Alıntı:
Hanbey Nickli Üyeden Alıntı
Marifetnamede astronimiden bahseder astrolojiden değil. Şu hadisi duydun mu peki sen; kim yıldızlarla ilgili bir ilim İktibas etmişse Sihirden bir şube İktibas etmiştir. Ebu Davud da geçen hadisi şerif. Yıldızlardan ibret için yön bulma için coğrafi ve astronomik anlamda istifade etmek caiz senin şu saydığın şekilde istifade etmek ise sihirden bir şubedir. Marifetnamede Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretleri senin dediğinden değil benim dediğimden bahseder. Bilmeden savunup kendine zarar verme.
---------- Post added 02.09.21 at 12:46 ----------
Eğer böyle bir şey varsa inan o da kuvvetle sihirdir. Allah'ın ismi şeriflerini yazacaksın Şafii mezhebinde Nevis kabul edilen köpeğe yedireceksin. Bu şekilde Allah'a sığınırım Allah'ın ismine saygısızlık yapar insan ve şeytan bu yüzden o insana yardıma eder. Bundan Allah'a sığınırım. Cübbeli hoca bazen bilmeden büyük hatalar yapıyor işte.
|
bunu bilgilenmeniz ve yanlışlarınızı düzeltmeniz için paylaşıyorum marifetnameden bir bölüm
18 Mayıs 1703 tarihinde Erzurum’un Hasankale ilçesinde dünyaya gelen, 22
Haziran 1780 tarihinde Siirt’in Tillo ilçesinde Hakk’a yürüyen ve oradaki türbesine defnedilen Hak dostlarından âlim, şair, mutasavvıf bir şahsiyet olan İbrahim Hakkı Hz., ansiklopedi mahiyetindeki ‘Marifetnâme’ adlı, pek bilinen eserinin ‘Onuncu Fasıl / Üçüncü Nev’i: Yedi Gezegen ve Te’sirleri / Yedi gezegenin birbirine nisbetle benzerliklerini ve Yeryüzünde bu gezegenlerin hangi gece ve gündüzün hangi saatlerinde ne gibi te’sirleri olduğunu bildirir’ başlıklı bölümünde yer verdiği otuz beyitlik ‘Saat-nâme’ de denilen şiirinde “Bu şiirimde felekler ilminin sırlarını açıkladım ve otuz beyitte uğurlu ve uğursuz vakitleri anlattım.” demiş ve bizlerin ibret almasını istediği bir şiir kaleme almıştır.
İsterseniz sözü uzatmadan İbrahim Hakkı Hz.’nin yazdıklarını okumaya başlayalım:
“Ey aziz! Ehl-i ibret ve hayret demişlerdir ki, bu âlem, ne kadar garîb ve acîb yaratılmıştır. Bu gökler ne garîb san’at ve hikmet; bu cihanı tanzim, ne nihayetsiz kudret ve azamettir. San’at ve hikmet sahibi olan Allahü Teâlâ bütün noksanlıklardan münezzehtir. Bu gökleri ve yıldızları, bu hey’et ve tertib üzere yaratan Bâri Teâlâ’ya nice yüz bin kere hamd ve senâlar olsun ki, bizlere lûtf ve inayet edip âlemi aydınlatan Güneşi diğer gezegenlerin ortasında yaratarak Yeryüzüne itidâl üzere hayat bahş etmiştir.
Yedi gezegenin Yeryüzünde ufukları bakımından saat be saat nöbetle olan te’sirlerini bildiren manzûmeyi burada yazmak uygun görülmüştür:
Hûda’ya şükr kim halk etti bunca nücûm ü eflâk
Salât ol dostuna olsun ki şanında demiş ‘Levlâk’
(Allah’a şükürler olsun ki bunca yıldızları ve felekleri yarattı. Sevgilisi Hz. Muhammed’e de salât olsun ki onun hakkında Allah, ‘Sen olmasaydın, sen olmasaydın ya Muhammed, felekleri yaratmazdım’ buyurmuştur.)
Ve bâde Hakkı der ilm-i felek sırrını ayân ettim
Otuz beyt içre nahs u sa’d-ı saâtı beyân ettim
(Şimdi, Hakkı der ki: Bu şiirimde felekler ilminin (gökbiliminin) sırlarını açıkladım ve otuz beyitte uğurlu ve uğursuz olan vakitleri anlattım.)
İki âlemde bir bildim müessir zât-ı Mevlâyı Velî rabt eylemiş esbâba ednâyı hem âlâyı
(Yüce Mevlâ’nın zâtının her iki dünyada yegâne hâkim olduğunu bildim. O, aşağıda olanları da yukarıda olanları da belli sebeplere bağlamıştır.)
Eğer bilmek dilersen olduğun saât ne saâtdir Ne kevkeb hükm eder ol dem nühuset ya saadetdir
(Eğer içinde bulunduğun vaktin nasıl bir vakit olduğunu ve o vakitte hangi yıldızın o vakte hükmettiğini; o vaktin uğurlu mu, uğursuz olduğunu bilmek istiyorsan…)
yazmıyor dediğiniz konuda bırakın yazmayı manzume bile düzenlemiş mübarek. Bilmediğiniz konularda konuşmayınız bilginiz olduğu konularda konuşun daha mantıklı olur