Newton"un Karanlık Sırrı
Tarihçi Bill Newman ile Newton’un simyası üzerine bir görüşme.
NOVA: İnsanlar fiziğin babası Isaac Newton’un bir simyacı olduğunu duyduğunda neden çok şaşırıyor?
NEWMAN: Sanırım bunun nedeni simyanın akıl dışılığın bir örneği, bir tür tamahkâr delilik olduğunu düşünülmesi.
NOVA: Kurşunu altına çevirmeye çalışan uğursuz bir görünüşe sahip, kara cübbeli bir büyücü. Newton’un vaktindeki simyacılara dair aslına uygun bir resim midir bu?
NEWMAN: Bazı simyacılar için doğru bir resim. Fakat dönemin büyük zekâlarının önemli bir kısmının örneğin Robert Boyle, John Lock ve Leibniz’in ve bir sürü başka ismin simyaya bulaşmış olduğunu biliyoruz.
NOVA: Bu kadar büyük adamlar ilgileniyorsa, simya neden yasa dışı bir şeydi?
NEWMAN: Önce belirtmek gerekir ki Newton zamanında yasal oldu. Neden yasadışıydı? O kadar da boş olmayan nedenlerden dolayı simya ile sahtekârlık arasında uzun zamandan beri kurulan bir ilişki vardı. Çok büyük bir ihtimalle ortaçağdaki ve ilk modern yöneticiler kendi paralarının değerini arttırmak için simyacılarla çalıştı.
NOVA: Ama başka insanların aynı şeyi yapmasını istemiyorlardı?
NEWMAN: [Gülüyor] Evet, doğru, tam da bu nedenle.
NOVA: Peki 17. Asrın ‘yasal’ simyacıları ne yapmaya çalışıyordu?
NEWMAN: Simya gerçekten de bütün kimya teknolojisine sahipti, yapay değerli taşlar yapmadan tutun da boyaların pigmentinin üretilmesine kadar her şey simyanın içindeydi. Hatta ‘kimyasal ilaç’ denilen şeylerin üretimini bile içeriyordu. Ve elbette ‘felsefe taşı’nı yapma çabaları da simyanın bir parçasıydı.
NOVA: Felsefe Taşı’ndan bahsedebilir misiniz? Benim belirsiz fikrime göre Felsefe Taşı sıradan metalleri altına çevirebilen bir büyülü madde.
NEWMAN: Felsefe Taşı’nın bir evrensel dönüşüm amili olduğu öğretilmiştir. Ayrıca o bir tür iyileştirici amil olarak görülüyordu, metalleri katışıklıktan, insanları hastalıktan iyileştiren bir şey. Bu yüzden o bir tür her derde deva ilaçtı.
NOVA: Newton’un simyacı olmasının nedeni altın yapmak veya ölümsüzlüğün anahtarını mı bulmaktı? Yoksa simyası biliminin bir başka parçası mıydı, yani maddi dünya hakkında bir tür bilgi edinme yolu muydu?
NEWMAN: Yaklaşık otuz yıl boyunca tuttuğu deney defterlerine bakacak olursak, gerçekten de felsefe taşını yapmaya çalıştığı sonucuna varmak zorundayız. Fakat bunu dünyevi bir zenginlik uğruna yaptığını sanmıyorum.
NOVA: Doğa’ya dair bir kavrayış mı geliştirmeye çalışıyordu?
NEWMAN: Doğa üstünde iktidar. Doğaya hâkim olmak simyada her zaman temel bir unsur olmuştur.
NOVA: Simyacılar kendilerine saklamak istedikleri güçleri keşfedeceklerini mi düşünüyorlardı? Simyanın gizli şifreler kullanmasının nedeni bu mu?
NEWMAN: Kuşkusuz nedenlerden biri buydu. Simya metinlerinde felsefe taşının bilgisinin gizli tutulmak zorunda olduğu, belli bir simyacının bu sırra sahip olduğu öğrenilirse, sırrı elde etmek isteyenlerin onu öldüreceği yazılır.
NOVA: Öyle görünüyor ki kendi sırlarını sıkı sıkıya korudu, simya çalışmalarından hiçbirini yayınlamadı.
NEWMAN: O da diğer simyacılar gibi simyanın doğal dünya üzerinde insana devasa bir hâkimiyet gücü verdiğine inanıyordu. Simya sadece kurşunu altına değil, istediğiniz her şeyi istediğiniz her şeye dönüştürme gücünü veriyordu. Muhtemelen Newton’un aklında başka şeyler de vardı. Simyacılar eğer felsefe taşı gerçekse, altın standardını yerle bir edeceğini biliyorlardı (gülüyor).
