Değiştirme ve Kuvvet O'ndandır
Esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın ismi ile
Değiştirme ve Kuvvet O’ndandır
Bir müddettir Esma-ül Hüsna’nın faziletleri hakkında çalışmalar yapıyorum.İsmimin ebced değerleri ile Esma-ül Hüsna’da karşılık gelen ebced değerine uygun Esma’yı çıkarıp asgari düzeyde zikirlerini tatbik ettim.Aynı işlemleri aile fertlerim içinde uyguladım maksadım yalnızca daha kişisel bir zikir geliştirmem içindi ve bunun haricinde bir maksad gütmedim.
Aslında bu bir Havas ilmidir lakin ben bu ilime vakıf değilim ve sünnet-i seniyye’nin dışına çıkmışta değilim.Açıklama yapmamda ki gayretimin sebebi bazı dostların bu tefekkürümün öz maksadının dışında bir niyet beslediğimi düşünebileceklerinden kaynaklıdır..
Lakin hem şahsi esmamın hem aile fertlerimin esmalarının kişiliğimiz ve kader planımızın üzerinde ayna etkisi yapmış olduğunu görmem merakımı cezb etmiş durumda.Vel hasılı kelam...
Ben Rasulallah efendimizin de isminin ebced değerlerini tespit edip Rasulallah’ın üzerinde Hakk’ın hangi esmasının tecelli etmiş olduğunu görmek istedim.
Rasulallah’ın isminin ebced değeri eğer hesaplarım ve isimleri Arap alfabesi ile yazışım doğru ise ki kuvvetle muhtemel doğru; 188 değerindedir.Bu ebced değerine karşılık gelen en yakın İsm-i Şerif 184 değerinde “El-Mukaddim” Bu şu demek oluyor;Rasulallah’ın kişisel esması birinci sırada 188’e en yakın olan “El-Mukaddim” ikinci en yakın olan ism-i Şerif 180 ebced değerini taşıyan “Es-Semi” üçüncü en yakın olan ism-i Şerif 202 ebced değeriyle “El-Berr”
Neden üç isim diye sorarsanız bende bilmiyorum fakat havas alimleri Esma terkibi yaptıklarında şahsın ebcedine en yakın üç Esma’yı terkib ederler, vardır bir bildikleri.Hayret ettiğim şey tabiki Esma’ların içerdiği mana ve tamamiyle Rasulallah’ın üzerinde ki tecellileri
“El Mukaddim” isminin anlamı “Dilediğine maddi ve manevi nimet verip öne geçiren, istediğini zaman, mekan, şeref ve rütbede ileri geçiren” anlamındadır.Mutasavvıflarımızın hemfikir olduğu tasavvufun aslı olan “Sen olmasaydın dünyayı yaratmazdım” övgüsüne mazhar olan, Adem Aleyhisselam’ın yeryüzüne indirildiği esnada “Rabbim beni kulun Muhammed’in hatrına affet” diyerek teveccüh ettiği ve Makam-Mahmûd’a talip olan biricik Peygamberimizin ezelden ebede daima Yüce Allah tarafından rehber tayin edildiğinin nişanesi gibi bir isimdir “El-Mukaddim Celle Celalühü”
İkinci isim ise “Es-Semi” ve anlamı “sonsuz işiten, her türlü kısıtlamadan yüce olarak gizli açık her şeyi işiten; işitilecek şeyler kendisine gizli kalmayan; dilek, dua ve yakarışları kabul eden” demektir.”
Bismillah "Muhakkak ki Allah ve melekleri Peygambere salât ederler, ey iman edenler siz de ona salâvat getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin." (Ahzab, 33/56)
Ayet ile sabittir ki Münacat-i Ahmediyye günlük namazlarımızda dahi mükellef olduğumuz Rasul’ü anma ve dua şölenimizdir, bu bir selamlaşmadır, namazın müminin miracı olduğunu kabul eden kişileriz ve Rabb’in huzurunda olduğumuza kanaat getiririz ve huzurdan ayrılırken “Kade-i Ahire” de yani son oturuşta Tahiyyat ve Salavatları okuduğumuzda kuvvetle muhtemel Rasulallah efendimizde “Es-Semi” ismi tecellisi sayesinde o an bizi işitiyor, belki sırtımızı sıvazlıyor belki tebessüm ediyor fakat mutlaka şahit oluyor.Salavatların ardından yaptığımız Rabbena dualarınada bizim için “Amin” dediğinden adım gibi de eminim.”Allahumme Salli Ala Muhammed ve Alii Muhammed”
Gelelim ebcedçe en yakın olan üçüncü ism-i Şerif’i “El-Berr” anlamı ise “Kullarına karşı iyiliği çok ve ihsanı bol olan” dır. Rasulallah efendimiz de hem miraçta hem vefatından önce “Ümmetim, Ümmetim” diye ağlayandır.
Bismillah “Sen onlara sırf Allah’ın lütfettiği merhamet sayesinde yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı kalpli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onların bağışlanmasını dile, iş hakkında onlara danış, karar verince de Allah’a güven, doğrusu Allah kendisine güvenenleri sever.(Ali İmran 3/150)
El-Berr isminin tecelli etmesi olayını Allah Teala “Allah’ın lütfettiği merhamet sayesinde” diyerek esmasını tasdik ediyor.Hamdolsun ümmeti olduğumuz için...
Bediüzzaman hazretlerininde dediği gibi "Makâm-ı mahmûd" ilahî bir sofradır ve bütün ihsan ve ikramlar bu sofranın üzerine iniyor. Öyle ise nasıl Peygamber Efendimizin (asm.) varlığı şu kâinatın varlığına sebep olmuş ise, aynı şekilde şu kâinat sofrasına akan bütün ihsan ve ikramlar da onun Allah katındaki makamı hürmetinedir. Bütün izzet ve ikramlar "makam-ı mahmûd"un hürmetine geliyor.
İlahi sofra mahiyetinde olan bu makam-ı mahmûda icabet etmek ise, ancak salavatla mümkündür. Öyle ise salavata sadece bir dua ve hatırlama nazarı ile bakmamak gerekir. Salavat, Allah Resulü’nün (asm.) davetine bir icabet, Allah’ın rahmetinin celbine bir vesiledir.
Allah’ım Rasul’ünü anışımızdan Onu haberdar et, Ona Makam-ı Mahmud’u ver ve Onu Refik-i Ala’ya yükselt, bizide affet!!!
|