Bunlar zuhur ederse kaçın !
Abdullah ibn-i Ömer radiyallâhü anh anlatır:
“İran’ın fethi sırasında Halîfe Hazret-i Ömer, Muâviye oğlu Nadle’yi Hulvân taraflarına göndermesi için başkumandan Sa’d bin Ebî Vakkas’a bir fermân yazmıştı. O sırada Sa’d bin Ebî Vakkas’ın karargâhı Kadisiyye’de bulunuyordu ve kendisi de oradaydı. Halifenin fermânı üzerine üç yüz kişilik bir süvari birliğinin başına Nadle’yi koyarak hemen Hulvân’a gönderdi. Oraya varan Nadle, Hulvân ve çevresini kuşatarak geniş çapta ganîmet ve esir topladı. Daha sonra da karargâha dönmek üzere yola çıktı. Bu arada bütün ganîmet ve esirleri de beraberlerindeydi. Bir ara, bir dağın eteğine geldiklerinde namaz vakti olmuştu. Nadle kâfileyi durdurdu ve namazı edâ etmek üzere bizzat kendisi ezân okudu. Fakat ezânın her cümlesini söyleyişinde dağdan bir ses aksediyordu. Nadle’nin okuduğu ezânın herbir cümlesinden sonra gelen seslerin ifâde ettiği mânâlar sırasıyla şöyleydi:
Nadle: “Allâhü ekber, Allâhü ekber” (Allah her şeyden büyüktür, Allah her şeyden büyüktür.)
Ses: “O büyük zâtın şânını yücelttin ey Nadle!”
Nadle: “Eşhedü en lâ ilâhe illallah” (Ben şehâdet ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur.)
Ses: “Bu ihlâs sözüdür ey Nadle!”
Nadle: “Eşhedü enne Muhammeden Rasûlüllah” (Ben şehâdet ederim ki Muhammed Allah’ın Rasûlüdür.)
Ses: “O (Muhammed), geleceğini Îsâ aleyhisselâmın bize haber verdiği peygamberdir.”
Nadle: “Hayye alessalâh” (Namaza gelin!)
Ses: “Ona gidene ne mutlu! Onu devamlı olarak edâ edene ne mutlu!”
Nadle: “Hayye alelfelâh” (Kurtuluşa gelin!)
Ses: “Muhammed aleyhisselamın davetine icâbet eden kurtulur. Onun yolundan giden felâh bulur. Muhammed aleyhisselamın ümmeti için bekâ ve kurtuluş ancak onun yolunda gitmekle mümkündür.”
Nadle: “Allâhü ekber, Allâhü ekber, Lâ ilâhe illallah” (Allah yücelerin yücesidir. Allah’tan başka ilâh yoktur.)
Ses: “Tam bir ihlâs sahibi oldun ey Nadle! Bununla, Allah senin vücudunu cehenneme haram kıldı.”
• Nadle dağdan akseden bu sesleri duymuştu. Ezânı bitirince yüksek sesle şöyle seslendi: “Ey ses sâhibi, Allah’ın merhametine nâil olasın! Kimsin sen? Melek misin, cin misin, yoksa insan mısın? Sesini işittik, fakat seni göremedik. Bize kendini göster de görelim.”
Nadle’nin isteği üzerine aynı ses şöyle diyerek cevap verdi: “Biz Allah’ın cemâatiyiz, Rasûlullah’ın cemâatiyiz, Halîfe Hattab oğlu Ömer’in cemâatiyiz.”
Ve peşinden yaşlı bir adam ortaya çıktı. Saçı sakalı ağarmıştı. Kocaman bir başı vardı. Üzerine yünden iki giysi giymişti. Önce oradakileri selamladı: “Esselâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berakâtühü.”
Biz de kendisinin selâmına mukabele ettik: “Ve aleykesselam verrahme.” Sonra sorduk: “Allah’ın rahmetine mazhar olasın, sen kimsin?”
