03.06.21, 20:36
|
Üye
|
|
Üyelik tarihi: 02.06.21
Bulunduğu yer: Antalya
Mesajlar: 32
Etiketlendiği Mesaj: 1 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
|
|
Alıntı:
iron Nickli Üyeden Alıntı
Söyle diyelim fatma geldi dedi ki bu oglan pek iyi niyetli degil gözü disarda bundan sana koca olmaz. Eee ama ben seviyorum, kac zamandir da taniyorum bu cocugu.
Haaa o zaman şöyle diyelim ben fatmaya mi inanayim kendi gözümün gördüğüne mi? Şöyle bir kendi bilgilerinizi toplayin. Sagin solun dedikodusu ile verilecek kararlar degil bunlar. Dua edin, istisare edin, istihare yapin. Cin dedigimiz ne ki dedikodu olmadigi ne malum.
Bir de Ayet ve tefsirini paylastim. Bunu anlarsaniz olayi biraz daha kavrarsınız.
Isra suresi 13. Ayet: Her insanın sorumluluğunu omuzuna yükledik. Kıyamet gününde insana, açılmış vaziyette önüne konulacak olan bir kitap çıkaracağız.
“Sorumluluk” diye çevirdiğimiz 13. âyetteki tâir kelimesi sözlükte “kuş” demek olup burada mecaz olarak sorumluluk anlamında kullanılmıştır. İslâm’dan önce Araplar, bir işi yapmanın hayırlı olup olmayacağını anlamak için bir kuşu salıverirlerdi. Kuşun sağ tarafa doğru uçması hayra, sol tarafa doğru uçması şerre işaret sayılırdı. Bu sebeple tâir kelimesi “şans, uğur, talih” anlamında da kullanılmaya başlandı. Buradan hareketle tefsirlerde tâir kelimesine “kader” mânası verildiği gibi, “hayır ve şer, mutluluk ve mutsuzluk, amel, rızık, yükümlülük” gibi değişik açıklamalar da getirilmiştir (bk. Kurtubî, X, 233-234). Bize göre bunlar içinde tercihe en uygun olanı “amel ve yükümlülük” anlamıdır; bunu “sorumluluk” diye ifade etmek daha uygun düşmektedir. Âyetin devamında gelen “kitap” yani amel defteri kavramı da bunu desteklemektedir. Buna göre herkes kendinden sorumludur; her insan yaptığı ile kendini bağlamış, sorumluluk altına girmiştir, sonucunu da önüne amel defteri konularak görecektir.
Bundan önceki âyetlerde İsrâiloğulları’nın tutumlarına, ardından da Kur’an’ın işlevine atıfta bulunuldu; İslâmî literatürde tevhid, nübüvvet ve âhiret şeklinde özetlenen dinî hakikatler üzerinde durularak inanıp iyi işler yapanların büyük ecir alacakları, inanmayanları da “elem verici bir azap” beklediği; Allah’ın, bildirilmesi gerekli her konuyu ayrıntılarıyla açıkladığı ifade edildi. Bütün bunlardan sonra 13. âyette artık insanlar için mazeret kalmadığı belirtilmek üzere, mahşer meydanında toplanan herkesin sorumluluğunun kendi omuzunda olacağı; 14. âyette de her insana, “Oku şimdi kitabını! Bugün kendini yargılamak üzere kendi nefsin yeter!” denileceği bildirilmektedir.
|
Evet haklısınız. Bir saniye sonranın bile garantisi yokken bir insanın bu denli kesin konuşması zaten akla aykırı idi sadece bunu kafamda pekiştirmek istedim değerli görüşünüz için teşekkür ederim aslında her şeyin cevabı yüce kitapta var da Onun idraki herkese nasip olmuyor sanırım daha çok yolum var..
---------- Post added 03.06.21 at 20:38 ----------
Alıntı:
Yusufiyeli Nickli Üyeden Alıntı
Kur’ân-ı Kerîm’e göre gaybı bilmek Allah’a ve O’nun bildirdiği peygamberlere mahsustur (Âl-i İmrân 3/179; el-Cin 72/26); dolayısıyla kesbî olarak gaybın bilinmesi mümkün değildir. Rahmetli Mehmet Zahit Kotku, Ehl-i Sünnet Akaidi adlı kitabında, bir kimseyi kafir eden sözleri ve halleri belirtirken şunları yazıyor: ''Gaybı biliyorum'' iddiasında bulunanı tasdik eyleyen. Ben çalınan malları bilirim diyen, bana cinler haber verir diyen ve onun bu sözünü tasdik eyleyenler (kafir olurlar) Zira gaybı ne ins(insan) bilir, ne cin bilir. Bilakis yalnız Cenab-ı Hakk bilir. (Mehmet Zahid Kotku, Ehl-i Sünnet Akaidi, Küfrü Mucip Sözler ve Haller, Seha Neşriyat, İst.1992, s.134.)
Vesvesenin izalesi için günde 170 kere Ya Kuddüs Esma-i şerifini zikreylemek çok faydalıdır.
|
Tam da esmalara başlamışken iyi oldu bu bilgi Allah razı olsun..
|