Bedenin Enerji Sistemi
Bedenimizde elektrik vardır. Ayağınızı halıya sürtüp sonra da metal bir nesneye dokunduğunuzda kimi kez parmaklarınızdan akan statik elektriği hissedebilirsiniz. Bedeninizde elektrik olmasaydı, bu mümkün olmazdı.
Sıcak bir fırına elinizi dokunduğunuz anda acı hissedersiniz, çünkü bu, sinirleriniz vasıtasıyla beyninize elektrik olarak iletilir. Elektrik hızında gittiği için acıyı hemen hissedersiniz. Enerji böyle akmasaydı beş duyumuzun hiçbir işlevi olmazdı.
EEG (elektroansefalograf) ve EKG (elektrokardiyograf) cihazları da bedenimizde elektriğin (enerjinin) var olduğunu kanıtlar. EEG beynin, EKG de kalbin elektrik aktivitesini kaydeder. Bu cihazlara bağlanan hasta yaşıyorsa cihazlar zigzaglar, öldüğünde ise düz bir çizgi çizer.
Bedenimizdeki elektrik sistemleri fiziksel sağlığımız için hayati öneme sahiptir. Enerji akışı durduğunda ölürüz. Bunu kimse yadsıyamaz.
Çinliler 5000 yıl önce, bedenimizin içinde dolaşan karmaşık enerji kanallarının varlığını keşfetmişlerdir. Uzakdoğu tıbbının temelinde yatan ve günümüzde akupunktur, akupressür ve diğer şifa tekniklerinin dayandığı bu kanallara meridyen adı verilir. EFT’de bu enerji meridyenlerinin uç noktalarına hafifçe vurarak duygusal ve fiziksel sağlığınızda büyük değişimler yaşarsınız. Bu enerji sistemi olmasaydı, bu değişiklikler de yaşanmazdı.
Meridyenler
Meridyenleri bedene ve bedenden dışarı enerji taşıyan on dört kanal olarak düşünülebilir. Meridyenler size, varlıklarını hiç fark ettirmeden hizmet eder, kendi dillerinde enerji desteği isterler ve siz yanıt verdikçe de bunu sürdürürler.
Meridyenler, derinin yüzeyi boyunca devam eden yüzlerce minik ısı, elektromanyetik ve süptil enerji hazineleridir. Çin tıbbında akupunktur noktaları olarak bilinen bu enerji noktaları, iğnelerle veya fiziksel basınç uygulayarak enerjiyi açığa çıkarabilmek veya yeniden dağılmasını sağlayabilmek için tetiklenebilir.
Meridyenlerin akışı değişkendir ve yükselip alçalmaları mekanik cihazlarla olduğu gibi hassas kişiler tarafından da tespit edilebilir. Akupunktur noktaları derinin yüzeyinde bulunurken meridyenler bedenin derinliklerine doğru yolculuğa çıkar ve her bir organın ve kas grubunun içinden geçerek yolculuğunu sürdür.
Meridyenler her organı ve her psikolojik sistemi etkiler. Bağışıklık, sinir, endokrin, dolaşım, solunum, sindirim, iskelet, kas ve lenf sistemleri de buna dahildir. Her sistem en az bir meridyen tarafından beslenir. Meridyenler, bedenin kan dolaşımına benzer şekilde enerji dolaşımını sağlayarak, canlılık ve denge getirir, tıkanıklıkları giderir, metabolizmayı düzenler ve hatta hücrelerin değişiminin hızını ve formunu da belirlerler. Meridyenler üzerindeki akış, kan akışınız kadar önemlidir; hayatınız ve sağlığınız meridyenlere bağlıdır. Bir meridyenin enerjisi tıkandığında veya düzensizleştiğinde, beslediği sistem de tehlikeye girecektir.
Bedenimizde sağlı sollu on ikişerden yirmi dört meridyen vardır. Meridyenlerin geleneksel işlevleri nakil (akciğer ve kalınbarsak meridyenleri), düzenleyicilik (dolaşım-cinsiyet ve üçlü ısıtıcı meridyenleri), belirleme (karaciğer ve safrakesesi meridyenleri), özümleme (dalak ve mide meridyenleri), farkındalık/bilinç oluşturma (kalp ve incebarsak meridyenleri) ve su metabolizmasıdır (böbrek ve mesane meridyenleri). Ayrıca her meridyen hizmet ettiği ana organla veya sistemle adlandırılır: Dolaşım-cinsiyet, kalp, mide, üçlü ısıtıcı vb gibi.
