Dünya dertlerine DERTSAVAR
Dünya hayatı sıkıyor, elimizi attığımız işler oluruna gitmiyor, aksilikler hep üst üste dediğimizde nasıl bir dertsavara başvurmak lazım?
Başı ağrıyan Müslüman imtihanına günahlarından bir kısmına kefaret olacağını düşünerek yerine göre derdine de sevinir. Diğer yandan her şey aksine giderken olan bir şeyin ucundan da tutmak gerekiyor. Yemeğin lezzetini alabildiği için, iki ayağını kullanarak yürüyebildiği için, havadaki bulutun gölgesiyle, annesinin peşinden koşan yavru kediyle hayatın enerjisini de hissetmek gerek, fark etmek gerekiyor.
Hepimiz hayatı iyi ve güzel diye tanımlamak için isteklerimize uygun kalıplarda olmasını bekliyoruz. Bizim kalıplarımız ve isteklerimizle gelmiyor o yüzden biz de olana şükredip olmayana sabretmekle kulluk ediyoruz.
Hak Şerleri hayr eyler, zannetme ki gayr eyler, arif anı seyreyler (Erzurumlu İbrahim Hakkının Tefviznamesinin ilk beyitinden bir bölüm) sözü mesela öyle kolay anlaşılacak bir şey değil. Bunu anlamak için yaşamak gerekiyor. Otobüsü neden kaçırdığını ve arkasından ne kadar çok koşturduğunu düşün yarım saat sonra o otobüs kazasında hayatını kaybeden biri olabilirdin. Bir sonraki otobüste gelecekteki eşinle de tanışabilirsin.
Maddeye ve insana bağlandıkça üzüntü artıyor bunlardan ayrılıp Hakka bağlandıkça dünya hafifliyor ve dahi beden hafifliyor. Üzerinizde yük olarak hissettiğimiz stres aslında dünyayı taşıma yorgunluğudur.
Ne yapalım o zaman bu dünyayı boş verelim hiç mi dünyalık bir dua etmeyelim?
İş lazım aş lazım eş lazım.
Adres veriyorum: Bakara suresi 201. Ayet.
Kimileri de: "Rabb'imiz, bize dünyada da iyilik, ahirette de iyilik ver ve bizi ateşin azabından koru." derler.
وِمِنْهُم مَّن يَقُولُ رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
Ve minhum men yekulu rabbena atina fid dunya haseneten ve fil ahirati haseneten ve kına azaben nar.
Ayette dünya ve ahiret diyor o zaman biz de bu dünyada da ahirette de iyilik isteyebiliriz. Hatta istemeliyiz. Namazda Rabbena duasında istiyor muymuş zaten, evet istiyormuşuz.
Genel bir savunma var şöyle: Sen benim başıma gelenleri bilmiyorsun, başıma gelmedik kalmadı ben neler çektim!
Dünyada öyle şeyler var ki ama hepimiz kendi dünyamızın merkezindeyiz. O yüzden her olay ve görüş kendi bakış açımızı kapsıyor. Bu yüzden empati dediğimiz şey önemli. Anlayış göstermek merhamet sahibi olmak bunlar insanların ben merkezden dışarı çıkarak birbirine bakmasını, görmesini sağlıyor.
Elimizi attığımız bazı şeyler bir türlü sonuca bağlanmayışı ve ilerlememesi canımızı sıkar. İşlerimizi bir adama bağladığımızda adam elimizi bıraktığı an hop düştük. Ayet Allah’ın ipine sarılın derken adam halledecekti işimizi. İşini Allah’tan bilirsen Allah’ın böyle uygun gördüğünü takdir edersin, adamdan bilirsen işini de adam bozmuş olur. Yani bakış açısı sizin psikolojinizi de düşüncelerinizi de etkiler.
Bir ay kadar önce sabahları kalkamıyordum, sanki yatakta bir mıknatıs var da beni bırakmıyor gibi, büyü yapılmış. Şimdi bu bir sorun ama ne yapıyoruz Allah’ın ipine sarılıyoruz dualarla ayetlerle şifamızı arıyoruz. Şimdi ben bunu yapana saysam sövsem ne olur, hiç bir şey. Filanca kişi büyü yaptı niye tuttu peki çünkü Allah izin verdi, Allah bu yoldan imtihan hazırladı. Onun imtihanı büyü yapmak benim imtihanım da yapılan büyüye karşı sabretmek çünkü onun attığı taşın ulaşmasına izin veren de Allah. Tam bu nokta bunu anlamak sabır ile isyanın başa baş olduğu noktadır.
Biz burada intikam almaya kendi adaletimizi uygulamaya koyarak karşılık verme yoluna da gidebiliriz. Allah’a havale ederek onun takdir ettiği karşılığın vuku bulmasını da bekleyebiliriz. Allah’a havale ettiğin bir olayda, alem karşına dursa haklıysan Allah onu bilir Allah onu görür. Ama burada keser biletini ama ahirete saklar.
Gaybi hocam derdi ki; Allah’ın dilemediği taş insana değmez değen de ya günahından döker ya da sevabını artırır.
Dedikodusunu edene eskiler bal baklava gönderirmiş, günahımdan almış diye. Büyükler birini konuşacakları zaman anne babalarından konuşurlar elin günahından alacağımıza anne babamızdan alalım diye.
Bunu içselleştirmek için de “Hasbinallahu ve nimel vekil” demek olayları içimize sindirir. Ani tepkiler içerisindeyken aklımıza düşse kalbimize düşse ya napıyorum der insan. Allah vekilimdir. Vardır bir hikmeti her şeyi de biz bilmeyiz o yüzden pek çok hadise içerisinde Allah en doğrusunu bilir derler de kesin bir çizgi çekmezler. Hayır sandığımızda şer, şer zannettiğimizde hayır olabilir. Üzüldüğümüz çok şeyler aslında hikmet penceresinden bakınca üzülmeyip hayrımıza döndüğü için sevineceğimiz sonuçlar getiriyor. Biz insanız burası dünya. Efendimizin yeri gelip üzüldüğü evladını kaybedince ağladığı dünyada yerince kararınca üzülmek ve tasalanmak bizim de insanlığımızdan. Efendimiz (sav) de üzülürdü deyip üzüleceğimiz şeyler olsun. Hatta bu anlayış Efendimizin ahlakını içselleştirmeyi de sağlar, sünnetin ne demek olduğunu öğretir.
Bakara suresi 214. Ayete bakıyorum çok sıkıldığımda. “Yoksa sizden öncekilerin çektikleriyle karşılaşmadan cennete girebileceğinizi mi sandınız? Onlar öylesine yoksulluk ve sıkıntı çekmişler, öyle sarsılmışlardı ki peygamber ve yanındakiler, “Allah’ın yardımı ne zaman gelecek?” demeye başladılar. Bilesiniz ki Allah’ın yardımı yakındır.”
Efendimiz (sav) in ve Ashabın çektiği sıkıntılara bakıyorum, yaa diyorum bu kadar dünya sıkıntısı bizim de olsun.
|