Alıntı:
Erzurum Nickli Üyeden Alıntı
Çok yazılıp çizilmiş neredeyse hepsini de okudum diyebilirm. Okuduğum onca şeye rağmen diyebilirm ki şirk değilse bile bid'ad dir, caiz değildir. Bu bağlamda kısa bir incelme yapacak olursak ki isabet oldu yukarıda bir dostumuz da Maide suresi 35. Ayetten dem vurmuş. Evvela Bu bağlamda bir küçük bir inceleme yapacak olursak;
Öncelikle ayetin mealini hatırlatmakta fayda görüyorum.
"Ey iman edenler! Allah'a karşı takvalı olun ve O'na yakınlaşmak için vesile arayın. O'nun yolunda gayret gösterin ki Kurtuluşa eresiniz"
Arapçaya hakim yada bir tık tefsir ilmine sahip dostlar bilirler ki buradaki "el vesile" kelimesi öncesinde belirlenmiş olan, çerçevesi belli olan yada bu tarz bir anlama çıkan bir kelimedir. (bazen bazı kelimelerin Türkçe karşılığını bulmakta zorlanılılabiliyor.) yani Kur'an da bahsi geçen el vesile kelimesinin çerçevesi ibadetler doğrultusunda tamamıyla çizilmiştir. Çizilmemiş olsaydı eğer biri çıkıp diyebilirdi "bence Allah'a beni yaklaştıracak olan tek ayak üstünde durmak. Ben bunu Allah'a yaklaşmak için vesile kılıyorum." fakat Allah'ın resülünün öğrettikleri arasında vesile arayışı bakımından kur'an'ın çizdiği çerçeve, sabit ibadetler haricinde herhangi başka bir uygulama göremiyoruz. Allah Zülcelal, O'na nasıl kulluk edileceğini resülü üzerinden, Kur'an'da yine bizzati kendisi izah etmektedir.
Haliyle Allah'ın hikmet (anlama/anlatma/ tatbik edebilme yetisi) ile rızıklandırdığı resülünden öğrenmediğimiz biçimde daha fazla ibadet etme yada yeni uygulamalar yeni ibadetler, uygulamalara tabi olmak en basit hali ile bid'ad dir.
Zira şeri Şerife uymayan tüm uygulamaların bazı haller yaşansa dahi istidraç dan olacağını, kabul edilemeyeceğini imam Rabbani doğru hatırlıyorsam 14. Mektubatında anadoluya gönderdiği bir halifesine çok ağır sözlerle izah ediyor. Bakmanızda fayda var.
Yine Maide 35 ayeti bakımından bu vesilenin bazı kimseler olabileceği vurgusu yapılmış. O meseleye de değinmekte fayda görüyorum.
Evvela vesile olacak bir kimseye neden gerek duyulur? Sorusuna bir cevap arayacak olursak genelde şu söyleniyor; efendim biz günahkar kullar Allaha dua etsek de icabet olunmaz yada o kişi çok takva vs gibi söylemler le karşılaşıyoruz ki bu Allah'ın ben kullarımın hepsine yakınım kelamını (haşa ve kella) yalanlamaktadır.
Bu ayette "el vesile" kelamının ucu eğer boş bırakılmış olsaydı o gün ki müşriklere şunu deme hakkı doğardı "Allah'a yakışacak vesileler aramamızı senin kur'an'ın söylüyor." pekala onlar açısından sağlam bir tevil ve sağlam bir savunma olurdu? Zira Kur'an, Allah'a vesile olarak putları, putlar nezdinde de (haşa ve kella) Allah'ın kızları yani melekleri ululamakta olan, onları duada vesile sayan bir topluma indirilmiştir...
Diğer yandan Allah'ın resulünü de sahabenin hiç bir şart ve koşulda Allah'a bahsi geçen anlamıyla vesile kıldığını göremiyoruz. Örnek verecek olursak başı dara düştüğünde "yetiş yaa Muhammet." "bize merhamet et ya muhammet" yada "bizi cehennem ateşinden koru ya muhammet" gibi bir sesleniş biçimi göremiyoruz. Varsa "medet ya geylani" yada "ya gavs bizi cehennem ateşinden koru" gibi sahabenin söylemleri buyrun çıkarın.