Bunların dışında, merkez meridyenle (Ren kanalı) yönetici meridyen (Du kanalı) de vardır. Merkez ve yönetici meridyenler aynı zamanda garip akışkanlar olarak da kabul edilir. Diğer on iki meridyen, birbirine bağlanarak bir zincir meydana getirir. Merkez ve yönetici meridyen, çevreye doğrudan açıktır. Etrafımızı saran enerjiler bu meridyenlerden girip çıkabilir. On iki meridyen ile merkez ve yönetici meridyen, meridyen sistemini meydana getiren başlıca unsurlardır.
Nakil İşlevi Gören Meridyenler
Akciğer ve kalınbarsak meridyenleri dış çevrenin üstesinden gelir, doğadaki enerjiyi alır ve gereksiz maddeleri dışarı atar.Bu meridyenler Yin Yang enerjisini tamamlar, çünkü akciğerler havanın hassas özünü alırken, kalınbarsak daha büyük malzemeleri dışarı atar. Bu iki meridyen de dış dünya ile enerji alışverişi yapılmasında hayati bir rol oynamak için bedenin yüzeyine yakındır. Bu meridyenlerdeki herhangi bir anormallik önce burunda ya da ciltte kendini belli eder. Akciğer ve kalınbarsak meridyenleri göz akları, boğaz, anüs, deri solunumu ve gözeneklerle bağlantılıdır.
Akciğer Meridyeni
Göğüste omzun önünde başlar ve başparmakta biter. Akciğerler, dış ortamdan hayatta kalmak için gereken enerjiyi alır ve onu bedenin vereceği tepkiye uygun durumda harekete geçirmek üzere dağıtır. Bu işlev çok net olarak soluk alıp vermede görülür. Bu süreçte oksijen alınır ve karbon dioksit dışarı atılır. Soluk alıp verme beynin işlevleriyle yakından ilgilidir, kişinin zihinsel durumunu etkiler. Klasik Uzakdoğu tıbbında akciğerlerin rolü, iç işlerini olduğu kadar dış işlerini de yöneten bir başbakanın rolüne benzetilir. Başparmaklar sıkıca kavrandığında enerji tutulur, geniş açıldığında derin soluk alıp vermek daha kolaylaşır.
Akciğer meridyeninde dengesizlik baş gösterdiğinde genellikle kişi depresyona ya da melankoliye girer, başkalarından uzaklaşır. Göğsünde tıkanıklık hissetmeye başlar. Dinçliğini kaybeder, içini çeker. Başı ağır gelir, sırt ve omuz bölgeleri sertleşir. Soğuk algınlığı, astm ve bronşit gibi solunum yolları hastalıklar baş gösterir. Baş dönmesi ve öksürük ortaya çıkar.
Kalınbarsak Meridyeni
Kalınbarsak meridyeni işaret parmağının ucundan başlar ve burun deliğinin kenarında biter. Kalınbarsak akciğerlere yardım eder, bedene giren besin maddelerinin işlendikten sonra atılmasını, böylece enerji tıkanıklıklarının giderilmesini sağlar. Psikolojik düzeyde duygularını belli etmemenin ya da kendine saklamanın kalınbarsak üzerindeki olumsuz etkisi büyüktür. Bu durumda, kişinin gaz çıkarması sembolik olarak, onun içine hapsettiği duygularını salıvermesi olarak yorumlanabilir.
Kalınbarsak meridyeni tıkandığında kişi psikolojik olarak rahatlamakta güçlük çeker ve bu duruma genellikle sığ soluk alıp verme eşlik eder. Bu psikolojik durum, fiziksel düzeyde kabızlık, parmak uçlarında soğukluk (yetersiz kan dolaşımı) ve başa kan çıkmasıyla (sıcak basması ve baş dönmesi) olarak tezahür eder.
