“Hayat bir uykudur; ölünce uyanır insan.
Sen erken davran. Ölmeden önce uyan” (Hz. Mevlâna)
Dünya(sın) da bunalıp, sıkılan insan, kendisindeki hakikatin açığa çıkıp çıkmaması uğrunda iç âleminde devamlı kargaşa yaşar. Nefsi ile mücadele edip, savaş verir. Bir müddet sonra İç dünyasında yaşadığı bu kargaşa onu iyice sıkıp, bunaltmaya başladığında kendi varlığını, âlemi, derinden sorgulamaya başlar.
Bu sorgulama süresince, ben kimim?.. Neden buradayım?.. Yaratılış gayemden, hakikatimden haberdar olmak istiyorum! Feryatları yükselmeye başlar. Neticede ölü olduğu mezarı (bedensellik bilinci) sorgu melek(e)lerini çalıştırabildiği oranda kabir âlemine dönüşür.
Burada nefis ağırlıklı beden zannı, birimsellik bilincini yakmaya başlar. Ateşten (cehennemden) geçmeye başlar. Kişi sıkılıp, bunalır. Beyinde büyük bir sıkışmanın, tazyikin, sıkıntılı durumun yaşandığı bu sorgulama süreci sonunda oluşan farkındalık ile bir süre sonra kişi kendi fıtratına (istidat ve kabiliyetine) göre faydalanıp, değerlendirebileceği yeni bir veri tabanı (format) ile hakikati yavaş, yavaş algılamaya başlar.
Bu algılama ile beyinde oluşan bilinç sıçraması neticesi kişinin hakikatine ait bilgi özünden, bilincine doğru Allah’ın “ZÜL CELALİ VEL İKRAM”(Celali ile ikram edici) Rahman suresi/27 ayeti hükmünce akmaya başlar.
Bu süreçte insanın, farkındalık dan uzak olan şuuru içsel dünya frekansıyla rezonansa girer ve özündeki hidayet eden, karanlıktan aydınlığa çıkartan ilim ağırlıklı boyutsal yapı (mehdi) kişinin bilincinde belirir. Bu yapının şefaati ile kişi, birimsel ayrı, ayrı varlıkların olmadığı parçalardan oluşmamış "TEK, bütünsel, tümel" yapının farkına varmaya başlar.
Bu farkındalıkla uykusundan uyanır (kıyameti kopar) genetiğinin, terkibinin, şartlanmalarının oluşturmuş olduğu sanal benliğini terk edip(öldürüp), yepyeni bir veri tabanı ile bilinci gömülü olduğu benlik mezarından dirili verir.
İşte bu yaşanan "ÖLMEDEN ÖNCE ÖLMEK” denilen haldir. Bu farkındalığa ulaşanda eski veri tabanı (bilinç) yok olmuş, yep yeni bir bakış açısına sahip bir formatla bilincin doğumu gerçekleşmiştir.
Düşünen, tefekkür eden akıl artık bu şuurla baktığında âlem de “TEK” den başka varlık bulamaz. Sonuçta anlar ki!. Tüm boyutlar ve içindekiler her an o Tek den çokluk görüntüsü olarak yansımakta, açığa çıkanların her biri de bu suretle TEK olana perde görevi yapmaktadır.
|