NOVA: Sanırım birçok insanın simyanın kara büyü gibi bir şey olduğunu düşünmesinin nedeni kullandığı garip dil, örneğin ‘Yeşil Ejderha’ veya ‘sefil fahişenin adet kanı’
NEWMAN: Evet.
NOVA: Newton’un bu tür ifadeler yazdığını düşünmek insanı gerçekten dumura uğratıyor.
NEWMAN: Eh, bu simyanın bulmacamsı diliydi. Bulmacamsı kelimesini kelimenin tam anlamıyla kullanıyorum, o bilmecelerle dolu bir dildi. Bu metaforları anlamının en iyi yolu bilmeceler gibi görmek gerek. Böylece ‘sefil fahişenin adet kanı’ anlaşılabilir hale gelir. Bu ifade antimoninin maden tuzu hali için kullanılır. Bu tuz ‘adet kanı’dır, ‘sefil fahişe’den alınmıştır. Yani antimoni cevherinden.
NOVA: Şifreli bir dil.
NEWMAN: Evet bir şifre ve simyacılar bu tür şifrelerden belli ki büyük keyif alıyordu. Neredeyse bir şiir. Aslında birçok simyacı gerçekten de şiir formunda yazmıştır.
NOVA: Simyacılar aynı şifreleri, aynı terminolojiyi mi kullanıyordu?
NEWMAN: Birçok ortak terimleri vardı, ama ayrıca simyacıdan simyacıya da değişiklik gösteriyordu. Newton ise çok aldatıcı bir dil kullanmıştır. Çok uzun döneme yayılmış, hatta binlerce yıla yayılmış simyacıları okuyordu, metinlerinde çok gelişme olmuştur. Fakat Newton hepsinin genelde aynı şeyi söylediğini düşünüyordu, bu bir problemdi.
NOVA: Newton diğer simyacıların yazılarını kopyalamak için neden o kadar çok vakit harcadı?
NEWMAN: Genellikle kelimesi kelimesine kopya etmiyordu. Birçok defasında yaptığı şey, metinleri anlamlı hale getirmek için farklı yazarlardan alıntıları bir araya dokuyordu. Simyanın nihai büyük bulmaca olduğunu düşünüyorum. Newton bu bilmeceleri seviyordu, bilmeceler ona istediği zorluğu veriyordu, bu yüzden onlara hayır diyemiyordu.
NOVA: Newton Yunan mitlerinin neden şifreli reçeteler ve felsefe taşına bir yol olduğuna inanıyordu?
NEWMAN: Bu teori çok eskiye dayanıyor. Newton’un simyadaki en önemli kaynağı olan George Starkey aynı görüşteydi. On yedinci asrın ünlü yazarı Michael Maier bulabildiği kadar çok Yunan mitolojisinin şifresini çözmeye çalıştı. Yani yaygın bir inanıştı bu.
NOVA: Bu doğal dünya hakkında ‘ifşa edilen bilgelik’ türünden daha geniş bir inancın bir parçası mıydı acaba?
NEWTON: Ah, evet. Rönesans döneminde çok popüler olan bir uzmanlık alanı vardı, prisca sapienta, ilksel bilgelik. Bu bilgiye göre başta bir arketipsel şahsiyetten beri – örneğin Hz. Musa- ve bir silsileyi takip ederek gelen (genellikle Pisagoras, Platon vb. isimleri dahil eden) bir gizli bilgelik varsayıyordu. Ve bu bilgelik evreni anlamada nihai araçtı. Newton açıkça buna inanıyordu.
NOVA: Newton kendinin de, bu bilgeliği almaya layık seçilmiş çok az sayıda insanlardan biri olduğuna mı inanıyordu?
NEWMAN: Galiba öyle. Evet. Buna açıkça halkın önünde söyleyeceğini sanmıyorum, fakat çok sevdiği boş vakit uğraşlarından biri de kendi için bir simya mahlası seçmekti. Bu mahlaslardan biri de Yehova Sanctus Unus, yani Yehova, Kutsal Olan idi.
NOVA: Newton kendini böyle mi adlandırıyordu?!
NEWMAN: Evet!
NOVA: Newton felsefe taşını geliştirmede ilerleme kat ettiğine inanıyor muydu?
NEWMAN: Evet, sanırım bu çok açık. El yazmalarına bakarsanız, ayrı olarak ele alacağınız gelişim aşamaları var. Deney defterlerinde “Bugün Merkur’ün kaduseus’unu buldum,” diye laboratuardaki gerçek keşiflerinden bahseden notlar var.
NOVA: Newton’un ölümünden sonra simya hakkındaki yazıları neden gün ışığına çıkmadı? Onun defterlerini inceleyen insanlar hiç kuşkusuz bu yazıları da görmüştü. Yoksa ona layık görülmediler mi?
