Güvensizlik
Delia Steinberg Guzman, Filozof tarafından yazıldı
GÜVENSİZLİK
İnsanların artık daha zayıf olan sağlığını bozan birçok sorunun yanı sıra sutil olsalar da salt fiziksel olanlardan daha az zarar vermeyen psikolojik hastalıklar vardır.
Güvensizlik, toplumlarda artmakta olan, yayılan bir aşındırıcıdır. Politika ile şekillendirilen büyük insan gruplarındaki karmaşık biçiminden, aile birliğine ve basit insan ilişkilerine kadar tüm birlikte yaşam biçimlerini yok eder.
Güvensizliği ne salt kötülükle, ne kötü ve kasıtlı niyetlerle karşılaştırabiliriz. Aksine, bu tavır diğerlerinde kötü niyet olduğunu varsaymaktır. Ne yazık ki çoğu durumda şüphe doğrulanmaktadır.
Bu konuda, birbirlerine taban tabana zıt ama aynı kapıya çıkan iki tavırla karşılaşırız: kayıtsız şartsız güven ya da tam güvensizlik.
Güvensizlik duymayan, aksi kanıtlanana kadar herkes iyidir anlayışından hareket eder. Var oluş şekli, aynı biçimde düşünen ve davranan diğerlerini kendisine çektiğinden bu kişi bazı çok güzel deneyimlerin sahibi olur. Ama yaşamı “orman kanunu” bakış açısından görmesine neden olacak çok büyük hayal kırıklıkları da yaşar; “orman kanunu”na göre kendi yolunu diğerlerini açık veya üstü kapalı darbelerle saf dışı ederek açmalıdır. İnsan bu sisteme katılmak istemese de, kendisini başka bir olanak olmaksızın saf dışı etme ya da edilme durumunda görür. Güvensizlik duyan kişi birçok acılı durumdan kurtulur; ama iyi şeyler bulmak için birçok iyi fırsatı da kaçırır. Bu insan aksi kanıtlanana kadar herkes kötüdür gerçeğinden hareket eder; o “orman kanunu”nda üstünlüğü ele geçiren, yaralayan ve yaralanmadan kaçandır.
Kısaca, aksi kanıtlanmayana kadar herkes iyidir ya da kötüdür... Ama gerçek şudur ki temiz suyu kirletmek kirli suyu temizlemekten çok daha kolaydır; güvensizlik her şeyi kirletir ve suları doğal saydamlığına döndürmek çok zordur. Tıpkı, çamurlu bir ırmağın yüzeyindeki yansımasına bakan bir kişi gibi olayları bulandırır, deforme eder ya da onları görme biçimini yitirir.
Bu genel güvensizlik durumunun son noktası olarak, insan davranışında korkunç bir haksızlık noktasına gelinir. Kişiler birbirlerine herhangi bir neden ya da ihtiyaç olmadan körlemesine darbeler indirirler. İnsanlar bazıları gerçek ve bazıları da sahte olan birtakım davranış biçimlerinin arkasına gizlenip ve onların kılığına bürünüp kendilerini herkesin birbirine karşı olduğu acınacak bir yalnızlıkta bulurlar. Ve son olarak güvensizliğin maskelerinden biri olan korkuya gelinir.
Yaşamın bizi karşılaştırdığı bu sorunların çözümünü bir kere daha kendimize soralım. Çok kereler savunmuş olduğumuz gibi sağduyuya, bilincin işleyişi ve kişiliğin eğitimi için kullanılacak olan uygun bir dozda ayırt etme becerisini geliştirmeye gerek vardır. Sadece bu şekilde, gelişmiş, sağlıklı ve istikrarlı kriterimiz, bize neye güvenmek ve neye güvenmemek gerektiğini doğru ölçüde bildirecektir. Bu formülü sadece güvenip güvenmeme konusunda değil; aynı zamanda, güvensizliğin gölgesi olan, çok sayıda yaşamı karartan korku için de bir yatıştırıcı olarak aramalıyız.
Kendimize soru sormayı ve yanıt vermeyi öğrenelim. Diğerleriyle olan diyaloğumuzu hassas bir şekilde iyileştirebilmek için bu iç diyaloğu gerçekleştirmeye çalışmamız çabamıza değecektir.
* Delia Steinberg Guzman’ın şeylerin geçiciliği ve sürekliliği, yanılsama ve gerçek konularında makalelerinin bulunduğu “Maya’nın Oyunları” ve felsefi-psikolojik makalelerinden oluşan “Özgürlüğe Uçuş” adlı eserleri Türkçede yayınlanmıştır.
(Sevgimle kalın)
(Alıntıdır)
__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
|