Söze başladı ve şunları söyledi:
“Ben, Yerilâ oğlu Zerneb’im. Aynı zamanda Allah’ın sâlih kulu Meryem oğlu Îsâ’nın vâsisiyim. Beni buraya o iskân etti (yerleştirdi.) Bu dağda ikâmet etmemi o fermân buyurdu. Beni buraya yerleştirirken de uzun ömürlü olmam ve kendisi tekrar gökten ininceye kadar yaşamam için Allah’a dua etti. Allah’ın Rasûlü Muhammed aleyhisselama kavuşamadım. Onun yüzünü görme bahtiyarlığına erişemedim. Medîne’ye varınca Rasûlüllâh’ın halîfesi Hazret-i Ömer’e selamımı götürün ve deyin ki: “Yâ Ömer, işi sıkı tut, yaklaştır. İş zamanı geldi.” Ayrıca size şu söyleyeceklerimi de kendisine mutlaka iletin. Zirâ bu anlatacaklarım, Ümmet-i Muhammed’in içinde zuhûr ettiği zaman kaçmak gerek, kaçmak! Onlar bir nevi kıyâmet alâmetleridir.
1 ) Erkekler erkeklerle, kadınlar da kadınlarla yetindiği ve münâsebetsiz alâkalar kurulduğu zaman.
2 ) Büyükleri küçüklerine merhamet etmez, küçükleri de büyüklere hürmet göstermez olduğu zaman.
3 ) Emr-i bilmarûfu, yani birbirlerine iyiyi emir ve tavsiye etmeyi bıraktıkları, nehy-i anilmünkeri yani birbirlerini kötülüklerden ve Allah’ın haram kıldığı ve yasak ettiği şeylerden sakındırmayı terk ettikleri zaman.
4 ) Âlimleri, para ve dünyalık karşılığında ilim irfan öğretmeye başladıkları zaman.
5 ) Yağmurlar, daha çok yaz mevsimlerinde yani yağmura ihtiyaç olmayan mevsimlerde yağmaya başladığı zaman.
6 ) Çocuklar ana babalarına kin ve öfke ile davrandıkları zaman.
7 ) Âlicenaplık, izzet ikram ve cömertlik duyguları azaldığı zaman.
8 ) Büyük ve gösterişli binâlar çoğaldığı zaman.
9 ) Hevâî, nefsânî arzuların esiri olunduğu zaman.
10 ) Dünyalık karşılığında dînî esaslar fedâ edildiği zaman.
11 ) Adam öldürmek, çok hafif bir suç sayıldığı ve cinayetler çoğaldığı zaman.
12 ) Akrabalık bağları koparıldığı zaman.
13 ) Haklar para karşılığında satılır olduğu zaman.
14 ) Minâreler çoğaldığı zaman.
15 ) Mushaflar dağıldığı zaman.
16 ) Câmiler süslendiği, zînetlendiği zaman.
17 ) Açıktan rüşvet alınıp verildiği zaman.
18 ) Fâiz yenildiği zaman.
19 ) Zenginlere itibar edilir olduğu zaman.
20 ) Kadınlar binicilik yaptığı zaman.
Bunları söyleyen ihtiyar biraz sonra gözümüzden kayboldu. Bir daha kendisini göremedik.”
• Anlatıldığına göre Ebû Vakkas bin Sa’d sonraları aynı yere tekrar gitti. Bu sefer maiyyetinde dört bin kişilik bir ordu vardı. Yine aynı yere kondu ve kırk gün kalarak her namaz vaktinde yüksek sesle ezanlar okuttu. Ancak bu sefer öncekine benzer hiçbir ses işitilmedi.
《 Tenbîhü'l-Gâfilîn, Ebû'l-Leys Semerkandî 》
__________________
Nesimi'ye sormuşlar;
O YAR ile hoş musun?
Hoş olayım olmayayım o YAR benim
Kime Ne!
|