Havas Okulu - Tekil Mesaj gösterimi - Kopya çekilerek kazanılan diploma
Tekil Mesaj gösterimi
  #61  
Alt 08.04.21, 14:34
caspercrazy caspercrazy isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Gayretli üye
 
Üyelik tarihi: 14.01.21
Bulunduğu yer: Karadeniz Tımarhanesi
Mesajlar: 546
Etiketlendiği Mesaj: 54 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
imas Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
@[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] konuyu genis boyuta tasiyalim,vasat bir musluman adi musluman ama icki kumar faiz zina hepsi var ama hayri yok,hani varya hikaye hasan ama hans gibi yasiyor,bir gayri muslumun hakkini yedi dolandirdi,yani gavurun parasinin ustune yatti ve bu dunyada borcunu odemedi,bu ikisinin hesap gunu durumlari nasil olacak? yani huzurda gavur adi musluman olan kisiden kul hakkini nasil tahsil edecek?
Mantıklı gelen bilgileri alıntı yapıyorum imas hocam saygılar.
Bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyururlar:

"Bir kimse kardeşinin haysiyetine yahut malına haksız olarak taarruz etmişse, iltimas olarak verilebilecek altın ve gümüşün bulunmadığı günden (kıyamet) önce helâlleşsin. Aksi halde, yaptığı haksızlık nisbetinde onun iyi amellerinden alınıp hak sahibine verilir. İyiliği yoksa, hak sahibinin günahından alınıp haksızlık eden adama verilir."


Kul hakkı, kişinin kendi hakkı olduğu için gerek Müslüman olsun gerek gayri müslim olsun buna riayet etmeleri gerekir. Haksızlık yapan kişi kim olursa ahirette bunun hesabını verecektir.

İmâm-ı Âzam ile İmâm-ı Muhammed'e göre, Müslüman olmayan bir memlekette bulunan bir Müslümanın, Müslümanları aldatıp mallarını çalması veya gasb etmesi caiz olmadığı gibi, gayri müslimlerin mallarını da çalması veya gasb etmesi caiz değildir. Çünkü İslâm dini müsamaha ve fazilet dini olduğu için hiyâneti, aldatmayı, gayriahlâkî ve çirkin şeyleri her yerde yasaklamaktadır.
Şayet onlar, namaz terketmek ve yoksulları doyurmamak sebebiyle (cehennemde) azap olunmasalarldı, kendilerini cehenneme götüren şeyleri zikretmezlerdi: Bu da onların İslâm'ın hükümlerine muhatap olduklarına ve onların da (müslümanlar gibi) İslâm'ın hükümlerini yerine getirmekle mükellef olduklarına delâlet etmektedir.

Aynı şekilde bu, yukarıdaki zikredilen Kur'an'daki delilin ve aklın gereğidir.Öyle ki Allah Teâlâ mü'min kulunu, İslâm dîninden bir farzı ihlal edip onu yerine getirmediği zaman cezalandırıyorsa, kâfir kulunu (aynı şeyi yaptığı halde) nasıl cezalandırmasın?

Hatta ben şunu da ilâve ederek derim ki, Allah Teâlâ, kâfir kuluna bahşettiği yiyecek, içecek ve diğer her türlü nimetten dolayı kendisini cezalandıracaktır.

Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

(( لَيْسَ عَلَى الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِـحَاتِ جُنَاحٌ فِيمَـا طَعِمُواْ إِذَا مَا اتَّقَواْ وَّآمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِـحَاتِ ثُمَّ اتَّقَواْ وَّآمَنُواْ ثُمَّ اتَّقَواْ وَّأَحْسَنُواْ وَاللهُ يُـحِبُّ الْـمُحْسِنِينَ (93) )) [ سورة المائدة الآية: 93]

"Îmân edip iyi davranışta bulunanlara, bundan böyle Allah’a karşı gelmekten sakındıkları ve îmânlarında sebat ile iyi davranışta bulunmaya devam ettikleri, sonra takvâları ve îmânları sağlamlaşıp kökleştiği, daha sonra da bu takvâ ile beraber, başkalarına iyilik eden ve her yaptığını güzel yapan ihsan mertebesine erdikleri takdirde, daha önce yeyip içtiklerinden dolayı kendilerine bir günah yoktur. Allah da böyle güzel davrananları (ihsan mertebesine ulaşanları) sever." (Mâide Sûresi: 93).

Âyetin delâlet ettiği şey (mantûk); mü'minlerden, haram kılınmadan önce yeyip içtiklerinden günahın kaldırılmasıdır.

Âyetin mefhumu (âyetten anlaşılan) ise; yeyip içtiklerinden dolayı kâfirlerin günaha düşmeleridir.

