Ahde Vefa
Aşağıdaki kıssayı pekçok kişi daha önce okumuş olabilir.
Kıssayı dini bakış açısını bir yana bırakarak (müslümanlar bak nede iyiyiz propagandası yapıyorlar), sadece "ahde vefa" manasına yoğunlaşarak okumanızı dilerim.Doğrusuda budur diye de düşünüyorum.
-------------------------------------
" Ömer arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura üç genç girerler.
Derler ki :
-”Ey halife, bu aramızdaki arkadaş bizim babamızı öldürdü. Ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin.”
Bu söz üzerine Ömer suçlanan gence dönerek :
- Söyledikleri doğru mu? diye sorar ,
Suçlanan genç der ki :
- Evet doğru.
Bu söz üzerine Ömer;
- Anlat bakalım nasıl oldu diye sorar:
Bunun üzerine genç anlatmaya başlar, der ki :
- “Ben bulunduğum kasabada hali vakti yerinde olan bir insanım. Ailemle beraber gezmeye çıktık, kader bizi arkadaşların bulunduğu yere getirdi. Affedersiniz hayvanlarımın arasında bir güzel atım var ki dönen bir defa daha bakıyor, hayvana ne yaptıysam bu arkadaşların bahçesinden meyve koparmasına engel olamadım, arkadaşların babası içerden hışımla çıktı, atıma bir taş, attı atım oracıkta öldü. Nefsime bu durum ağır geldi, ben de bir taş attım, babası öldü. Kaçmak istedim fakat arkadaşlar beni yakaladı, durum bundan ibaret.”
Bu söz üzerine Ömer:
- “Söyleyecek bir şey yok, bu suçun cezası idam. Madem suçunu da kabul ettin” dedi.
Bu sözden sonra delikanlı söz alarak:
- “Efendim bir özrüm var” diyerek konuşmaya başlar; “Ben memleketinde zengin bir insanım, babam rahmetli olmadan bana epey bir altın bıraktı. Gelirken kardeşim küçük olduğu için saklamak zorunda kaldım. Şimdi siz bu cezayı infaz ederseniz yetimin hakkını zayi ettiğiniz için Allah indinde sorumlu olursunuz, bana üç gün izin verirseniz ben emaneti kardeşime teslim eder gelirim, bu üç gün içinde yerime birini bulurum” der.
Ömer dayanamaz der ki :
- “Bu topluluğa yabancı birisin, senin yerine kim kalır ki?!”
Sözün burasında genç adam ortama bir göz atar, der ki:
- “Bu zat benim yerime kalır.”… O zat Peygamber Efendimizin en iyi arkadaşlarından Amr İbn-i As’ dan başkası değildir. Ömer, Amr’a dönerek,
- “Ey Amr, delikanlıyı duydun” der.
O yüce sahabi:
- “Evet, ben kefilim” der ve genç adam serbest bırakılır.
Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere ama gençten bir haber yoktur. Medine’nin ileri gelenleri Ömer’e çıkarak gencin gelmeyeceğini, dolayısıyla Amr Ibn-i As’a verilecek idam cezası yerine, maktulün diyetini vermeyi teklif ederler; fakat gençler razı olmaz ve “babamızın kanı yerde kalsın istemiyoruz” derler.
Ömer kendinden beklenen cevabı verir. Der ki :
“Bu kefil babam olsa farketmez cezayı infaz ederim.”
Amr Ibn-i As ise tam bir teslimiyet içerisinde der ki :
- “Biz de sözümüzün arkasındayız.”
Bu arada kalabalıkta bir dalgalanma olur ve insanların arasından genç görünür.
Ömer gence dönerek der ki:
- Evladım gelmeme gibi önemli bir nedenin vardı, neden geldin?”
Genç vakurla başını kaldırır ve (günümüz insanı için pek de önemli olmayan):
- “AHDE VEFASIZLIK ETTİ” demeyesiniz diye geldim der.
Ömer başını bu defa çevirir ve Amr Ibn-i As’a der ki:
- “Ey Amr, sen bu delikanlıyı tanımıyorsun. Nasıl oldu da onun yerine kefil oldun?”
Amr Ibn-i As vakurla cevap verir,
- “Bu kadar insanın içerisinden beni seçti. “INSANLIK ÖLDÜ ” dedirtmemek için kabul ettim” der.
Sıra gençlere gelir, derler ki :
- “Biz bu davadan vazgeçiyoruz.”
Bu sözün üzerine Ömer :
-”Ne oldu, biraz evvel “babamızın kanı yerde kalmasın” diyordunuz ne oldu da vaz geçiyorsunuz?” der.
Gençlerin cevabı da dehşetlidir :
-”MERHAMETLİ İNSAN KALMADI” DEMEYESİNİZ DİYE " (alıntıdır.)
__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
|