NEWMAN: Ah evet. Bunların tam anlamıyla skandal olarak görüldüğü bir sır değildir. Newton 1727 yılında öldü. Fakat o vakitler artık Aydınlanma epey ilerlemişti ve simya ahmakların uğraşı olarak görülüyordu. Ortaçağın bir sürü faydasız zırvalıklarından biriydi. Bu yüzden Newton’un bu yok olmuş, ahmaklara özgü alanın ciddi bir öğrencisi olması gerçek bir sorundu.
NOVA: Bugün simyaya nasıl derinden kendini adamış olduğunu bildiğimiz Newton’u daha mı az önemsemeliyiz?
NEWMAN: Hayır. Tam tersine, bu Newton’un onu çok daha ilginç kılan bir yönünü bize açıyor. Ayrıca Bilimsel Devrim’in dev isimlerinden çoğunun simyayla meşgul olması durumu, bütün dönemi hayli farklı bir ışıkta değerlendirmeyi vaat ediyor.
NOVA: Gözlerimizi Newton’un entelektüel uğraşlarının son derece geniş alanına açıyor.
NEWMAN: Evet. Newton’un soruşturmalarını bütün genişliği içinde görmek gerçekten önemli. Üstelik simya uğraşlarında cisimleşen düşleri belli bir noktaya kadar onun nasıl ve niçin motive olduğunu da açıklıyor. Onun simyanın gerçekten de doğa üzerinde sınırsız bir hakimiyet verdiğini düşündüğüne inanıyorum.
NOVA: Ve simya alanında bütün sorunları çözmediğini kabul etse de, kesinlikle büyük adımlar atmayı başardığına inanıyordu.
NEWMAN: Elbette, kendini bir deniz kenarında eline bir deniz kabuğu alıp onu inceleyen ve dev denizin kenarında çok, daha çok deniz kabuğunun keşfedilmeyi beklerken gören küçük bir çocuk gibi hissettiğini söylemesiyle ünlüdür. Bu sadece simya için değil, bir bütün olarak bilimsel girişim için söylenmiş bir sözdür.
NOVA: Newton’un simyasının hala çözülmemiş büyük bir sır olduğunu söylediniz. Neden?
NEWMAN: Kısmen deney defterlerinin çok şifreli olması nedeniyle. Bu deney defterleri 1678’de alındı, hemen arkasından Newton’un laboratuarında büyük bir yangın çıktığı söyleniyor. Yani büyük bir ihtimalle elinde daha fazla malzeme vardı, tabi bunlar yangında yok olmadıysa. Ayrıca Newton kendi terminolojisini açıklama zahmetine girmiyor, Newton olduğu için kendi terminolojisini zaten biliyor.
Oysa terminoloji gerçekten afallatan türden. Standart simya benzetmelerini – Yeşil Aslan, Babil Ejderhası vb gibi örtmece isimleri – kullanıyor, fakat bunları aldığı kaynaklardakine benzer bir biçimde kullanmıyor gibi. Bu yüzden hem laboratuarda hem de metinlerin incelenmesinde, maddelerin neler olduğunu anlamak için müşterek bir çaba harcamak gerekiyor.
Bunun dışında Newton bu deneyleri niçin yaptığını bize söylemiyor. Sadece ‘Şunu yaptım, bunu yaptım, burada uçuşkan maddeyi ürettim’ gibi şeyler yazmış. Deneyin amacını söylemiyor! Bu yüzden hepsinin üzerine düşünmek ve onları bir araya getirmek gerekiyor. Gerçekten de dev bir bulmaca gibi. Biz onu çözmenin daha en başındayız.
NOVA: Vay Be. Gerçekten de laboratuara girip onun potada yapma ihtimali olan şeyleri mi deniyor sunuz, keyifli mi?
NEWMAN: Çok keyifli. Birçok örnekte aynı maddeleri üretebiliyoruz. Bu tatmin edici bir şey. Ama çok, çok çalışıyorsunuz (gülüyor).
NOVA: Onun el yazmalarını inceleyerek, deneylerini tekrarlayarak neyi bulmayı umuyorsunuz?
NEWMAN: Birçok farklı şey var. Yapmaya çalıştığım şeylerden biri elyazmalarının tarih sırasını bulmak, böylece fikirlerinin gelişimini izleyebiliriz. Söylediğim gibi, dev bir bulmacaya benziyor iş. Bütün parçaları bir araya getirip gerçekten yapmaya çalıştığı şeyi, amacını ve bunun kendi doğa felsefesiyle nasıl bir arada durduğunu bulmak isterdim.
NOVA: Eğer felsefe taşını bulursanız, bize söyler misiniz?
NEWMAN: Yok, ben hemen ortadan kaybolurdum.
alıntı
__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
|