Aynı şekilde Allah Subhânehu ve Teâlâ'nın şu sözü de buna delâlet etmektedir:

((قُلْ مَنْ حَرَّمَ زِينَةَ اللهِ الَّتِيَ أَخْرَجَ لِعِبَادِهِ وَالْطَّيِّبَاتِ مِنَ الرِّزْقِ قُلْ هِي لِلَّذِينَ آمَنُواْ فِي الْـحَيَاةِ الدُّنْيَا خَالِصَةً يَوْمَ الْقِيَامَةِ كَذَلِكَ نُفَصِّلُ الْآيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ (32) )) [ سورة الأعراف الآية: 32 ]

"(Ey Peygamber!) De ki: Allah’ın kulları için yaratıp çıkardığı zineti (güzel elbiseyi) ve rızık olarak verdiği güzel ve temiz şeyleri kim haram kıldı? (Ey Peygamber!) De ki: Onlar, dünya hayatında hem îmân etmeyenlerin, hem de îmân edenlerin içindir. Kıyâmet günü ise bunlar, sadece mü'minlere mahsustur. İşte biz, bilip anlayan kimseler için, âyetleri bu şekilde açıklarız." (A'râf Sûresi: 32)

Allah Teâlâ'nın şu sözü:

... قُلْ هِي لِلَّذِينَ آمَنُواْ فِي الْـحَيَاةِ الدُّنْيَا ... [ سورة الأعراف من الآية: 32 ]

"... (Ey Peygamber!) De ki: Onlar, dünya hayatında îmân edenlerin içindir..." (A'râf Sûresi: 32)

Mü'min olmayanın bunlardan faydalanmaya hakkı olmadığına delildir.Ben de derim ki: mü'min olmayanın şer'î hakkı yoktur.Ama hakikatte kevnî duruma baktığımızda, Allah Teâlâ bu nimetleri bu kâfire de vererek onlardan faydalanmasını sağlamıştır ki bunu inkâr etmek mümkün değildir.İşte bu, kâfirin mübah olan şeyleri yemesi ve mübah olan giysileri giymesinden dolayı hesaba çekileceğine delildir.Buhüküm, hem yukarıda zikredilen âyet ve aklın gereğidir.Öyle ki Allah Teâlâ'ya karşı gelen ve O'na îmân etmeyen kâfir kimse, dünya hayatında bu nimetlerden faydalanır da nasıl olur onlardan hesaba çekilmez (bu mümkün müdür)?

Bu kâfir kimse, Allah Teâlâ'nın yarattığı ve kullarına bahşettiği nimetlerden yararlanır da onlardan kıyâmet günü hesaba çekilmemesi, mantık olarak onun haklılığını gösterebilir mi?

Bu durum, sana açıkça belli olduğuna göre, kâfirin kıyâmet günü amelinden hesaba çekileceğini, fakat kâfirin kıyâmet günü amelinden hesaba çekilmesinin, mü'minin amelinden hesaba çekilmesi gibi olmayacağını bilmen gerekir.Çünkükıyâmet günü mü'minin hesabı çok kolay olacaktır. Rabbi -azze ve celle- onunla başbaşa kalacak, onadünyada işlediği günahlarını tek tek sayacak, kendisi bu günahları itiraf edecek, ardından Allah Teâlâ ona şöyle buyuracaktır:

قَدْ سَتَرْتُهَا عَلَيْكَ فِي الدُّنْيَا، وَإِنِّي أَغْفِرُهَا لَكَ الْيَوْمَ. [ رواه البخاري ومسلم ]

"Şüphesiz ben, bu günahlarınıdünyada insanlardan gizlemiştim, şimdi de ben o günahları bağışlıyorum." (Buhârî ve Müslim).

İnkârcı (kâfir) kimsenin hesabına gelince -bu duruma düşmekten Allah'a sığınırız-, o dünyada işlediği günahları itiraf eder ve şâhitlerin huzurunda alçaltılırlar.

Nitekim Allah Teâlâ -sallallau aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:

(( وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَى عَلَى اللهِ كَذِبًا أُوْلَـئِكَ يُعْرَضُونَ عَلَى رَبِّهِمْ وَيَقُولُ الْأَشْهَادُ هَـؤُلاء الَّذِينَ كَذَبُواْ عَلَى رَبِّهِمْ أَلاَ لَعْنَةُ اللهِ عَلَى الظَّالِـمِينَ(18) )) [سورة هود الآية: 18]

"Uydurduğu bir yalanı Allah’a isnad edenden daha zâlim kim olabilir? Onlar (kıyâmet günü amellerinden hesaba çekilmek üzere) Rablerinin huzuruna getirilecekler ve (melekler ve peygamberler gibi) şâhitler de: İşte (dünyada) Rableri hakkında yalan uyduranlar (O'na iftira ednler) bunlardır! İyi biliniz ki Allah’ın lâneti zâlimlerin üzerinedir, diyeceklerdir." (Hûd Sûresi: 18).

Alıntı ile Cevapla
 

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147