Çokluktan tekliğe ermek..
İnsanın aslı enerji bir varlıktır. Işık hızı üzerinde bulunan insan bilinci ve düşüncesi zamansızdır. Beş duyu kanalı ile her an gerçekleşen algılamalar frekans dalgaları şeklindeki enerji parçacıklarını ışık hızı altına çökerterek, kuantlaştırması sonucu insan beyninde sanal zaman ve mekan hissini oluştururlar.
Oluşan bu durum, insan bilincini zaman ve mekan ile sınırlı beden algısı içerisinde tutar. İnsan her şeyi bu sınırlar dahilinde algılayıp, değerlendirir. Zaman ve mekan sınırları içerisindeki kozasının dışına bir sebep(hikmet), neden sonuç ilişkisi olmadan çıkamaz. Yani, insan zaman algısına hakim olamadığında, zaman insana hakim olur, onun tüm yaşamını belirler.
Bilinçten kaynaklanan düşüncenin ise sonsuza yakın bir hızı vardır. Bu yüzden kişi kendini düşündüğü yerde bulabilir. Çünkü, varlığın enerji hali olan bilinç, ışık hızının üzerinde uzak, yakın kavramlarından münezzehtir.
Bu durumun farkındalığı ile bilinçsel olarak bedensellikten zihnini kurtarmış, geçmiş ve geleceği an da hal edinip, yaşayan insan, zaman içerisinde zamansızlığı yakalayabilen, doğmaktan, doğurulmak tan kurtulmuş, sebeplere tabi olmadan hikmet yurdunda, kudret sırrı ile varlığını sürdüren hakikat ehli kimsedir.
Hakikat ehli, zaman içerisinde zamansızlığı yakalayabilen kimsedir. Onun için bir andır, zaman. “An-ı daim” de dir. Yani hep an da dır. O makamı yakalamış çokluktan, tekliğe (noktaya) ermiştir.
Zamana tabi iş yapan (ibnü'l-vakt) çok fazla zikredip, çok fazla ibadet ederken, hakikat ehli, zamana tabi olmayan (ebul-vakt) bir kere secde eder, bir kere "Allah" der.
Görünürde sayısal olarak adet birdir ama o bir olanın getirisi, zamanla kayıtlı olmadığı için diğerine göre bin dir. Çünkü, böyle bir kimse şuursal olarak daimi namazda, daimi secde halindedir.
|