Sadece Kuran Yeter diyenlere..
“SADECE KUR’AN YETER” DİYENLERE CEVAP
İmam-ı Şafii (r.a.): “Size, âyetlerimizi okuyacak, sizi her kötülükten arıtacak, size kitabı ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek aranızdan, bir Resûl gönderdik. (Bakara s. 151) âyetindeki hikmetten maksat, Resûlullah (s.a.v.)’in sünnetidir, önce Kur’an zikredilmiş, peşinden hikmet bildirilmiştir” buyuruyor.
Kur’an-ı Kerim açıklamasız öğrenilseydi, Resûlullah (s.a.v.)’e, (tebliğ et yeter) denilirdi, ayrıca (açıkla) denmezdi. Halbuki açıklanması da emredilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Biz bu Kitabı, hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklayasın ve iman eden bir kavme de hidâyet ve rahmet olsun diye sana indirdik. (Nahl s. 64)” Bu âyet-i kerime, açıklamayı gerektiren âyetlerin bulunduğunu gösterdiği gibi, bunu açıklamaya Resûlullah (s.a.v.)’in yetkisi olduğunu da göstermektedir. Kur’an-ı Kerim’de her bilgi açık değildir.
Resûlullah (s.a.v.) bunları vahiy ile öğrenmiş ve ümmetine
bildirmiştir. Resûlullah (s.a.v.)’in, Kur’an-ı Kerim’i açıklayan sünnetine önem vermeyen biri, İmam-ı Şafii hazretlerine der ki: ”Kur’an’ın bir kelimesini inkâr eden kâfir olur. Öyleyse neye dayanarak, herhangi bir emir hakkında; âyet yok iken “bu farzdır” nasıl denebilir? Şu halde biz bazı hadîsleri kabul etmesek ne lâzım gelir?
İmam Şafii, Kur’anda geçen “hikmet”in sünnet demek olduğunu ispat ettikten sonra der ki: “Allahü Teâlâ buyuruyor ki: Resûle itaat eden Allah’a itaat etmiş olur. (Nisa s. 80)
Rabbine andolsun ki anlaşmazlıklarda seni hakem kılıp verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar. (Nisa s.65) Demek ki Allah’ın hükmünü bildiren Kitap’tan ayrı olarak, Resûlullah (s.a.v.)’in hükmü de vardır. Allahü Teâlâ yine buyuruyor ki: Peygamber size neyi verdiyse onu alın, neyi yasakladıysa ondan da sakının! (Haşr s. 7) Bu âyet de, Resûlullah (s.a.v.)’in emir ve nehyine sarılmanın farz olduğunu bildiriyor.
(İmam-ı Süyuti, Miftahu’l-cenne fi’l-ihticac bi’s-sunne İmam-ı Şarani, Mizan-ül Kübra)
|