Rüya, akıl ve deney ötesi alemin dünyadaki en güzel örneği olarak Allah (c.c)’ın varlığının ve kudretinin delillerinden bir delil, zaman ve mekânın izafi (göreceli) olduğunun ispatı, ruhu vasıtasıyla insanın iki, hatta üç boyutlu irrasyonel hayatının güzel bir misalidir.
İbn Şirin rüyaları ikiye ayırır, diğer İslam alimleri genellikle üçe ayırırlar:
1. Allah (c.c)’ tan, açık seçik ya da bir sembol suretinde gelen müjde ve rüyalar. Rasulullah Efendimizin (s.a.v) ‘’Artık vahiy yok, sadık rüyalar vardır’’, ‘’Sadık rüyalar nübüvvetin kırk altı parçasından biridir’’ dediği rüya budur. Rüyanın nübüvvetle ilgisi olduğu için yalan rüya anlatanın peygamberlik iddia etmek gibi büyük bir günah işlediği söylenmiş, Efendimiz ‘’İftiranın en çirkini görmediği rüyayı görmüş gibi anlatmaktır’’ buyurmuştur.
2 . Şeytanın korkutmaları Aslında herhangi bir şeye işaret etmeyen ve bir mana taşımayan korkunç rüyaların çoğu bu kabildendir. Bunda cinler de etkili olabilir ve insana yanıltıcı ya da korkulu rüyalar gösterebilirler. Bazı insanların büyük bir zat olduklarını kendilerine ve başkalarına rüya ile telkin edebilir ve şeriata zıt fikirlerle sapan ve saptıranlar yetiştirebilirler. Böyle durumlarda şeriatın zahirini ölçü almak gerekir. Tarih boyunca kendisi de inanarak mehdi olduklarını söyleyen yüzlerce insan ve belki de meşhur Ahmed el-Kadıyani bu tür şerir güçlerin esiridirler.
3 Hayal ve hülyalar (adğas ü ahlam) Yorgunluk, korku, açlık, susuzluk, sıkıntı, fazla yemek yeme gibi çeşitli sebeplerden ötürü insanın kendi nefsinin anlamsız ve asılsız konuşmaları
Bu üç tür rüyanın sadece birincisi değer taşıdığı ve hangisinin sahih hangisinin sakat olduğu bilinemediği için, ehl-i sünnet itikadınca rüya ile ihticac edilemez, yani rüya delil tutulamaz ve dini bilgi sayılamaz.
Sadık rüyalar genellikle sabaha karşı ve özellikle de öğle uykusunda (kaylüle) görülür. Açık seçik net rüyalar makbuldür.
Böyle sadık rüyalar görmek isteyenlerin doğru sözlü olması yalan gıybet ve koğuculuktan kaçınması gerekir.
Rüya yorumu (tevil) ilmi başlı başına bir ilimdir ve bilenleri çok azdır. Allah (c.c) bu ilmi mesela Hz. Yusuf’a ilham ettiğini ve öğrettiğini söyler.
Sadık rüyalar; zamanla, mekanla, mevsimle, insanın içinde bulunduğu hal ve şartlarla ilişkili olduğu için tabir edenin bunları iyi değerlendirmesi ve tabircinin bu itibarla alim ve nasihat ehli bir kimse olması gerekir. Yalancı ve düşman kimselere rüya anlatmamak, salih ve işin ehli kimselere anlatmak lazımdır.
Rüya tabirinde en iyi yol Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerden işaretler aramaktır. Bu da rüyanın bir alime anlatılmasını gerekli kılar.
Kendisine, rüya anlatılan şahsında hayır dileyerek dinlemesi ve her işareti değerlendirerek rüyayı tabir etmesi gerekir.
Gördüğü hoşa giden bir rüya için kalktığında Allah (c.c)’a hamd eder. Çünkü bu bir nimettir. Sonra bunu dilerse anlatır, dilerse anlatmaz. Kötü rüya görürse onu kimseye anlatmaz. Böylece rüya zararsız olur. Bazı rivayetlerde kötü rüya gördüğünde kalkıp sol tarafına tükürür ve rüyasını kimseye anlatmaz, denir. Bu durumda bir miktar sadaka vermek muhtemel belaya onu siper edinmek de güzeldir.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
|