Sonuç itibariyle ismi İslam olan bu dini öğrenebileceğimiz her iki kaynakta da benzer bir uygulama göremiyoruz. Ha yok sonradan biz bunu kattık diyenler varsa biz birinci ve ikinci kaynakta öğretilmediğini açık seçik bir şekilde göremediğimiz için itibar etmemiz söz konusu değildir. Zira "biz bunu yaptık, maksat Allah'ın rızasıdır diyen olursa biz de iki örnekle karşı çıkarız. Evvela zaten mekkeli müşrikler de hanif dinin onlara öğrettiklerinden sapmıştı ve temelde Allah'ın rızasını kazanmaya çalışıyorlardı. Diğer mesele de biri de çıkar der ki ben de Allah rızasını gözeterek tıpkı sizin yaptığınız bir takım uygulamalar gibi tek ayak üstünde duruyorum fln der.
Görünen o ki Allah'ın Kur'an'da belirttiği "vesileler" den başka vesilelere sarılmak hem altından kalkılamaz yorumları beraberinde getiriyor hemde İslam öğretileri ile tamamen zıt bir inanç biçimini oluşturuyor. Kısacası sünnet ve Kuranda olmayan İslami uygulamalardan uzak durulmalıdır. Zira hikmet ve vahiy ile son olarak efendimizin rızıklandırıldığını yine kuran bizlere bildiriyor. Birileri İslama yeni ibadetler katma çabasında ise Allah'tan vahiy mi alıyor diye sorarız?
|
Bir insanın herhangi bir durumda Allah’ın, Peygamberimiz (asm)'in veya bir veli zatın huzurundaymış gibi ya da ölüm anı gelmiş gibi yapılan düşünce ve his alemine*rabıta*deniliyor. Bu işin esas gaye ve hedefi, her an Allah’ın huzurunda olma şuuruna ermek ve bu vesile ile Onun rızasına uygun yaşamaktır.
Peygamber Efendimiz (asm) sürekli bu hâl üzereydi. O, her an Allah’ın huzurunda olma şuurunda olarak yaşadı. Bu anlamda bir rabıta Peygamberimiz (asm)'in en büyük sünnetlerinden biridir.
Tarikattaki rabıtaya gelince:*Tarikata giren bir mürit, bazı durumlarda şeyhini düşünerek ve onun yanındaymış gibi kalp bağı kurmaya çalışarak, İslam dinini daha iyi yaşamaya çalışmaktadır. Şeyh, müridini önce kendine, sonra Peygamberimiz*(asm)'e, en son da Allah Teala’ya bağlamak istemektedir.
Bu düşünme ve rabıta, Allah namına olduğundan ve insanları Allah’a yaklaştırma niyetiyle yapıldığından caizdir.*Fakat Allah muhafaza etsin, şayet bu hareketi Allah namına değil de sırf şeyh efendi namına yapsa, o zaman yanlış bir hareket olur. Bütün hak tarikatlar Kur’an'dan alındığı için, bunların yaptığı rabıtaların da izahını Kur’an'a zıt olmayacak şekilde yapılması icap eder; yoksa hak bir yol olmaz.
Eğer bu yola girmeden doğrudan Allah’a rabıta yapabilirsek en güzelini yapmış oluruz.
Ölümü düşünüp,*"Bir gün bende öleceğim!.."*diye rabıta yapmak da güzeldir.*Kabir, ahiret, haşir, sırat, cehennem gibi alemleri de rabıta yaparak daha dikkatli yaşamaya çalışmak da tavsiye edilebilir.
Tarikatın amacı böyleyken nasıl bidat ve caiz diyebilirsin ki erzurum ?
Unutmayın ki şeyhler hıristiyanlarda olduğu gibi haşa ALLAH c.c ortak koşuluyor insanalr şeyhler zümresini insanlardan farklı görüyor gibi algı her zaman cahil burjuva kesimin ve ilmi yanlış yorumlayanların düştüğü hatalardandır .
Bir konuya caiz değil diyebilmenin yolu ayet ve hadislerin ışığında yapılabilir o şeyh lerki sizin bizim gibi etten kemikten farkımız onlar hakiki kül makamına ulaşmış ve isteyene nasıl ulaştığını maddi yönüyle kuran-i kerim ve hadislerle maneviyattaysa rasulullah s.a.v öğretmesiyle ardından gelen insan toplumlarına yardımcı olmaktalar.
Kim olursa olsun insana dua edilmez lakin insan vesile kılınır kulunun hürmetine affet diyilebilir.
Burda kula haşa ALLAH c.c sıfatı yüklenmez kulluk sıfatı dahilinde kulun kul olduğu
idrakinde vesile kılınması dahilinde bi beis yoktur sünnette dahi birçok örneği vardır yukarıda geçmekte selametle ...