Geleceğimizin anahtarı bizde saklı
GELECEĞİMİZİN ANAHTARI BİZDE SAKLI SEV VE KABULLEN…
Bazen herşey üstüste gelebilir. Bazen sabır dileyen dilin, gün gelir yeter artık da diyebilir. Bazen yüreğin hiç olmadığı kadar kendini yalnız hissedebilir. İşte böyle zamanlarda şunu sakın unutma: Zor zamanlarda gösterdiğin sabrın, doğru yoldan ayrılmayan iradenin ve herşeyin bir sınav olduğunu bilen inancın senin tek kurtarıcındır…
Yeni bir yıla girerken, hepimiz gezegenimizin denge, ahenk ve doğayla uyum içinde olduğu huzurlu günlere kavuşmasını istiyoruz. Bu ara yaşanan kaotik etkiler ve bilinmezlik duygusu, kontrolü elimizden kaçırdığımız hissi verdiği için bizi tedirgin ediyor ama kontrol hiçbir zaman bizim elimizde değildi ki, sadece öyle sanıyorduk. Hayatı, havayı, doğayı, borsayı, ekonomiyi, aileyi, çevreyi kontrol ediyoruz gibi geliyordu.
Şimdi parametreler değişti, minik bir virüs geldi ve sistemi dağıttı. Hiçbir sorunun net bir yanıtı yok, yarın ne olacak bilmiyoruz. Bu bilmeme hali önceleri karamsarlık yaratsa da, daha dikkatle iç varlığımıza ve ruhsal bilgilere yöneldiğimizde ise görüyoruz ki, dönüşüm –değişim için harika bir fırsatla karşı karşıyayız. Bilinmezlik, eski kalıpları yıkıyor, boşluk yaratıyor, bu boşluk da yeni bilginin içeriye sızmasına izin veriyor çünkü bilinemezlik nedeniyle yeni arayışlara ve araştırmalara giriyoruz…
Butün bu olup bitenler, bizleri zaman zaman umutsuzuğa yönlendiriyor gibi olabilir. Oysa bugünler umutsuzluk günleri değil, aksine tüm gücümüzü ve pozitif yönlerimizi aktive ederek, olup bitene olumlu-pozitif katkılarda bulunacağımız ve Bütünsel Şuur’un (Kollektif Bilincin) titreşimlerinin daha da yükselmesi için çaba harcayacağımız, önce kendimiz olmak için kendimize sonra da birbirimize hizmet vereceğimiz, yardım edeceğimiz günler içindeyiz…
Adeta İsrafilin Surunun öttüğü günler, bizi kendimizi bilmeye, Rabbimizi bilmeye ve tekamül etmeye çağıran bu sesi duymak için hem kulaklarımızı, hem gönlümüzü açabiliriz.
Ruhsal yönümüzü (maneviyatımızı)tanımaya ihtiyacımız var.
Ruhsal yanımızın imanı ve teslimiyeti ile kendimizi yeniden yapılandırmaya ve tanımlamaya ihtiyacımız var.
Yüreğimizin ve vicdanımızın sesini duymaya ihtiyacımız var.
Hakikati işaret eden doğru yolu görmeye ihtiyacımız var.
İlahi Nizam’ın yeryüzünde tecellisi için çaba harcamaya ihtiyacımız var.
Kendimizi sahiden tanımaya, kim olduğumuzu bilmeye ihtiyacımız var.
Kısacası güçlü, kararlı ve cesur ve olduğumuz gibi olmaya ihtiyacımız var.
Sadece kendimiz olmaya ihtiyacımız var, biz kim isek ve her ne isek o olmaya ihtiyacımız var.
İnsanların, eşimizin, dostumuzun, ailemizin, çevremizin bizden ne istediği önemli değil, bizim ne istediğimiz, kim olduğumuz ve kendimiz hakkındaki yeni tanımımız önemli..
Gerçekte Kimi Biz ve Ne İstiyoruz?
Bütün isteğimiz “Yeni bir ev, yeni bir araba, yeni bir eş, yeni bir iş fırsatı mı” ? Belki de hiç öyle değil!... Özümüz, iç benliğimiz evrensel yasaları tanımak, yasayla uyumlu olmak, sonra da kendi kader programı ona ne getiriyorsa onu yaşamak istiyordur ki zaten yasayla uyumlanıldığında mutlaka yeni kapılar açılır ve yeni fırsatlar önümüze gelir… Belki de yaşamın bizden tek istediği şey TESLİMİYETTİR neye teslimiyet? Diye sorulabilir…
Varoluşun özündeki gizli dengeye ve ne yaşıyorsak iyiliğimiz için olduğuna ama çabayı da hiç bırakmamız gerektiğine teslimiyet… Hele umut çok önemli, umudu yitiren paslanır. Umut bizim yarınlarımızdır, imanımızın parlayan altın ışığıdır… Umudumuzun ışığı hiç sönmesin…
Gezegen yeni ve geri dönüşü olmayan, okulun kapanışına doğru adım adım ilerlenen bir sürece girdi. Bu süreci iyi değerlendirmek bizim elimizde…
|