Kalınbarsak meridyeninde dengesizlik baş gösterdiğinde kişi motivasyonunu kaybeder, hareketsizleşir ve enerji alışverişi yetersiz olur. Sonunda bu durum burun, boğaz, bademcik ve nefes borusu dahil solunum yolları hastalıklarının yanı sıra titremeye, ürpermeye, ishale yol açar. Cilt solgunlaşır, hassaslaşır ve kolayca iltihaplanabilir. Ayrıca basur, gözlerde kızarıklık, ağrı, başparmağı güçlükle kımıldatma, sırt ağrıları kalınbarsak meridyenindeki dengesizlikle bağlantılıdır.
Özümleme İşlevi Gören Meridyenler
Dalak ve mide meridyenleri, yemek ve sindirmekle ilişkilidir. Bu işleve, beslenmek için yemek yemek, sindirmek ve özümlemek dahildir.
Dalak Meridyeni
Ayağın başparmağından başlar, göğsün yanında biter. Uzakdoğu tıbbının bazı otoriteleri, dalak meridyeninin geçtiği dalağın, pankreasın karşılığı olduğu görüşünü öne sürerler. Dahası, geleneksel olarak, sindirim enzimleri salgılayan bütün organların (mide, safra kesesi, incebarsaklar ve ağız) işlevlerini dalağın gördüğü de kabul edilir. Dalak meridyeni kadınlarda üreme organlarıyla da (göğüsler ve yumurtalıklar) bağlantılıdır.
Dalak meridyeninde dengesizlik baş gösterdiğinde kişi çok düşünür ve endişeye kapılır, her zaman açlık hissi çeker. Huzursuzdur, çabuk yer ve yeterince hareket etmez. Tatlıları ve sulu yemekleri sever. Sürekli açlık çektiğinden öğün aralarında atıştırır. Sürekli uyuklar. Mide özsuları azalır, ağzı kurur. Sırtı ya da dizleri ağrır, bu da oturup kalkarken güçlüğe yol açar. Bazı durumlarda diz eklemlerinde sıvı birikir. Dalağın yetersiz çalışması omuz eklemlerinde çarpıklıklara, sonuçta da “donmuş omuza” yol açar.
Mide Meridyeni
Gözün altından başlar, ayağın ikinci parmağında biter. Uzakdoğu tıbbında mide meridyeninin geçtiği mideye, dudaklardan başlayarak ağız boşluğuna, yemek borusuna, mideye, on iki parmak barsağına ve incebarsağın üst bölümüne kadar uzanan bütün sindirim organları dahildir. Bedenin bu bölgelerinin çalışmasını kolaylaştıran mide yemek yemek, hareket etmek, beden ısısını ve kadınların üremelerini sağlamakla ilişkilidir. Erginlik çağında kadınlarda göğüsler ve cilt altı yağ tabakası gelişir. Bu değişiklikler iştahı, süt salgılamayı ve bir dereceye kadar yumurtalıkların çalışmasını kontrol eden mide meridyeninin işleviyle mümkün olur.
Mide meridyenine kaslar (yemek borusu, göğüsler, yumurtalıklar, yağ dokuları, üst ve alt bacaklar) ve göz kapakları dahildir.
Beyin korteksi de bir şekilde sindirim sistemiyle bağlantılıdır, çünkü olaylar düşünülerek sindirilir. Bu düşünce, hareketsizliğin ve fazla düşünmenin sindirim özsularının az salgılanmasına, sonuçta da kötü sindirime yol açtığı görüşüne geçerlilik kazandırmıştır.
Mide meridyeninde dengesizlik baş gösterdiğinde kişi midesinin aşırı farkında olur. Ruhsal durumu iştahını etkiler. En küçük ayrıntılar konusunda endişe duyar, boyun ve omuz bölgeleri sertleşir. Bacakları ağır gelir, dizlerinin altı üşür, çok esner ve çabuk yorulur. İnsanlar fazla yediklerinde fazla geğirirler, mide asitleri artar, midelerinde şişkinlik hissederler. Soğuk algınlıkları, burun iltihapları ve öksürükleri uzun sürer. Ağzın kenarındaki hassaslık mide çeperi iltihabının işaretidir. Midenin üst duvarı sertleşir ve kalbe baskı yaparak kalp bölgesinde ağrıya yol açar. Bu ağrı kimi kez kalp ağrısıyla karıştırılır.
