterik numeroloji sayıların arkasındaki (her bir sayı için) değer kalitesi ve önemi ile ilgili çalışır. Sonsuz potansiyelle insan potansiyeli ilişkilendirilmiştir; Güneş sistemi, yıldızlar, ay ve diğer sistemlerle bağlantı kurmuşlardır. Ezoteristler potansiyeli tüm hayatta gördükleri için, zihnin çalışma sistemi üzerinde derin araştırmalarda bulunmuşlardır. Ezoterist birisi için sayılar zaman zaman gerçekçi ve mantıksal bir zihnin asla var olamayacağı görüşünü ortaya çıkarmıştır. Yüzyıllar boyunca pek çok sayıda ezoterist ve düşünürün bilgileri insanları etkilemeyi başarmıştır. İnsan soyunun düşünceleri somutlaşmadan mantığa uygun görünmeyen bir çok yeni şeyleri ortaya çıkaran kaşifler bulunmaktadır. Ortodokslar dünyanın düz olduğunu savunurken dünyanın yuvarlak olduğu fikri Kristof Kolomb gibi bir gezgin kanıtlamadan önce belki de bir ezoterist tarafından yüzyıllarca önce ortaya atılmıştı.
__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
|