03.05.21, 16:37
|
|
Bilgili Üye
|
|
Üyelik tarihi: 18.01.20
Bulunduğu yer: her yer
Mesajlar: 16,962
Etiketlendiği Mesaj: 3666 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
|
|
Alıntı:
Yusufiyeli Nickli Üyeden Alıntı
Kur’an ve sünnete sımsıkı sarılan bir mümin, bir mürşide bağı olsun veya olmasın elbette iyi bir noktadadır. Çünkü amaç Kuran ve sünnetin istediği bir insan ve salih bir mümin olmaktır. Mürşide bağlanmaktan maksat da budur. Yoksa mürşide bağlanmak Kur’an ve sünnetin üstünde bir şey değildir.
Burada şu hususu göz önünde bulundurmak gerekmektedir: Acaba insan ‘’Kur’an ve sünnete bağlı yaşıyorum’’ derken bunu gerçekten başarabiliyor mu, yoksa kendini mi kandırıyor? Çünkü nefs insana çoğu zaman böyle tuzaklar kurar, yanlışlarını hoş, eksiklerini tam gösterir. İnsan, içinde bulunduğu olayları ve durumları objektif olarak değerlendiremez. Böyle olunca da hep kendinden yana yontar. Ama böyle bir müşid-i kamilin yanında bulunan kimse, onun tecrübelerinden yararlanarak yanlışlarını düzeltir. Mürşid ona, nefsinin kuracağı tuzakları gösterir. Böylece daha çabuk mesafe alır.
Bir şeyhe intisab etmeden İslami bir zühd hayatının yaşanması elbette mümkündür, ama zordur. Çünkü zühdi hayatın özellikle dünyaya direnç gösterme, dünya sevgisini gönülden çıkarma oldukça zor bir iştir. İnsan çok kolay bir biçimde çevrenin etkisinde kalan bir yapıya sahiptir. Bu bakımdan ibadet ve taata yönelişte, dünyaya ilginin çok olduğu ortamlarda bir örnek şahsiyet olmadan, bir model şahsiyet bulunmadan direnç zayıf kalır.
|
altina şartsiz itirazsiz imza atilacak aciklama olmuş
__________________
'Muhammedün Seyyidü’l-Kevneyni; / Ve’l-Ferikayni min Arabi’n ve min Acemi' (Muhammed (s.a.v)
|