Farkındalık/Bilinç Oluşturma İşlevi Gören Meridyenler
Çin tıbbında kalp ve incebarsak meridyenlerinin bir yin-yang çifti olarak birleşmesi ilk bakışta tuhaf gelebilir. Kadim zamanlardan beri kalbe, canın (bilincin) evi olarak bakılır. Olasılıkla bunun nedeni, kalbin kişinin duygusal durumunu yansıtmasıdır. Öte yandan güçlü duyguların karnın alt bölgesiyle (hara) ilgisi Japonya’da uzun süre önce keşfedilmiştir. Japoncada öfkelenmek anlamına gelen hara-ga-tatsu’nun, kelimesi kelimesine çevrildiğinde “mide için ayağa kalkmak” anlamına gelmesi bunu göstermektedir. Duygu patlamaları karnın alt bölgesinde tepkiye yol açar. Şok sırasında, olası kan kaybına doğal bir tepki olarak karın boşluğunda büyük miktarda kan toplandığı da bilinmektedir. Bu nedenle bu meridyenlerin işlevi “değişim ve entegrasyonla” bağdaştırılır. Bu meridyenler bütün bedenin çalışmasını düzenler.
Kalp Meridyeni
Koltuk altında başlar, küçük parmakta biter. Bedenin dışarıdan aldığı uyarıları birleştirerek bunlara tepki verir. Beş duyguyla edinilen verileri uygun iç tepkilere çevirir, böylece enerji merkezi olarak bütün bedeni kontrol eder. Kalp meridyeninin bu motive eden ve entegrasyon sağlayan işlevi kalp atışlarıyla hissedilebilir.
Kalp meridyenindeki dengesizlikler, şok ya da yorgunluk nedeniyle sinirsel gerilimler olarak ortaya çıkar. Bu da mide çakrası bölgesinde gerginliğe ve aşırı endişeye yol açar. Bu durumdaki kişilerde kekemelik, yutma güçlüğü baş gösterir. Sürekli boğazlarını temizlerler. Kan kişinin başına çıkar, avuçları terler. Bu kişiler kalp hastalığına eğilimlidirler.
İncebarsak Meridyeni
Küçük parmakta başlar, kulağın önünde biter. Dışarıdan bedene giren besin maddelerini alır ve bunları kullanılabilir duruma getirir. Ayrıca kalp meridyeninin enerjiyi karnın alt bölgesinde tutmasına yardım ederek sakinlik sağlar. Öfke, şok, keder gibi duygularda kan karnın alt bölgesinde toplanır. Bu durumda sırtın alt bölgesinde ağrı başgösterir, özellikle kadınların ayakları üşür. Bu meridyen yumurtalıkların çalışmasıyla ve ay halinin düzenli olmasıyla da ilgilidir.
Öfke gibi duyguların saklanması incebarsak meridyeninde dengesizlik yaratır. Bu gibi zihinsel durumlar enerji akışının boyunda ve omuzlarda bozulmasına yol açabilir, kişi kolayca yorulabilir, çoğunlukla sırtının alt bölgesi ağrır, bacaklarına kramp girer. Migren ağrıları ve nörotik semptomlar ortaya çıkar.
Su Metabolizmasını Çalıştıran Meridyenler Çin tıbbına göre, böbrekler ve mesanenin gördüğü işlevlere böbrek üstü bezleri, otonom sinir sistemi ve üreme organlarının işlevleri de dahildir. Böbrekler ve mesane birlikte, hayati enerji sağlar ve bedendeki sıvıları arındırır. Geleneksel olarak mesane ve böbrek meridyenleri kemikler, dişler, göz bebekleri, üreme organları, saçlarla ilişkilendirilir.
Böbrek Meridyeni
Ayağın altında “hayat kaynağı” da denilen noktadan başlar, köprücük kemiğinin üzerinde biter. Özellikle Uzakdoğu’da karaciğerin yanı sıra böbrekler de çok hayati organlardır. Böbreklerin gerekli enerjiyi bütün bedende kontrol ettiği kabul edilir.
Genel anlamıyla böbrekler, bedendeki sıvıların bileşimini düzenler, bedenin her yerine gerekli olan unsurları sağlar, hormonları ayarlayarak bütün bedeni kontrol eder. Ayrıca cinsiyet hormonlarıyla ve kişinin strese verdiği tepkiyle de ilişkilidir. Bedeni zehirleyen maddeleri atarak kanı temizler.
__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
|