‘’Bilge bir insan zamanında ders veriyormuş öğrencilerine. Öğrencisinin biri hayatın ne kadar zor olduğundan yakınmış. Hocam hayat çok zor, çok zor şeylerle uğraşıyoruz, üstesinden gelmeye çalışıyoruz. Ne olacak bu halimiz diye söylenmiş hocasına dertli dertli.
Hocası, bir bardak su almış eline ve bir avuç da tuz atmış içine. Öğrencisine, iç bakalım bu suyu demiş.
Öğrencisi suyu içer içmez püskürtmüş, bu su çok tuzlu hocam içmek mümkün değil demiş.
Peki demiş hocası hadi şimdi göl kenarına gidelim. Gitmişler... Gölün suyu tatlı... Bir avuç tuzu, gölün içine atmış hocası ve demiş hadi şimdi buradan bir bardak su iç. Öğrenci içmiş, içmiş ... Harika bir tadı var.
İşte demiş hocası, Yaşamdaki acılar tuz gibidir ne azdır ne de çok. Acının miktarı hep aynıdır. Ancak bu tuzun acılığı, neyin içine konulduğuna bağlıdır. Acın olduğunda yapman gereken tek şey, acı veren şeyle alakalı duygularını genişletmektir. Onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış.’’
Güçlü duygu ve düşünceleri uzaklaştırmaya çalıştığımızda, daha güçlü bir şekilde geri gelerek kendisini gösterir. Uzaklaştırmaya çalışmadığımızda ise duyguların dalga gibi olduğunu fark ederiz. Dalga yükselir, kıyıya vurur ve geri gider. Allah (c.c)’ gerçekten ama gerçekten tevekkül edersek duyguları ve düşünceleri dalga gibi kabul edip fark edebilir ve anlayabiliriz.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
|