Alıntı:
imas Nickli Üyeden Alıntı
soruyu tekrar soruyorum hic sevabi olmayan muslumandan,gavur hakkini nasil alacak,gavurun hangi gunahi muslumana yuklenecek ( gavur iman etmedigi icin her yaptigi sirk uzerinedir)
|
Hak, haktır. Hakkın, büyüğü, küçüğü, Müslümancası, kâfircesi, insancası, hayvancası yoktur. “Her hak sahibine hakkı teslim edilecektir. Hatta boynuzsuz koyunun boynuzlu koyundan kısas suretiyle hakkı alınacaktır.” 1 Hadisi bu meseleyi yeterince açıklıyor.
Hakların dünyada teslim edilmesi ahirette teslim edilmesine nazaran, ne kadar çetin de olsa, daha kolay ve ucuzdur. Çünkü ahiret çetindir. Üstelik haklar ahirette pahalı hale gelir.
Haklarla ilgili borcumuzu sıfırlamanın en kestirme yolu, hak sahibinin rızasını almak ve helâlleşmektir. Dünyada eksikli bir teslimat olmuşsa, helâllik alınmaz ise, ahirette bakiyesi tamamlanır. Dünyada sınırlılık özellikli malınla ödemez isen, ahirette sınırsızlık istidadına sahip sevaplarınla ödersin.
“Vahşi hayvanlar, toplandığı zaman” 2 âyetinden hayvanların da diriltilip mahşer meydanına getirileceğini ve hakların karşılıklı ödeneceğini anlıyor, ürperiyoruz. Nitekim Bediüzzaman da hayvanların hakları ile ilgili: “Gerçi cesetleri fena bulur. Fakat ervahları baki kalan hayvanat mabeyninde dahi onlara münasip bir tarzda, dar-ı bekada mücazat ve mükâfatları vardır.” 3 demektedir.
Hiç Kimseye Zulmedilmez
Kâfirler kul hakkı yeseler, genel kaide, dünyada onu ödemeleridir. Dünyada ödemezlerse, ahirette ödemelerine bir engel de yoktur. Mesele hak olduğu için ve mahşerde hiç kimsenin hiç kimsede hakkı kalmayacağı için, dünyada ödenmeyen haklar, kâfirle ilgili de olsa ahirette tamamıyla ödenir.
Çünkü âyet onları da kapsar: “O gün hiç kimseye, hiçbir şekilde zulmedilmez. Size ancak işlemekte olduğunuz şeylerin karşılığı verilir.” 4
Müslümanlar elbette kâfirle ilgili kul hakkına da dikkat ve riayet etmelidirler. Bir kimsenin kâfir olması, hakkının yenebileceği manası taşımaz. Günahkâr olması da hakkının yenebileceği manasına gelmez. Küfür de, günah da kişiye mahsus durumlardır. Ama eğer hakları varsa, Allah onların da haklarının kefilidir.
Habbab’ın Alacağı
Habbab bin Eret’in, Müşrik As bin Vail’de alacağı vardı. Habbab (ra) alacağını almaya gittiğinde, As, alaycı biçimde:
“Ey Habbab! Arkadaşın Muhammed Cennette size altın, gümüş, hizmetçiler vaad etmiyor mu?” dedi. Habbab: “Evet!” dedi.
As: “Öyleyse bu alacağı kıyamet gününe bırak! Ben sizden daha iyi konumdayım. Orada benim de altınlarım olacak. Alacağını orada ödeyeyim.” dedi.
Bunun üzerine şu âyet nazil oldu: “Âyetlerimizi inkâr eden ve: “Bana elbette mal ve çocuk verilecektir” diyeni gördün mü? O gaybı mı biliyor, yoksa Rahman katından bir söz mü almıştır? Hayır, söylediğini yazacağız ve onun azabını uzattıkça uzatacağız. Bahsettikleri şeyler Bize kalacaktır. Kendisi Bize tek olarak gelecektir.” 5
Davarları Teslim Etti
Hayber Savaşı’nda Yahudilerin koyunlarını otlatan köle Yesar, Peygamber Efendimiz’e (asm) gelerek: “Ya Muhammed! Sen insanları neye çağırıyorsun?” dedi.
Resulullah Efendimiz (asm): “Allah’tan başka ilah olmadığına ve benim Allah’ın Resulü olduğuma şehadet etmeye dâvet ediyorum.” buyurdu.
Yesar: “Ben siyah tenli, çirkin yüzlü, pis kokulu ve değersiz bir çobanım. Yahudilere karşı savaşır ve ölürsem ben de Cennet’e gider miyim?” Resul-i Ekrem (asm): “Evet!” buyurdu.
Yesar: “Ya Resulallah! Yahudilerin bu davarları bende emanet! Bunları ne yapayım?” diye sordu.
Resulullah Efendimiz (asm): “Onları sahiplerine doğru sürüver” buyurdu.
Yesar koyunları sahiplerine doğru sürdü. Hazret-i Ali (ra) kale kapısını eline alıp savaştığında, Yesar da onun yanında çarpıştı. Nihayet şehit oldu. 6 Rahmetullahi aleyh
Davar sahiplerinin Yahudi olması, haklarının teslim edilmesine mani olmadı.
Dipnotlar:
1- Müsned, 1/72. 2- Tekvir Sûresi: 5. 3- Lem’alar, s. 422. 4- Yasin Sûresi: 54. 5- Meryem: 77-80. 6- İbn İshak; İbn Hişam, c. 3, s. 359.