Geniş Görüş / Geniş Düşünce
Teknolojik açıdan çok gelişmiş çağda yaşıyoruz. Teknolojinin öyle büyük nimetleri var ki, onlardan yararlanmamak çağın dışında kalmak bile sayılabilir. Teknolojik küresel bilgi ağı; bu ağdan yaralanmak isteyen her insana uzanabiliyor. Ama teknoloji öyle bir şey ki, insani değerleri de hiçe sayabiliyor. Daha doğrusu insanın içini boşaltabiliyor.
Teknoloji kendi verileri ve değerleri açısından hiçbir akıl ötesi özelliği tanımak istemiyor, onun için her şeyin teknik bir açıklaması var ve bu açıklama yeterli. Çünkü aletle ölçülüyor, biçiliyor çeşitli teller, parçalar, programlar eklenebiliyor. Ya insan!
İnsana biyolojik robot demek mümkün mü? Ya da ne kadar sağlıklı? İnsanın öte-aşkın/meta yönü olmasa ne olur? İnsanı insan yapan yönü sadece akıl ve teknik değil ki. İnsan aynı zamanda bir duygu/his varlığı…
Seviyor ağlıyor, gülüyor, kızıyor, seviniyor, üzülüyor, utanıyor, sıkılıyor, terliyor, coşuyor. Bu yönlerini yeterince yaşamayanlara, “ne sıkıcı ot gibi insan” demiyor muyuz? Diyoruz elbet!...
İnsanın sevme ve hissedebilme gücünden, hayal dünyasından öyle zengin veriler elde ediyoruz ki; bu hayal dünyasından çıkan romanlar, şiirler, film/tiyatro senaryoları olmasa, müzik besteleri yapılmasa, mistik yönümüz olmasa, kah ilahi duygular içinde yüzüp hüzünlenmesek, kah göklere ulaşırcasına coşmasak ne sıkıcı bir dünya olur bu dünya!
Küresel bilgi ağı ve Hümanizm
İnsanlık ailesinin bu küresel bilgi ağından sadece teknolojik açıdan yararlanması ona hümanizm ve insancıllık açısından ne kazandırır ya da ne kaybettirir iyi düşünmek gerekiyor? Şimdi küresellik/globallik akımıyla birlikte yeni bir düşünce akımı var. “GENİŞ DÜŞÜNMEK!...”
Herkes bilir bilmez birbirine ‘geniş düşün, geniş görüşlü ol’ diyor. Geniş düşünmek, geniş görüşlü olmak ne demek? Ne kadar faydalı? Ne kadar geniş düşünmek gerek? Sınırsız diyeceksiniz de; o sınırsızlık kavramı da doğru anlaşılmadığında ayrı bir yozlaşma/dejenerasyon unsuru değil mi?... Gidişat pek öyle parlak olmadığına göre, bu geniş düşünce kavramını da irdelemek gerekmiyor mu?
Geniş düşünce-geniş görüş adı altında giderek genleşerek ve genişleyerek tüm manevi değerlerini yitiren, yozlaşan dostlarımız, yakınlarımız yok mu? Ya da gezegenin genel gidişatında tek sorun geniş düşünememek mi?
Ya da insanlar neden geniş görüşlü olmalarına rağmen gezegende huzur yok? Sevgi ve hoşgörü neden çok eksik? Neden herkesin ayrı ayrı bir yolu var? Neden küresel bir birlik kuramıyoruz.
Teknolojik ve finansal açıdan global birikimlerimiz var ama onlar, güç birliği için kurular finansal ve menfaat birlikleri. Bu menfaat birliklerinin dışında, gezegenin hangi noktasında birlik/beraberlik ve kardeşlik yaşanıyor? Aynı tanrının çocukları olduğumuzu söyleyen yol sahibi kişiler bile yollarına/inançlarına yeterince sahip mi?
Yol ve Yolcu
Geniş görüş içinde bir yol olmadan yalnız geniş geniş, düşüne düşüne yol alınabilir mi? Yoksa uygulama mı gerek? Neredeyse dünya nüfusunu tamamını çeşitli öğretiler olarak kaplayan ruhsal/manevi yollara ve onların yolcularına ne oldu? Bu yollar ve onların yolcuları da geniş geniş düşünmeye başlayıp, uygulamayı göz ardı mı ettiler? Günümüz insanı kendini tanıyor mu? Yoksa iyice yoldan çıkıp, geleneklerini, özünü mü kaybetti?
Bu sorular yalnız bir yazının değil insanlığın temel soruları. İnsanın önce kendi bütünlüğünü tanıması gerekmiyor mu? Ancak kendi bütününü yani kendini bilen insan, başkalarını da bilir. Çünkü uygulamacıdır, bir yolu vardır. Olur olmaz, geniş düşünüp; kendi kendini dejenere etmez. Vicdan sesi vardır, yolu, inancı, disiplini vardır. Nereden gelip nereye gittiğini bilir. Neden çok yol var, onu da anlar ve hepsine tek tek saygı duyar ama kendi tercih ettiği iç yolunun yolcusu olmaktan da pek kolay kolay vazgeçmez. İlkeleri, prensipleri, ahlakı, dürüstlüğü, adaleti, insan sevgisi, Allah korkusu vardır.
Bir Budist, bir şaman, bir zen rahibi, bir Müslüman, bir Hıristiyan, bir Zerdüşt arasında hiç fark gözetmeyecek kadar engin ve geniş bir görüş sahibi olmak elbette hepimizin ortak insanlık idealidir ama bu ideale gidene kadar, yürünecek çok yol var. Ancak yürüyenle yüründüğünden de yollar yürüyerek yani uygulama ve disiplin ile aşılıyor.
Uygulama ve disiplinin ortadan kalktığı, herkesin kendi kafasına göre bir yol tayin ettiği, yolunu genişlete genişlete dejenere ettiği bir dünyada, mütevazı ve sade bir şekilde kendi yolumuza sahip çıkma temrinleri yapmanın kime ne zararı olabilir? Hatta belki topluma bile büyük yararı olur. Ne dersiniz?
Düşüncelerinizi yazmaktan ve benimle paylaşmaktan çekinmeyin!... Hangi yolcunun, hangi yolda, kime, ne zaman yararı olacağını bilemeyiz.
__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
|